Türkiye?nin IŞİD Tutumu

Abone Ol

Ortadoğu nun son zamanlardaki en popüler aktörü IŞİD,

politik dünyayı bu sıralar ikiye bölmüş durumda. Her ne kadar IŞİD in terörist

bir örgüt olduğunu dillendirmeyen yoksa da, bir tarafta IŞİD in yok edilmesi

gerektiğini söyleyenler, diğer tarafta ise IŞİD den büyük zararlar görseler de

Amerikan öncülüğünde bir müdahaleden uzak durulması gerektiğini söyleyenler.

Ancak öte yandan bir farklı aktör daha var ki herkes bu aktörün IŞİD e karşı

nasıl bir tutum takınacağını merak ediyor. Çünkü bu aktör gerek jeopolitik

gerekse de jeokültürel özellikleriyle IŞİD in bölgedeki geleceğinin ve

savruluşlarının hangi yöne doğru kayacağının temel belirleyicisi olabilecek

niteliktedir. Dolayısıyla hiç kuşku yoktur ki bu aktör Türkiye den başkası

değildir.

Türkiye IŞİD konusunda bugüne kadar söylem açısından çok

fazla sert olsa da, IŞİD in elinde esir bulunan Konsolosluk çalışanlarını öne

sürerek aynı sertliği pratikte sergilemekten kaçınmıştı. Hatta bu doğrultuda

Cidde toplantılarında ortaya çıkarılan metne imza atmamış ve daima çekimser bir

tavırla doğal olarak vatandaşlarına verilebilecek zararın önüne geçmeye

çalışmıştı. Ancak geçtiğimiz hafta Ankara nın ama operasyonla ama anlaşarak

Konsolosluk çalışanlarını IŞİD in elinden kurtarması bambaşka tartışmaların

ortaya çıkması sonucunu doğurdu. Artık Ankara vatandaşlarını sağ salim

kurtardığı için politik ve diplomatik bir zafer hissiyatı yaşıyorsa da, diğer

yandan IŞİD karşıtı oluşturulan küresel ittifaka katılıp katılmama konusunda

büyük bir baskı içerisine çekilecekti. Nitekim bugünlerde Ankara nın bundan

sonraki yol haritasında nasıl bir yol izleyeceği tartışmaları gündemin temel

fonksiyonunu oluşturuyor. Türkiye nin önünde duran bu önemli imtihan ülkede

farklı strateji arzularını doğurmuş olsa da, konu dışında dünyada özellikle de

Batı da yaşanan ilginç olaylar bizlere ibret almamız gereken derin mesajları da

gizliden içeriyor. Türkiye başarılı olmak istiyorsa sadece bölgedeki değil tüm

dünyadan yükselen farklı sesleri daha sağlıklı bir şekilde okumak zorunda.

IŞİD Karşıtı Koalisyonda Yer Almak

ABD nin öncülüğünde oluşturulmaya çalışılan ve IŞİD i

uzun vadede yok etmeyi hedefleyen uluslararası bir koalisyona katılmak Türkiye

için kısa vadede atılabilecek en basit ancak içerisinde soru işaretlerini

barındıran adımlardan biri gibi görünüyor. Batı özellikle de rehine krizinin

sona ermesinin ardından hiçbir bahanesi kalmayan Türkiye nin bu ittifakta yer

almasını zorunlu görüyor. Gerek bölgenin en önemli Sünni gücü olarak gerekse de

Obama nın söyleyemediği ama ima edilen maşa ülke olarak Türkiye den daha uygun

bir aktör Batı cephesinde görülemiyor. Dolayısıyla Batı rehine krizi sonrası

uluslararası etiğe uygun olarak yani dünya barışını tehdit eden teröristlere

karşı Türkiye nin kendileriyle beraber hareket etmesi konusunda Ankara yı ikna

etmeye çalışıyor. Bundan sonraki stratejileri de kısa vadede bu yönde olacağa

benziyor. Bu doğrultuda Kuzey Irak petrolleriyle ilgili ya da Suriye deki

mevcut rejimin son bulmasıyla ilgili suni kartlar masaya Türkiye yi ikna

edilebilmek için yatırılabilir.

