Türkiye’nin Sigortası Kıbrıs, Kıbrıs’ınki Gazze

Abone Ol

Akdeniz’de Türkiye için hayati derecede önemli olan iki nokta var; birincisi Kıbrıs ikincisi Gazze. Her ikisi de şu anda tehdit altında. Bütün güvenlik stratejilerini alt alta, yan yana, üst üste koysak dahi denklemin içinde Kıbrıs’ta siyasi ve askeri varlığımızı muhafaza etmek yoksa ülkemizin güvenliğini garantiye almamız mümkün olmaz. Bu gerçek gün gibi ortadayken şu günlerde İsviçre’de yürütülen görüşmelere bakıldığında BM’yi, AB’yi yanına alan karşı tarafın her teklifinin altında adadaki Türk varlığına son vermek olduğunu görüyoruz. Mesela özellikle Türkiye’nin garantörlük hakkından vazgeçmesi gibi bir talep bile başlı başına ne demek istediğimizi anlatabilir. AB üyesi bir Yunanistan, 2004 Annan referandumu sonrası verilen bütün sözlerin aksine, adanın tamamını temsilen Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB’ye alınmış bir Rum kesimi, garantör olarak AB çatısını zaten güle oynaya kabul ediyorlar.

Diğer taraftan adadaki askeri gücümüzün tamamen sona erdirilmesi talebi de, bu sinsi oyunun öldürücü darbesi olarak ortaya çıkıyor. Hal böyleyken Türk tarafının asker sayısını yüzde seksen oranında azaltılabileceğini tartışmaya açması dahi, askeri tamamen çekmekle aynı kapıya çıkar. Suriye ve Irak’taki yaşanan gelişmelerle güney sınırımızda içine düşürüldüğümüz güvenlik bunalımına, bir de Kıbrıs eklenirse bunun altından ülke olarak kalkma imkânımız olmayabilir.

ABD’nin, Rusya’nın hatta birçok AB üyesi ve farklı bölgelerden ülkelerin Akdeniz’de olabilmek için attıkları adımları, yaptıkları fedakârlıkları (!) gördükten sonra Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözüm adı altında pozisyonunu zayıflatması veya mevcut durumundan vazgeçmesi intiharla eşdeğer bir yaklaşım olur.

Türkiye Kıbrıs için sigorta da, peki Gazze nasıl Kıbrıs’ın sigortası oluyor? Onu da şöyle ifade etmeye çalışalım. İsviçre’deki müzakerelerde Rum tarafı Temmuz ayı ortalarında Akdeniz’de petrol ve gaz aramaya tekrar başlayacağına dair açıklamalar yapıyor. Bu durum ‘gaz havucuyla’ Türkiye’ye psikolojik baskı yapmak anlamını taşıyor. Peki, bu konuda Rum tarafının müttefiki kim,  İsrail. İsrail ve Rum kesiminin kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri petrol ve doğalgaz yataklarının önemli bir kısmı aslında Gazze şeridinin dolayısıyla işgal altındaki Filistin topraklarının kıta sahanlığında yer alıyor. Yani bu yatakların Filistin’e ait münhasır ekonomik bölgeler olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Bugün ambargo ve abluka altında günde yirmi saate varan elektrik kesintileriyle mücadele eden, ilaç sıkıntısından dolayı mücadele edilebilir hastalıklardan dolayı insanların hayatını kaybettiği, açık hava hapishanesine dönüşen özelde Gazze genelde Filistin kendi ayakları üzerinde durabilirse bir denge unsuru olarak denklemdeki yerini alabilir. Çok zor dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ben de biliyorum zor olduğunu. Ancak Filistin’in işgalden kurtulması İsrail ve Rum kesimi arasındaki işbirliği alanlarını sıkıntıya sokacak ve Akdeniz bizim için daha güvenli bir deniz halini alabilecektir.

Sonuçta ilk hedefimiz Kıbrıs’ta 1974 sonrası elde ettiğimiz zaten hakkımız olan kazanımlara sahip çıkmak ve Filistin’deki işgale son vermek için diplomatik atak başlatmak olmalıdır.