Kur’an ayeti ile başlayalım... Mü’minûn Sûresi (23) 50’nci ayet şöyle başlar: “Ve ce’alnâ-bne meryeme ve ummehu âyeten… / Meryem oğlunu ve annesini bir âyet kıldık…” Yani “Hz. İsa’yı ve annesini bütün insanlara ayet yaptık” denmektedir.
“Ayet” işaret demektir, başlangıç demektir. Bugün artık Milâdî Takvimi herkes kullanmakta, tarihleri Hazreti İsa’nın doğuşu ile yapmaktadır. Doğu ve batıda, İslâm âleminde, Çin’de ve Hint’te Milâdî Takvim kullanılmaktadır. Kur’an’ın verdiği bu haber bir mucizedir. Hazreti İsa’nın doğuşunun neden mucize olduğu da buradan anlaşılmaktadır. Böylece Milâdî Takvim insanlığın takvimi olmuş, bu ayetle Kur’an’da da bu bildirilmiştir.
Şöyle devam edelim: İnsanın nominal ömrü 100 yıl, medeniyetlerin ömrü de 1000 yıldır. Tarih, uygarlıkların doğup çökmesi ile yazılmıştır. Bu bin yıllık tarihlemede başlangıç yılları Hazreti İsa’nın doğumu ile başlayıp sayılmaktadır. Milattan önce ve sonra hep 1000 yıllık periyotlarla gelişmeler oluşmuştur. Medeniyetler böyle doğmuş, böyle batmıştır. (Bu vesileyle tekrar hatırlayalım: Geçen haftalarda bu köşede yazdığım makalelerde “Doğu Doğuş Medeniyetleri” ve “Batı Batış Medeniyetleri” dediğimizde demek istediğimiz işte buydu.)
Hz. Nuh MÖ 3000 yıllarında, Hz. İbrahim MÖ 2000 yıllarında, Hz. Davud MÖ 1000 yıllarında, Hz. İsa Milatta, I. Kur’an Medeniyeti MS 1000 yıllarında ve II. Kur’an Medeniyeti MS 2000 yıllarında doğmaktadır. Bu arada Hz. Musa ve Hz. Muhammed medeniyeti hazırlamak için 300 - 400 yıl önce dünyaya gelmiş, gerek İbrani gerek İslâm medeniyetleri ondan sonra doğmuş yani her yeni medeniyet bin yılların başlarında doğmuştur.
Hazreti İbrahim “ilim”de, Hazreti Musa “şeriat”ta, Hazreti Davud “ekonomi”de ve Hazreti İsa “dinde/ahlâk”ta var olması gereken değerleri getirmiş, insanlığı “müsbet ilme” dayalı bir çağa hazırlamışlardır. Hazreti Muhammed ile uygarlıklar tamamlanmıştır. Artık “mucizeler dönemi” bitmiş, onun yerine “ilim dönemi” gelmiştir. Bu peygamberlerin uygulamaları ayrı yerlerde ve çağlarda olmuş, bunların tamamını bir arada sentez edip uygulama ise Hazreti Muhammed döneminde ve Kur’an sayesinde gerçekleşmiş, böylece O’nun mucizesi de kıyamete kadar var olup “kalıcı mucize” olan “Kur’an” olmuştur.
Burada bir hususa daha işaret etmemiz gerekir. Doğum gününün fizikî bir başlangıcı olması gerekir. Hz. İsa’nın doğumu olan Ocak başlangıcı (2 Ocak günü) Dünya’nın Güneş’e en çok yaklaştığı gündür. Bu sebepledir ki kuzey yarım kürenin iklimi güney yarım küreden daha mutedildir. Böylece Hz. İsa’nın doğum günü başka bir mucizeye daha işaret etmektedir. Gerçi bu doğum gününde ihtilâf vardır, ancak insanlığın ittifak ettiği gün 1 Ocak günüdür. Dolayısıyla bugün kutlanmalı ama içki ile değil, şükür ve ibadetle...
Şimdi İslâm âlemi için bu tarihin ne anlam taşıdığını anlatalım. Kur’an miladi 610 yıllarında inmeye başlamış, 400 yıl boyunca başka uygarlıklardan uzak olarak kendi içinde gelişmiş, daha önce bilinmeyen ilimler ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri “Kur’an’ın tesbit ve kıraat ilmi”dir ki; bu ilim bir eseri bozulmadan gelecek nesle ulaştırma ilmidir.
Sonra “Sünnet ilmi” doğmuştur ki; bu ilim de rivayetlerin sağlıklı aktarılması ilmidir.
Sonra “Fıkıh ilmi” doğmuştur ki; bu da delillere dayanarak sonuçları tespittir, “usul ilmi”dir yani “metot ilmi”dir, “ilmî metot” budur.
Daha önceleri yani Kur’an’dan önce “ilim” yoktu, “malumat ve felsefe” vardı. Ondan sonra Fıkıh ilminin dallanmasıyla “dil ilimleri” gelişmiş, “Arapça” tamamen “ilmî dil” olmuştur. Miladi 1000 yıllarında İslâmiyet’te yönetim yani idare ve hükümranlık Türklerin eline geçmiş, bundan sonra medeniyet açısından İslâmiyet’te çok önemli gelişmeler oluşmuştur. Bunların en başta geleni “Mezopotamya ilimleri”nin İran ve Hint yoluyla İslâm Medeniyeti içine girmesidir. İkincisi ise Yunan ve Süryaniler yoluyla “Yunan felsefesi”nin ilgi alanına girmesidir. Üçüncü olarak da Çin Budizmi yoluyla “mistisizm”in İslâmiyet’e girmesidir. Müslümanlar bunları ele almış ve Kur’an’ın süzgecinden geçirerek uygun şekle sokmuşlardır. “Müsbet ilimler” doğmuş, “Kelam” ve “Tasavvuf” ilimleri gelişmiştir.
(Özetle yirmi yıl önce yaptığımız bir çalışmadan notlar sundum; devamı var…)