ÜMMET diye bir derdim olduğundandır belki HABERİN VAR MI?

Abone Ol

 

“Müslümanlar et ile tırnak gibi” madem. Mesafeleri kaldıracağım aradan. Bahsi geçmeyecek. Yer; yanıbaşın…

Varlığından rahatsızlık duyulan, yok sayılan, ölmesi yeğ görülen bir kadın çıplak ayakla, biri yanında diğeri kucağında iki çocukla ormanda koşuyor. Erini yakmışlar ciğeri ile birlikte. Ardına bakmıyor hiç. Kulak kabartıyor arkasından gelebilecek seslere. Yorulsa da durmaması gerektiğinin farkında. Yalvarıyor evladına. “Durma!” Nefesleri sıklaşıyor. Yolun ne zaman biteceğini de bilmiyor. Ardında bıraktığı mesafeyi bir an bile özlemiyor. Ölüm bırakmış ardında, zulüm bırakmış. Umut almış heybesine koşuyor. Yol nereye varır bilmiyor. Vardığı yerde onu ne bekler bilmiyor. Menziline iyice yaklaşıyor kadın. Menzil yakın diye yorgunluk kapısını çalıyor. Gevşetiyor çocuğunu sım sıkı tuttuğu elini. Tehdit ettiği göz yaşları yanaklarından yol buluyor. Gözleriyle gördüğü menzile nasıl varacağını bilmiyor. İlk defa ardına bakıyor. Sonra önünde uzanan timsahlı nehire. Ardında kaçtıklarını düşünüyor. Bakıyor bir kez daha suya. Kamplarda kadınların başına gelenler geliyor aklına. O anda iki çocuğuyla beraber atlıyor timsahlı nehire…geri dönmektense…HABERİN VAR MI !

Yer; yanıbaşın…

Kıtlık vurdu önce. Sonra yalnızlık, ardından sessizlik çöktü. Herkes alabildiğini aldı yanına düştü yollara. Kalabalığa karışmak gerekti bir lokma bulabilmek için. O da düştü yola. Yedi çocuğuyla birlikte ağır ağır tazeledi adımlarını. Hasırdan damına son kez baktı. Bir daha dönememek, döndüğünde bulamamak söz konusuydu. Bir çocuğunu önüne diğerini sırtına bağlamıştı. Yol nereye gider nerede biter Cevabı olmayan bir yoldu yürüdüğü. Arada başka yolcuları da görünce “yol bu yoldur” hissi kaplıyordu içini. Evden çıktığında rüzgarı arkasına almış, güneşin battığı yeri yön bellemişti. Sıcak alevden bir şamar vuruyordu her adımda. Çıplak ayakları köz üzerinde yürüyordu. Çatlayan dudakları bir damla suya hasret biriktiriyordu. Bağrında ve sırtındaki çocuklarının nefes alışverişleri yorulmamasını sağlıyordu. Yavaşladı sonra. Dudaklarının ihtiyacı damlayı bırakıverdi gözlerinden. Tadı acıydı. Bağrındaki yavrusunun göğsü inip kalkmıyor, ağlamıyor, elini annesinin boynuna atmıyordu. Acıyla yutkundu. Ne yapacağını bilemedi anne! Diğer çocuklarını süzdü uzunca. Isırdı dudaklarını. Arkasından bir ses duydu sonra. Dört yaşındaki oğlu yere düşmüş, rüzgar da fırsat kaybetmeden toprak örtmüştü üzerine. Diğer çocuklarına baktı çaresizce. Ciltlerce kitapta geçen çaresizlik, elmacık kemikleri çıkmış bu zayıf yüze sığmıştı. Döndü önüne. Diğer çocuklar kardeşlerini sordular. Cevap veremedi. Yoktu cevabı yokluğun. Uzaktan toz bulutları çoğaldı. Heyecan ayaklarına can verdi kadının. 30 saatlik yürüyüşün ardından kalabalığa ulaşmışlardı. Dinlenmek için güzel bir zamandı. Artık menzil gözünün gördüğü yerdeydi. Bağrında yatan çocuğun nefessizliğini unutmuştu bir an. Bağrındaki yavrusunda ve yolda ardında bıraktığı oğlundan izleri geride kalanlarda aradı. Kalktı ayağa. “Hadi!” dedi. Bağrında cansız taşıdığıyla beraber diğer beşineydi bu çağrı. Dördü kalktı. Abisine yaslanan Ayşe abisinin kalkmasıyla düşüverdi. Kurumuştu göz pınarları kadının. Çatlayana dudaklarını ısırdı uzun uzun. Bağrındakini soranlara ise gerçeği söyleyemedi. HABERİN VAR MI

