Ürün de fazla, fiyatlar da

Abone Ol

Soğuk savaş döneminde Marxist , Komünist , sosyalist ,

demokrasi düşmanı , mülkiyet düşmanı gibi söylemler ile karşıtını itham

ederek, kendi benliğini dikkatlerden kaçırabiliyordu. Doğrusu fazla zorlandığı

da söylenemezdi. Kıta Avrupası tarihten gelen entelektüel birikimiyle karşıtlıkları

düşünce düzeyinde tutabilme imkanına bir dereceye kadar sahipti. Siyasette

Sosyalist ve Komünist partiler, görüşleri kadar örgütlenme tarzlarıyla

siyaset bilimcilerin ve toplumbilimcilerin ve hukukçuların araştırma ve

inceleme alanlarının dikkate değer konuları olabiliyordu. Kapitalist ve

Sosyalist ikilemin arasında oynak bir merkeze yerleşen sosyal demokratlar,

sinik (cinique) bir kimlikle ortaya çıkarak göreceli bir terkip oluşturdular.

Aslında, Avrupa nın fikri ve siyasi tarihinin kendine özgü birikimi olan

Bireycilik i, Toplum Sözleşmesi (Contrat Sociale), Liberalizm , Doğal Hukuk

(jus naturale), İnsan hakları öğretisi vb. harmanlanarak kapitalizm

ideolojisi biçimine dönüştürüldü. Elbette felsefeden bilime, sanattan

Hıristiyanlığın bazı Protestan mezhebi yorumlarına kadar çeşitli dinamikler

harekete geçirildi ya da birikimleri uygun tarzda terkip edildi.

Fakat kapitalizm açık-seçik, hele cesaretle ve doğruluk

ve dürüstlükle, aslında öyle olduğu halde, bir ideoloji olduğunu ileri

sürmedi. Ama mırın kırın, bazen vozurduyarak ideolojik bir benlik sahibi olduğu

ancak söylendi. J.S. Mill gibi yazarlar ona ahlaki bir temel oluşturmaya olanca

güçleriyle yüklendilerse de, sonuçta ahlaki erdem ölçeğinde erdemsizliğe daima

açık fayda kavramından öteye gidemediler. Eski Yunan daki Kyreneli

Aristippos un haz zının (hedone), ondan beslenen Epikuros un yaşama zevki nin

ayarını bile tutturamadılar.

Geniş ve ayrıntılı açıklama ve tartışmaların yeri

değildir burası. Özetle belirtmek gerekirse, kapitalizm, ethik (ahlak

felsefesi) anlam şöyle dursun, genel anlamda bile savunulabilecek değeri haiz

bir ahlaki ilkeye ya da kurala dayanıyor, denilemez. Weber in protestan

ahlak tan kapitalizm ruhu nu gözlemlemesi yöntemsel varsayımla ilişkilidir.

Vatandaşı romancı H. Hesse nin eserlerindeki kişilikler ve benlikler, tam da

kapitalizm ruhu nun sahteciliğini, çıkarı ve onun saikini erdem gibi hayat

kuralı şeklinde dışa karşı sunma ya da gösterme riyakarlığını çarpık bir tarzda

ortaya koyarlar.

Anglo-Saxonlar, özeliikle Amerika, öz süz bir felsefi

çaba olmanın ötesine gidememiş, tuhaftır ki böyle olduğundan mıdır, insanı en

hassas, en ayartılmaya müsait yerinden yakalamada etkili olmuş,

pragmatizm inin üzerine kapitalizmi kalıp gibi oturtmuştur. Rahmetli Necip

Fazıl ın ıstırap duyarak ifade ettiği, aklı ve kalbi tenasül uzvuna bağlı bir

canlı türünü insanlığın önüne örnek insan diye sürmüştür. Ağır gelecek olsa da

kapitalist benlik i bu kategoriye dahil etmek gerekiyor artık.

Dini, imanı, bunlardan beslenen mukaddesleri, insan

olmaktan kaynaklanan mevhibeleri, adeta Tazmanya canavarı gibi öğütücü bir

bünyeyle, ne yazık ki İslam a ve Müslümanlara musallat olup günbegün sirayetini

yoğunlaştırıyor gibi. İslam ve Müslümanın idealini kurmak gibi bir densizliğin

müteşebbisi olma iddiası cabası!