Sömürgeci ülkeler, kendilerini değiştirmek yerine
sömürdüklerini değiştirmeye çalıştılar.
Sömürerek semirmenin dışında bir yolu, atalarından
görmedikleri için sülüklüğü bırakamadılar.
Sömürdükleri arasından az da olsa sülükleşenler oldu.
Onları değiştirdiklerine de pişman oldular.
Kan emerken dudak dudağa geldiler.
İkinci dünya savaşında kendilerinin ifadesiyle beş milyon
Yahudi, Hıristiyan teröristler tarafından yakılmış. Yüz binlerce Avrupalı
Hıristiyan da öldürülmüş.
Onları tepelemek için gelen Amerikalı Hıristiyanlar da
yüz binlerce Alman Hıristiyanı öldürmüş, beş yüz binin üzerinde Japon u atom
bombasıyla öldürmüş.
Tabi öldürürken kendileri de öldürüldüler.
Bu riske girmek istemedikleri için sömürmek istedikleri
ülkelerin vatandaşlarını önce Hümanizm, sonra ılımlı iğnelerle uyuşturmaya
çalışıyorlar, iğnenin etki etmediği insanları da yine kendi vatandaşlarına
yardım ederek engelleri yok etmeye çalışıyorlar.
Bu arada ezilen çoğunluk, bağrına saplanan kurşunun
geldiği silahın dipçiğinin gölgesine doğru koşmaya başladılar.
Bu, sömürgecilerin hesabında yoktu.
Ama şimdi hesaba girdi. Önlemenin yollarını pansuman
tedbirlerle engellemek istiyorlar, ama başaramazlar.
Sömürmeye devam ettikçe, sömürüyü engelleyecek insanları
yok ettirme işlemi sürdükçe evinden, yurdundan, ailesinden ettiğiniz insanlar,
evinizin karşısına çadırlar kurulmaya devam edecekler.
Ekmekle aç insan arasına girmeye çalışanlar tarih boyunca
başarılı olamamışlar.
Din, iman ve ekmek sömürüsünü bizim evimizin içinde
sürdürmek, kendi evlerinin saçaklarına sıçramaması için bir kaç yıl planlar
yaptılar ama hesap edemedikleri yerden vuruldular.
Yedirme kültüründen gelmediklerinden hep yeme tarafında
olduklarından ailesini öldürdükleri çocukların ekmeklerine ortak olacakları
endişesine kapıldılar.
İnsanlığın Kültür Tarihi adı altında 10 ciltlik kitap
yazan Ariel ile Wıll Durant n, Tarih Üzerine isimli bir kitabı 1968 yılında
yayınlanır 1985 lerde Hüseyin Zamantılı terceme etti ve Hülbe yayınları
tarafından yayınlandı.
O kitapta nice saldırgan ülkelerin, saldırılanlar
tarafından işgal edildiğini tarihten örnekleriyle verir.
Kuş, yuvasından uçurtulmuşsa bir daha oraya yuva
yapmazmış.
Bunu hesap edemediniz.
Sosyologlarınız, psikologlarınız, bilgilerini Hıristiyan
ve sömürgen insan üzerine kurdular.
Osmanlı ülkesi olan Yanya da 1832 yılında doğan, Rum
asıllı Hıristiyan Sava Paşa, Osmanlı da Bakanlık, Valilik, Mütesarrıflık,
Galatasaray Lisesi Müdürlüğü yaptıktan sonra emekli olur ve Paris e yerleşir.
Fransızların Cezayir deki Müslümanlara, hayvanların dahi
yüzünü kızartacak cinayetlerini görünce onlara da yönelik bir kitap yazar ve
1892 yılında yayınlar.
Kitabın tercemesi önce Diyanet İşleri Başkanlığı
yayınları arasında yayınlanır daha sonra Kitabevi yayınları arasında İslam
Hukuku Nazariyatı Hakkında Bir Etüd adı altında yayınlanır.
Sava Paşa, Fransızlara, onların şahsında bütün İslam
düşmanlarına:
a) Bir Müslüman ne kadar zayıf olursa olsun hiç bir zaman
din değiştirmez
b) İslam a uygun olmayan hiç bir şeyi yaşamında uygulasa
bile kabul etmez.
c) En aşağılık işleri yapsa da dininden vazgeçmez.
d) İslami olmayan kanuna uyuyor gözükse de fırsatını
bulduğunda uymaz.
e) İslam a uymayan kanunlara itaatten uzaklaşmak Müslüman
için farz olur diyor.
Dediği gibi kitabın yayınlanmasından yetmiş yıl sonra
işgal ettiği Cezayir den binlerce Fransız ın cesedini Cezayir de bırakarak
kaçmak zorunda kaldı.
Günümüzün şartları Müslümanların lehine işliyor.
Eskisi gibi değil. Her sömürgen ülkenin içinde dünyanın
her tarafında bir Müslümanın ayağına diken batsa yüreğine batmış gibi hisseden
milyonlarca Müslüman yaşamaktadır.
Onların elleri yalnız Dolar, Ruble, Yuan, Renminbi veya
Euro toplamıyor.