Avrupa Yahudi Derneği (EJA) tarafından düzenlenen etkinlikte kürsüye çıkan Von der Leyen, dikkat çekici iddialarda bulundu.
Yahudi tarihinin Avrupa tarihi ile özdeş olduğunu savunan Başkan, "Avrupa’nın tam anlamıyla gelişmesi için Yahudi yaşamının gelişebilmesi gerekir" dedi.
Von der Leyen, bu kapsamda Avrupa genelindeki ibadethanelerin güvenliğinin AB'nin birincil görevi olduğunu vurguladı.
- "ANTİSEMİTİZM TEKRAR YÜKSELİYOR!”
Dünya genelindeki gerilimin Avrupa’ya yansımalarını değerlendiren Von der Leyen, antisemitizmin yükselişinden duyduğu endişeyi dile getirdi.
Mevcut durumu "Eski kötülük bir kez daha baş gösteriyor" sözleriyle ifade eden AB Başkanı, Avrupa topraklarında nefret söylemine ve "antisemitizm zehrine" yer olmadığını iddia etti.
Avustrulya’da yaşanan saldırıda ölenleri anarak sözlerine başlayan Leyen, söz konusu konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Özellikle Avrupa'da, antisemitizm zehrine yer olmamalıdır çünkü ibadet, ifade ve kaygısız yaşama özgürlüğü AB için temel unsurlardır. Yahudi tarihi ve kültürünün, Avrupa tarihi ve kültürüdür. Avrupa'nın tam anlamıyla gelişmesi için Yahudi yaşamının gelişebilmesi gerekir. Bu, AB'de benimsenen bir ilkedir ve bu yoldaki çalışma, özellikle ibadethaneler için güvenlik ve emniyetle başlar."
- SOSYAL MEDYAYA "GÜVENİLİR BİLDİRİMCİ" MARKAJI!
Konuşmanın en stratejik noktası ise dijital platformlara yönelik denetim mesajı oldu.
Von der Leyen, özellikle gençler arasındaki "çevrim içi manipülasyonu" engellemek için AB'nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA) kapsamında harekete geçtiğini hatırlattı.
Bu yasaya göre;
- Yasa dışı içerik tespiti için özel görevliler (güvenilir bildirimciler) atanıyor.
- Sosyal medya devleri, bu bildirimcilerden gelen uyarılarla içerikleri kaldırmak zorunda kalıyor.
- Dijital mecralarda "antisemitizmle mücadele" adı altında denetim mekanizmaları sıkılaştırılıyor.
- BATI’NIN ÇİFTE STANDART TARTIŞMASI!
Von der Leyen’in "ibadet ve ifade özgürlüğü" vurgusu yaparken, dijital platformlarda "güvenilir bildirimciler" üzerinden kurulan denetim mekanizması, kamuoyunda "ifade özgürlüğüne kısıtlama mı getiriliyor?" sorusunu da beraberinde getirdi.