Uzun süredir büyük bir karışıklığın içerisinde bulunan Ukrayna’da son 1 haftada çok büyük değişiklikler yaşandı. Bugüne kadar Rusya’nın desteğini arkasına alan Cumhurbaşkanı Victor Yanukoviç ülkede ortaya çıkan protestolara karşı çok ciddi bir şekilde karşılık veriyor ve iktidarının sallanmasına izin vermiyordu. Ancak her ne olduysa birdenbire protestolar şiddetini arttırdı ve mevcut yönetim devrilerek yenisi hemen geçici de olsa göreve getirildi. Şimdi iktidara gelen yeni yönetim sonrasında ülkede nelerin yaşanabileceği tartışılıyor.
Aslına bakılırsa ülkede yaşanan son gelişmelerin devrilen yönetimin Rusya’ya yakınlaşmasıyla alakalı olmadığını söylemek meselenin temelini gözden kaçırmak olur. Yıllardır Batı tarafından yavaş yavaş işlenen Ukrayna’nın Batı’ya sırt çevirip Rusya ile yakınlaşması doğal olarak Batı tarafından kabul edilemezdi. Batı, Türkiye ile birlikte Ukrayna’yı arka bahçesi olarak görüyor, görmek istiyor. Bu topraklarda olup bitenlerin kendi çıkarlarına zarar vermesine asla izin veremezler. Ancak Ukrayna’da son bir haftada beklenmedik şekilde pasif kalan bir ülke daha var: Rusya. Bundan sonra Ukrayna’daki gelişmeler, Rusya’nın vereceği karşılığa ya da karşılıksızlığa göre değişebilir.
Bölünme Yaşanır mı
Ülkenin bugün bölünüp bölünmeyeceği konusu tartışmaların merkezine taşınmış durumda. Ülke zaten birçok arka bahçe ülkesi gibi parçalara ayrılmış ve kutuplaşmanın her geçen gün arttığı hissediliyor. Ülkenin Batı tarafı kendisini mekâna dayalı olarak Ukraynalı hissederken, Batı değerleri öncülüğünde bir toplum ortaya çıkarılması taraftarı olarak gözleniyor. Doğu tarafı ise, Slav kökenlerine atıf yaparak kendilerini Rusya’nın bir parçası gibi hissediyorlar. Bu kimlik ve aidiyet ayrışması tabiî ki orta vadede büyük güçler tarafından kullanılacaktır. Ancak mesele bu ayrışmanın kısa zamanda ülkenin ayrışmasına neden olup olmayacağı. Putin Ukrayna’nın Rusya olmadan yaşayamayacağının farkında. Aslına bakılırsa Batı da bunun farkında. Ancak yine de ülkeyi bu hale sokan Batı’nın buradaki amacı ne olabilir Özellikle Sorosçu bir darbenin ardından…
Yeni Soğuk Savaş mı
Aslına bakılırsa uzun zamandır yazmaya çalışıyoruz. Başta ABD olmak üzere büyük güçler dünyada yeni bir kutuplaşmanın dünyanın geleceği için daha iyi olabileceği konusunda yavaş yavaş uzlaşıyorlar. Komünizm ortadan kalktığına göre yeni dönemde liberal demokratik ülkelere karşı otoriter ülke grupları farklı safları oluşturabilirler. Bu yeni bir Soğuk Savaş anlamına gelebilir. Eğer gidişat gerçekten de bu yöndeyse, doğal olarak yeni bir Berlin’e ihtiyaç duyulacağından, bu İkinci Berlin Duvarı’nı Ukrayna’da inşa etmekten daha iyi bir fikir bulunamaz. İşin sembolik bir tarafı bir yana mevcut kutuplaşma Batılı ülkeler için Suriye’de olandan çok daha ciddi görülecektir. Özellikle de Almanya için. Genellikle sessiz dış politik atılımlarıyla tanıdığımız Almanya’nın süreçte açık açık aktifleşmesi bunun en bariz göstergesidir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde bu sürece destek veren ve vermeyenler de saflarını belli etmeye başlayacaklardır.
Gerçekliğin Ölümü
Hangi tarafta durulursa durulsun, bütün bu yaşanan gelişmelerin modern dünya adı verilen dünyanın bir ürünü olarak görmek gerekiyor. Modern dünya bizlere iki farklı görüngü sundu. Ya kapitalist ya da sosyalist olacaksınız. Bugün gelinen noktada da hâlâ bu iki görüngünün uzantılarının egemenliği altında yaşıyor, düşünüyor ve eylemde bulunuyoruz. Meseleye böyle bakmak gerçekten de Ukrayna’da yaşanan olaylar da dâhil tüm gelişmelerin nasıl bir kontrol altında yaşandığını anlamak açısından zihin açıcı olabiliyor. Bugün bizim önümüze koyulan ideal düzenler kendi içerisinde tutarlı olabilir. Ama arkasında ABD ve Avrupa’nın olduğu bir girişimden demokrasinin çıkmayacağını da idrak etmemiz gerekiyor. Kısaca bugün yaşadığımız hiçbir olay gerçekliği yansıtmıyor. Yani tam bir gerçekliğin ölümü dönemi içerisinde yaşıyoruz. Kusursuzca bir cinayet işleniyor. Gerçek ne varsa katlediliyor. Sanıyoruz ki bu aralar ve ilerleyen zamanlarda gerçeğin peşinden koşmak ortaya konulabilecek en ahlâklı tavır olarak görülecektir.