Türkiyenin Moskof Sorunu

Abone Ol

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden birini daha yaşıyor. Uluslararası sistemin yeniden yapılandırıldığı ve şu an için "örtülü savaş" üzerinden bir paylaşım savaşının yaşandığı dönemde Türkiye, yakın çevresi üzerinden adeta ablukaya alınmış durumda. Gelişmeler Türkiyeyi "net" ve "tek taraflı" bir tercihe zorluyor. Düne kadar kendi çapında bir denge oyunu kurmaya çalışan Ankara açısından artık bunu daha fazla sürdürebilmek pek mümkün görünmüyor.

Dolayısıyla, ikinci paylaşım savaşında "aktif tarafsızlık" politikası yürütebilen Türkiyenin bu son savaşta böyle bir şansı yok gibi. Ortaya çıkan koşullar daha çok Birinci Dünya Savaşına giden süreçteki Osmanlı İmparatorluğunun, daha doğrusu İttihatçıların içinde bulunduğu durumu ve İkinci Dünya Savaşı sonrasını andırıyor.

Bu bağlamda, Soğuk Savaş sonrası dönemde Batıya karşı Türkiye açısından önemli bir stratejik denge unsuru olarak ön plana çıkan Rusyanın İran sonrası Suriyede attığı adımlar, sadece Türk-Rus ilişkilerinin geleceği açısından değil, bölge ve uluslararası politikanın yeniden şekillenmesi ve istikrarı adına da büyük bir önem arz ediyor.

Rusya, Türkiyenin başını bir kez daha yakmak üzere. Fakat Türkiyenin buna müsaade edeceğini kimse iddia edemez.

***

Kremlindekiler, Deli Petronun vasiyetine uygun olarak İranla birlikte hareket ederken, Türkiye’siz bir Genişletilmiş Avrasya Projesi’ni uygulamaya çalışıyorlar gibi. İncirlik ve diğer üsler sonrası, çok daha güçlü bir şekilde Türkiyeyi kendisine yönelik bir tehdidin parçası olarak değerlendiriyorlar. Son tavırları ve kullandığı umursamaz dil, böylesi bir karara işaret ediyor.

Rusyanın Deli Petrodan Staline uzanan süreçte Mustafa Kemal-Lenin ruhunu bir tarafa bırakıp, Türkiyeyi doğrudan hedef almaya başlaması, 2001de uygulamaya konulan "Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında Avrasyada İşbirliği Eylem Planı (İkili İşbirliğinden Çok Boyutlu Ortaklığa)nın ruhuna Fatiha okumak ile eşdeğer.

Şartların böyle devam etmesi halinde, 2008de Türkiyenin Kafkasya politikasını, 2009da ise Türkiye-Ermenistan normalleşmesini sabote eden ve 2015 Nisanında Türkiyeyi "soykırım" yapmakla itham eden Rusyanın bundan sonraki süreçte Türkiye ile güvene dayalı bir ilişkiyi tesis etmesi o kadar da kolay olmayacaktır.

Aradaki bir takım stratejik işbirlikleri iki ülke arasındaki pozitif görünümün ne kadar sigortası olabilir, açıkçası artık çok net değil. Rusyanın buna da fazla güvenmemesi gerekir. Çünkü Türkiye bir beka tehdidi hissettiği an, pragmatizmin en uç noktalarını zorlayabilir.

***

Rus aceleciliği, yakın çevre çevredeki tehdit algıları, Ukrayna-Kırımdaki hazım sorunu, güneye inme sevdası ve bu kapsamda devreye soktuğu kaba gücü Türkiyeyi çok da gönüllü olmadığı bir sürece itebilir. Rusya, Suriye başta olmak üzere Türk yakın çevresinde bir hibrit savaş uygulayabilir. Fakat unutulmamalıdır ki, hibrit savaşlar kimsenin tekelinde değil! Dolayısıyla, Moskovanın "işin doğası gereği" kendi çıkarları, tehdit algıları ve hedefleri açısından yeni bir oyun kurarken, Türkiyenin Rusyaya bir adım daha yakın görünen oyununu bozduğunu görmesi lazım.

Rusya, Türkiyeyi kaybettiği ve hele hele karşısına aldığı an, oyun çok daha farklı bir noktaya döner. Eski Sovyet alanına yönelik önemli bir tampon görevi gören Türkiyenin devreden çıkması ise, Rusyayı açık bir hedef haline getirir ve savaş çok hızlı bir şekilde eski Sovyet alanına taşınır.

Unutulmamalıdır ki, Rusya şu an evi camdan olmasına rağmen başkasının evini taşlayan bir komşu durumunda. Suriye, Rusyanın yakın çevresinin bir parçası değildir, aynı şekilde Türkiye de. Bundan dolayı, Rusyanın Türkiyenin hassasiyetlerini fazlasıyla dikkate alması gerekmektedir. Tarihsel kodlarına dönüş aşamasında olan tek güç Rusya değil!

Batı tarafından gaza getirilen Stalinin "aptalca talepleri"nin nelere yol açtığı ortada. Yol yakınken Putin Rusyasının benzer bir hataya düşmemesi en büyük temennimiz olacaktır. Aksi takdirde, Moskof algısı tekrar eski günlerine dönebilir. Bu atmosferde Türkiyenin yapacağı "kötü" bir tercih ise açıkçası hiç de Rusyanın ve onun arkasındaki ya da yanındaki güçlerin menfaatine olmaz. Rusyanın Türk yakın çevresinde adımlarını atarken tüm bu hususları çok iyi göz önünde bulundurması gerekir.