Vebalin büyüğü

Abone Ol

Gazze’ye yardım edebilmek için İsrail’in (yani “otorite”nin) suyuna gitme anlayışı, Kıbrıs meselesini çözmek(!) için Rum’un önderliğinde bir “Birleşik Kıbrıs”a razı olma anlayışının adeta ikiz kardeşi değil mi? Her iki durumda da, mazlumun hakkını savunmak için birilerinin egemenliğini, otoritesini, tahakkümünü kabul etmek zorunda kalmak başarı sayılabilir mi?

“İsrail’le anlaşmazsak Gazze zarar görür” derken, bundan İsrail’in sağlayacağı kazanımları düşünmemek hayli ilginç. Yani, Gazze’deki abluka ve insani krizin bir numaralı müsebbibiyle anlaşarak ona nefes aldırmak, Gazze’de yeni zulümler için ona imkan sağlamayacak mı? Neden meselenin bu ve benzeri yönleri hiç konuşulmuyor? Mütedeyyin kesimlerden artık Cuma çıkışında Beyazıt protestoları vs bekleyen kimse yok zaten, ancak neden herkes “İsrail’le anlaşma iyidir” demek zorunda hissediyor kendini? Hayret verici gerçekten.

İsrail’le yapılan ve iki ülke arasındaki 5-6 yıldır “limoni” süren ilişkileri “normalleştirmeyi” amaçlayan anlaşma, adeta Gazze ileri sürülerek sorgulanamaz bir hal alıyor algısı var. Sağır sultan duydu artık, bu anlaşmanın ardındaki esas saik İsrail’in Akdeniz’de gasp ettiği doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya pazarlamak istemesi. Türkiye, İsrail’le anlaşarak bu ticaretten pay kapma derdinde. Ancak, Ortadoğu’nun huzurunu kaçıran Siyonist bir ülkeyle ilişkilerin de salt ekonomik menfaatlere indirgenmemesi gerekir sanki. Hayatta paradan önemli hususlar da var!

Hele ki, onlarca yıldır Filistin’de zulmünü devam ettiren, Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’te istediği gibi at oynatan ve hatta Mescid-i Aksa’ya yönelik olarak namahrem elini uzatmaktan geri durmayan bir ülkeden bahsediyoruz. Ortadoğu’nun, yani İslam ülkelerinin perişan vaziyetteki halinden, kaotik vaziyetten mutluluk duyan bir ülkeden!

Dolayısıyla, İsrail’le yapılacak bir anlaşma maddi birtakım getirileri-götürüleri haricinde bazı veballeri de beraberinde getirmez mi? ’82 Sabra-Şatilla katliamı, Siyonist askerlerin kolunu bacağını kırdığı insanlar, yakın zamanlarda Gazze’ye yönelik olarak yapılan saldırılar, okulların, hastanelerin vurulması, daha birkaç sene önce sahilde oynayan çocukların uçakla vurulması vsvs gibi veballer bile yeter aslında böyle bir anlaşmayı yapmamaya.

İşin ilginç taraflarından birisi de, mütedeyyin insanların oyunun alan bir siyasi iktidarın, İsrail’le anlaşma meselesinde CHP ve MHP’yi ikna etmek durumunda kalmasıdır herhalde. Muhafazakarların İsrail’le anlaşmaya hevesli olması duyup da inanılacak cinsten değil gibi geliyor kulağa…

10 vatandaşımızı katleden İsrail’le yapılan anlaşmada, katillerin her türlü suçlama ve davadan aklanması da vicdanları yaralamıyorsa, daha ne yaralayabilir acaba? Bir futbolcu parası kadar bir tazminatla katillere yönelik suçlamaların ve davaların düşmesi bile anlaşmanın kazananını belli etmiyor mu?

Bu anlaşmanın bölgenin mevcut hali nedeniyle stratejik bir önemi olduğunu söyleyenlere de sormak gerek: Menfaatleri, Türkiye’nin aleyhine ve kötülüğüne olan İsrail’le, kime ve neye karşı bir ortaklık yapılabilir?  Elbette ki bu soru, ABD’yle olan “stratejik ortaklığımız” için de aynen geçerlidir.

Bir de şöyle bir detay var. Anlaşma maddelerine göre İsrail, 20 milyon doları “tazminat” olarak değil, “exgratia” yani “lütuf ödemesi” olarak yapacak. Bunun manası, kendini suçlu olarak görmemesi, yani suçunu kabul etmemesidir. Resmi olarak bir türlü ortaya çıkmayan “özür mektubunu” da açıklayan bir durumdur bu.

Velhasıl-ı kelam, Siyonistlerle aynı menfaatlere sahip olmak bile başlı başına bir zûl değil midir İslam ümmetine?