İran da ilk defa seçilen bir Cumhurbaşkanı için bu kadar
azametli bir törenin düzenlendiği bir tehlif merasiminin ardından yeni
Cumhurbaşkanı Ruhani göreve başladı. Sadabat Sarayı nda düzenlenen tören ile
İran aslında tüm bölgeye İran ın varlığını ve büyüklüğünü kabul etmek
zorundasınız mesajını vermek ister gibiydi. Bilmiyorum bizde de bir gün seçim sonrası
Topkapı Sarayı ndan seslenecek liderler olacak mı Ancak merasim daha
başlamadan tüm Tahran sakinlerinin de kabullendiği üzere başlı başına bir güç
ve gövde gösterisiydi.
Tehlif merasimi öncesinde İran da geleneksel olarak (bir
o kadar da mezhebi) düzenlenen ve Cumhurbaşkanı nın görevi Hamaney den teslim
aldığı tenfiz merasimi ile birlikte aslında yeni gündem tamamıyla belli
olmuştu. Ruhani nin Ahmedinejad gibi Hamaney i elinden değil de omzundan öpmesi
acaba ikili arasında ipler gerildi mi sorusunu sordursa da bu konu İranlılar
için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Çünkü Ahmedinejad ın görev teslimi sonrası
ülkenin en tecrübeli politikacılarının bulunduğu Konsey de yeni koltuğuna
oturtulması tam da bu noktada sorunun cevabını ortaya koyuyordu. Sonuçta IRNA nın
belirttiğine göre 56 ülke delegasyonunun törende yerini aldığı ihtişamlı bir
başlama töreni Ruhani için organize edilmişti. Her ne kadar Press TV, törenin
tüm dünyaya aktarılmasını engellemek için Google ın büyük çaba sarf ettiğini
iddia etse de, tüm dünya Ruhani nin ilk mesajlarının ne olacağı üzerine
odaklanmıştı.
Kudüs Günü Mesajı
Ruhani nin konuşmasının bu kadar merakla beklenmesinin
ardında, şüphesiz onun Kudüs Günü nde yapmış olduğu açıklamanın büyük yankı
yapması yatmaktaydı. Batı basınına göre Ruhani, İsrail e bölgedeki en büyük
yara ifadesini kullanarak yok edilmesi gerektiğini söylemişti. Haber dünyanın
dört bir yanına çok çabuk bir şekilde yayılarak İran ın Ruhani ile inşa etmek
istediği imajın altında hiçbir farkın olmadığı ve İran a yaptırımların
arttırılması konusunda acele edilmesi gerektiği vurgulanıyordu. Hâlbuki
Ruhani nin konuşmasına bakıldığı zaman ne Ruhani net bir şekilde İsrail i hedef
alıyordu ne de kullanmış olduğu yara ifadesiyle zannedilen şeye vurgu
yapıyordu. Ortaya çıkarılan durum Netanyahu nun gereksiz reaksiyon göstererek
İran üzerinde baskı kurmak istemesinin bir sonucuydu.
Ruhani nin Konuşması
Konuşmasına sadece
kendisine oy verenlerin değil tüm İran vatandaşlarının Cumhurbaşkanı olduğunu
söyleyerek başlayan Ruhani, konuşmasının devamında insan haklarından kadın
haklarına özgürlüklerden istikrara tüm değerlerin önemine vurgu yaparak
ilerledi. Konuşmasında altının çizilmesi gereken en önemli noktalar ise iç
politikada devletin bireylerin üzerindeki ekonomik ve kültürel müdahalesinin
azaltması gerektiği özeleştirisini yapması ve dış politikada herhangi bir
ülkeye bir dış müdahalede kesinlikle bulunulmaması gerektiği gibi ilkesel bir
tutum takınmasıydı. Ancak konuşmasının en can alıcı ve en büyük destek gören
kısmı şüphesiz İran ile yaptırımlar diliyle konuşulmaması gerektiği ve İran a
her şeyden önce saygı duyulması gerektiğini söylediği anlardı.
Ruhani yi Bekleyen Zorluklar
Seçim yarışının ilk anlarından beri ılımlı bir kimlikle
kendisini tanıtan Ruhani yi Cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte İran ın iç ve dış
politikada bir türlü çözülemeyen bazı sorunlarında atacağı adımlar ona karşı
takınılacak tavırları şekillendirecektir. Bu açıdan her şeyden önce başta
Musevi olmak üzere sayısı 3000 e yaklaşan ülke içerisindeki siyasi ve dini
tutukluların geleceği konusunda Ruhani sınanacaktır. Bunun yanında Hamaney ile
uyumu, ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz, nükleer müzakereler ve dış
dünya ile ilişkiler konularında Ruhani yi büyük zorluklar beklemektedir.
Özellikle Batı dünyası ile ilişkilerin geliştirilmesi açısından ilk adım olarak
kısa zaman önce kapatılan İngiliz Büyükelçiliği nin yeniden açılarak dış
politikada ilk hamlenin atılacağı fazlasıyla dillendirilmektedir.
New Yorklular Geri mi Dönüyor
Ruhani döneminin merakla beklenen dış politikası ile
ilgili bizlere ipucu verebilecek en son gelişme Dışişleri Bakanlığı na Muhammed
Zarif in atanmasıdır. Hatemi döneminde Dışişlerinin 2 numaralı ismi olan ve
İran-ABD arasında dolaylı görüşmelerle kurulan yakınlaşmanın mimarı kabul
edilen Zarif, New Yorklular olarak bilinen ve Batı ile diyalog kurulması
gerektiğini savunan dışarıdaki reformist grubun en önde gelen isimlerindendir.
Bu doğrultuda Beyaz Saray dan yükselen diyalog mesajlarına karşı, New Yorklu
grubundan birinin Dışişleri Bakanlığı na getirilmesi karşılıklı yakınlaşmanın
ilk sinyallerini gizli de olsa ortaya koymaktadır. Bakalım yeni dönemde New
York ekolü İran dış politikasını nereye sürükleyecek