Üzerimizdeki kara bulutlar ne zaman dağılacak?

Abone Ol

2020 yılına girdik gireli ülkemizin üzerinde dönen kara bulutlar bir türlü dağılmıyor. Depremler, çığ felaketi, intiharlar ve son olarak da 27 Şubat Perşembe günü Rejim Güçleri ve Rusya’nın işbirliğiyle yapılan hain saldırıda 34 şehit 32 yaralı kahramanı acıyla anıyoruz. İnsanlığı acıya boğan, vicdanları kanatan bu elim vaka sonrası ülkede sosyal ve eğlenceye yönelik faaliyetler bazı kurumlarca iptal edilmişken devletin bu konudaki tutum ve davranışlarına anlam vermek ne yazık ki zor.

Bu meyanda Saadet Partisi Erbakan Hocayı Anma Programlarını ve sosyal faaliyetlerini tümden erteledi. Halk ozanları ve benzeri eğlence programları iptal edildi. Hatta “futbol müsabakaları neler yapılıyor ki?” diyerek “şimdi sporu konuşmanın zamanı değil, içimiz kan ağlıyor” diyen futbolcu ve diğer sporcu kardeşlerimizin sayısı hiç de az değil. Mehmetçik şehit olurken sporu, eğlenceyi vicdanına yediremeyen asil bir gençliğimiz var. Ama gösterilen bu hassasiyet karşısında devlet erkanı maalesef bu hususta beklediğimiz tavrı ortaya koyamadı. Önce birkaç gün sustular, sonra tebessümle, neşeleri eksilmeden beyanat vermeye başladılar. Sormadan edemiyoruz bunca olumsuz şartlar başka bir ülkede olsaydı, nasıl bir tavır görürdük? Herhalde ulusal yas ilan edenler bile olurdu. Ne yazık ki bizim ülkemizde bunlar sıradan ve olağan olur hale geldi. “Şehitler tepesi boş kalmasın” diyerek toplumun milli ve manevi değerlerini gündem yaparak, tabiri caizse milletin gazını alarak durumu idare etme anlayışı ne yazık ki millete bir şey kazandırmadığı gibi korlanan ateş de sönmüyor. Şehitler tepesine baktığımızda hep garibanların çocukları... Hiçbir zenginin, bürokratın çocuğu yok. Ben görmüyorum ama görenler söylüyor. Şehit ailelerinin Türk bayrağının asıldığı evler hep kerpiçten. İşte bu da şehitlerin ne kadar gariban olduğunu ortaya koyuyor.

Bugüne kadar baştan beri sürdürülen yanlış politikalar ne yazık ki ülkemizi badirelere sürüklemektedir. Sokak jargonuyla konuşarak, kabadayı üslubuyla hareket ederek dış politika güdülmez. Bugünlerde sıkça rahmetle andığımız Merhum Erbakan Hocamıza 28 Şubat sonrası bir grup milletvekili gelir ve derler ki: “Hocam, masaya yumruğu vursaydınız ve istifa etseydiniz.” Hocanın cevabı: “Beyler, kabadayılıkla devlet yönetilmez. Öyle yapsaydık, sonu ne olurdu biliyor musunuz?” Evet, böyle örnek bir Milli Görüş Lideri varken bundan hiç mi hisse alınmaz? Yani bu enaniyet nedir? Evet, böyle bir milli meselede iktidarın yanında yer almak lazım. Rusya’ya ve Amerika’ya karşı Cumhurbaşkanımızı sonuna kadar destekliyoruz. Ama bu arada yanlış politikalara da maalesef devam ediliyor. Mülteciler konusunda yapılanlar da bize göre yanlış. Önceleri “biz ensarız” dediler. Muhaciri kucakladılar. Bu da toplum tarafından karşılık buldu. Kimse de itiraz etmedi. Şimdi gelinen noktada ensarlıktan vazgeçtiler, misafirleri muhacirliğe zorluyorlar. Sınır kapılarında mültecilerin durumu içler acısı, adeta bir insanlık dramı yaşanıyor. Bu da bir zulüm demektir. Kimseye “zalimsiniz” demiyoruz, ama yapılanları da insanlık vicdanı hiç mi hiç kabul etmiyor. Evet, “kara bulutlar” demiştik. Temennimiz ve duamız o dur ki, yurdumuz ve milletimiz üzerinden bu kara bulutlar dağılsın. Huzur ve barış günleri yaşanır olsun. Bu dilek ve temennilerle tüm insanlığa saadetli gelecekler temenni ediyoruz vesselam...