Güvenlik Endişeleri

Batı kendi yanında konumlanması adına Türkiye ye bu

şekilde birçok vaatte bulunabilecekken, Türkiye içinde ve dışında Ankara nın bu

ittifakın içerisinde yer almaması gerektiğini dillendirenler de çok fazla.

Batılı bir koalisyonun bu bölgeye hiçbir şekilde bir daha girmesini arzulamayan

Rusya, İran, Suriye vb. ülkeler grubu doğal olarak Türkiye ye aksi yönde bir

baskı uyguluyorlar. Ancak asıl muhalefet ülke içerisinde gibi görünüyor. Hatta

sadece muhalefet kanadında değil iktidarın içerisinde bile Türkiye nin olası

bir ittifaka katılma durumunda ülke içerisinde büyük güvenlik krizlerinin

ortaya çıkabileceği iddiasında bulunanlar çoğunlukta. Bu doğrultuda hem IŞİD

tarafından hem de Batı karşıtı blok tarafından öncelikle Türkiye de ortaya

çıkarılabilecek çatışma ihtimalleri büyük bir çoğunluğu ürkütmekte. Zaten başta

Türkiye karşıtı aktörlerin çıkarlarına zarar veren bir IŞİD e karşı mücadele

hem rakip ülkelerin işine geleceği için hem de Türkiye ye karşı olası bir

rakipler ve IŞİD arası bir ittifaka sebebiyet vermemek için IŞİD e karşı

tepkisizliği savunanlar bir hayli çoğunlukta. Bu da bölgede son zamanlarda

yaşanan pragmatist yükselişin Türkiye yi de ne kadar etkisi altına aldığının

bir numaralı göstergesi olmuş durumdadır.

Alınması Gereken İbretler

Aslına bakılırsa Ortadoğu da yaşadığımız süreç, çıktıları

bakımından gelecekte politik rejimlerden kimlik tartışmalarına kadar pek çok

alanı etkileyeceği kesindir. Ama yine de yanlış bir adım atmama açısından

Batı da yaşanan olayların da iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Batı ile bizim

yaşadığımız bölgeler arası temel fark bu dönemde bizlerde onlar kadar sağlam

bir irade ve güç olmayışıyla izah edilebilir. Aksi takdirde tüm dünyanın benzer

şekillerde sosyal hareketlere maruz kaldığı kesindir. Ama her coğrafyada

yönetimlerin karakteriyle de ilgili olarak sosyal hareketler farklı bir gelişim

çizgisi takip etmektedir. Örneğin Occupy Wall Street olaylarına ABD nin verdiği

tepki ile Arap Baharı nda yönetimlerin verdikleri tepki arası kurucu anlamda

farklılıklar vardır. Yine son günlerde İskoçya da düzenlenen bağımsızlık

referandumu da örnek olarak gösterilebilir. Batı demokrasi adına Ortadoğu yu

paramparça etmeye niyetlenmişken, aynı gerekçeyle Birleşik Krallık ın

dağılmaması için her şey yapıldı. Bütünlüğün ne kadar önemli olduğunu ortaya

koydukları bu çabalar ile deşifre ettiler. Dolayısıyla kendi bölgemizde yaşanan

bu gelişmelere paralel olarak nasıl bir yaşam tarzına sahip olacağımızla ilgili

olarak, nasıl bir rejim istediğimizden sistemin hedeflerine kadar her şeyi yeni

dönemde tartışmalıyız. Aksi takdirde bu tartışmaları başkalarına bırakacak

olursak, İngiltere örneğinde olduğu gibi kendi içinde bölünme karşıtı ama

farklı coğrafyalarda bölme taraftarı politikalarla karşı karşıya kalmaktan

kurtulamayız.