Ülke Gerçekleri İle Baş Başa Kaldık

Abone Ol

Seçimlerin ardından gündem ister istemez seçim sonuçlarına kilitlendi. Genellikle ilk tur seçimler sona ermiş olmakla birlikte sonuçlarla ilgili yorumlar devam ediyor. Diyebiliriz ki daha bir süre devam edecektir. Özellikle de Yüksek Seçim Kurulu tarafından kesin seçim sonuçları ilan edilmediği için, seçim sonuçları ile ilgili tahmin ve temenniler de devam ediyor. Tüm bunlara rağmen, toplumu içine sürüklendiği ekonomik darboğaz psikolojik olarak biraz unutulmuş olsa da yeniden hayatın gerçekleri ile baş başa kalındı. Özellikle seçim kampanyası süresince verilen vaatleri düşünmek ister istemez seçim sonuçlarını ikinci plana attı. Bu arada kira artırımlarının yüzde 25 ile sınırlandırılması, kiracı-ev sahibi arasındaki tartışmaları da yeniden gündeme getirdi. Özellikle de kira artışlarını yüzde 25 ile sınırlandıran kararın uzatılma ihtimali ister istemez bazı ev sahiplerini harekete geçirdi. Çünkü evini iki sene önce kiraya vermiş olan ev sahiplerinin kiraları artan fiyatlar karşısında düşük kaldı. Söz gelimi aynı bina içinde sonradan kiraya verilen bir evin kirası 2 bin, 2500 lira civarında kalırken aynı binada kiraya verilen bir başka dairenin 4 bin, 5 bin lirada olduğu ifade ediliyor. Hemen belirteyim ki, evini iki sene önce kiraya vermiş olan ev sahipleri haklı olarak buna bir çözüm bulunmasını isterken bazı yetkililer tarafından kiralarını yüzde 25 ile sınırlandırmaları, kiralarını yüzde 25 artırıp bankaya yatırmaları tavsiye ediliyor. Kısacası ortada bir haksız durum varsa iki tarafın anlaşmalarına bile imkân verilmiyor. Bütün bunlar ister istemez insanları, “Bu işin sonu nereye varacak” diye düşündürüyor.

Hemen belirteyim ki, bu işte orta yol bulunarak ev sahibinin de, kiracının da zarar etmemesi için devletin meseleye çözüm bulması gerekirken kira artışının yüzde 25 ile sınırlandırıldı denilip soruna çözüm bulunmuş havası verildi.

Kaldı ki sorun sadece konut kiraları ile de sınırlı değil. Enflasyon başını almış gidiyor. Ücretlere yapılan zamlar en fazla iki ay içinde eriyor. Bu da yeni bir düzenlemeyi gündeme getiriyor. Ne var ki, her yeni düzenleme kısa zamanda geçerliğini kaybediyor. Bu ise ücretlere zam ile artan fiyatlar ve enflasyon bir fasit daireye dönüşmüş durumda. Kısacası, enflasyona kalıcı bir çözüm bulunmadığı sürece bir yandan ücretler artırılırken hemen ardından da fiyat artışları meydana gelen ücret artışını eritmeye devam edecektir. Kısacası, seçimler yapılmış ama kesin sonuçlara ulaşılmadığı için tüm dikkatler seçim sonuçlarına odaklanmış iken ekonominin daha uzun süre gündemin dışına itilmesi hem doğru değildir, hem de yaşanan ekonomik darboğazın gündem dışında daha fazla tutulması mümkün görünmüyor. Kısacacı enflasyon ile mücadele gereği unutulmadan, çözüm gayretleri sürmelidir. Kaldı ki, seçim kampanyası boyunca her gün yeni vaatler verildi. Toplum bir beklentiye itildi. Bu beklentiye cevap verilmemesi ister istemez dar ve sabit gelirliler refaha kavuşturulmayı bekliyorlar. Kaldı ki olay sadece dar ve sabit gelirlilerin beklentisinden de ibret değil. Toplumun her kesimi artan enflasyon karşısında tedirgindir. Ancak dar ve sabit gelirliler yaşanan enflasyondan en çok zarar görüyorlar. Bir bakıma uygulanmakta olan ekonomik model dar ve sabit gelirlilerden aldığını zenginlere veriyor. Böylece toplumda tam bir yoksullaşma yaşanıyor. Diyebiliriz ki uygulanan ekonomik model orta sınıfı yok ederken toplumun büyük bölümünü yoksullukta birleştiriyor.