Yer; yanıbaşın…

Bir anne hergün aynı kederi demliyor. Evladına her baktığında erinin yokluğu sol yanına savaş ilan ediyor. Çözümsüzlüğe mahkum edilmiş halini Rabbine açıyor bir tek. Dışarı çıktığında başı dik. O bir şehid eşi. 10 yaşındaki kızı da öyle. Gündüz ağlamak yok. Ona gıptayla bakanların sayısı fazla. Ama akşam olunca…annesi sessizlikle anlaşınca…çekilince yatağına…ay ışığı hafiften aydınlatınca duvarları çatlamış, camları kırılıp yerine naylon sarılmış odasını…üzerini yine yarım örtüyor. Eski alışkanlıkları bırakmak kolay olmuyor tabi. Belki geç vakit gelir de babası bir öpücük kondurup yanağına çeker yorganı başına kadar umuyor. Ayıp değil ya o an ağlıyor işte. Annesinden gizli, arkadaşlarından gizli, geceye aşikar.

Başka bir anne. Eşi Allah’la yaptığı sözleşmenin gününü bekliyor. Kadın 4 çocuğuyla hergün. Yüzlerinde cennet görüyor. Sarılıyor onlara her fırsatta. Çünkü onlar da cennet kokuyor. Yokluk künyesi olmuş. Bir çıkış yolu arıyor kadın. Sokakta bir gürültüye kulak kabartıyor. Birileri yetimleri toplamış etrafına. Çocuklarına “hadi sizde gidin” diyemiyor. Açıyor ellerini Rabbine. Eşinin sözleşme tarihi öne alınsın, evlatların adı yetim okunsun diye!

Bir delikanlı. Gece ölümün gölgesinde nöbet tutabilmek için sabah namazlarında asla cemaati terketmiyor. Terk ederse nöbet yazılmayacağının farkında. Sonu tahmin edilebilir bile olsa kalbini avuçlarına emanet ettiğiyle nikahını tamamlamanın derdine düşüyor. Genç kız tereddütsüz kabul ediyor daveti. Düğünden önce morga çağırılabileceğini bilmiyor tabi. Nefesini verişiyle nikahını düşüren delikanlıyı son kez de olsa alnından bile öpemiyor! HABERİN VAR MI

Yer; yanıbaşın…

Kişisel hırsını insan hayatından üstün tutan zalimlerin zulmüne uğrayanların çığlığı inletiyor gökleri. Ebu Gureybin utancından başı önde geziyor kadınlar. Bizim de utancımızı onlar göğüslüyor. O utanç ilmek gibi bizim boynumuzda aslında. Kimi nasihatler bırakıyor ardında. Kimi Rabbine şikayete gidiyor. Tüm dünyanın gözü önünde inancını zirve saymış cesur adamla sehpaya kendileri yürüyor. Her adımda bize acizliğimizi ve vurdumduymazlığımızı haykırıyorlar. Her genç kızın ilk aşkı babasıdır derler. Babasının daha büyük bir kavgası olduğunu anlamaya çalışarak büyüyen genç bir kız, anladığında tadıyor şerbetten. Babasına açamayacağı bir duvağın hayalini, cennette meleklerin açması için de bir ümit bırakıyor. Akan her kardeş kanında canımız yanmalı, ısırmaktan dudaklarımız kanamalıyken, gevşekliğimiz ve umarsızlığımızın zindanında müebbetiz. Görüş günü yok hapishanemizin. Yıldızlarda süslemiyor. Çünkü kardeş ağlıyor yanıbaşımızda, kardeş kanıyor, düşüyor, sürülüyor, yakılıyor, kesiliyor…HABERİNİZ VAR MI !

ARTIK VAR!

Gerçi sizde haklısınız…Kişi hedefinin büyüklüğüne göre harekete geçermiş! Sanırım benim beklentim yüksek…

Şimdi size bir sır vereceğim ama gizli kalmasın. Biz kan ve gözyaşının olmadığı YENİ BİR DÜNYA istiyoruz. Sakın ha. herkese anlatın!!!