Türkiye'nin gerçek sorunlarını es geçmeyelim!

Abone Ol

Saadet Partisi Genel Başkanı, bizzat yaşadığı iki olayı anlatıyor;

* "Pazardaydık. Geçtiğimiz hafta Ankara’mızın göbeğindeki İskitler Pazarı’ndaydık.

Aynı gün Sayın Cumhurbaşkanı’nın Rize’de çocuklara 200 TL harçlık dağıttığını gördük.

200 TL, Türkiye’nin en büyük banknotu.

Bununla pazara gittim ve sadece, yarım kilo biber, 1 kilo elma, 1 kilo üzüm ve 1 tane kıvırcık alabildik.

2009’da piyasaya sürüldüğünde, 200 TL ile 5 gram altın alınabiliyorken, bugün şu kıvırcıktan 5 tane alamıyorsunuz!

Pazarcı kardeşim iktidarın bir türlü anlamadığı enflasyonu o kadar güzel özetledi ki!

Durumlar nasıl deyince:

“Durum hiç iyi değil. Fiyatlar 1 senede 5 katına çıkınca insanlar birden sudan çıkmış balığa döndü. 20 yıldır bu işi yapıyorum, ilk defa en pahalı mal satıp, en az para kazandığım sene bu sene” dedi.

Bakın pazarcı kardeşimin açıklamasında, neoklasik ekonomi düşüncesi yok, epistemolojik bir kopuş yok, heterodoks yaklaşım yok.

Pazarcı kardeşimiz çok açık ve net yaşadığı fakirleşmeyi, Türkiye’deki enflasyonu anlattı."

***

Bu kadar mı? Değil... Mahmut Arıkan anlatmaya devam ediyor;

* "Pazardan sonra bu hafta kasaba da gittik.

Türkiye’nin en büyük banknotu ile bir de kıyma alalım dedik.

İşte arkadaşlar, Türkiye’nin en büyük banknotu ile alabildiğimiz kıyma bu kadar!

Türkiye’nin en büyük banknotu 200 TL, sadece 268 gram kıyma ediyor!

İşte! En büyük banknot, yoksulluğun en büyük belgesi olmuş durumda!

Bakınız, dünyada kırmızı et fiyatı ortalaması 6 dolar.

Hayvancılığın merkezi Türkiye’de ne kadar biliyor musunuz, 18 dolar!

Yani biz dünya kırmızı et fiyat ortalamasının tam 3 katı fiyatına et tüketiyoruz."

***

Saadet lideri günümüzdeki tüm bu gerçekleri anlattıktan sonra bir de geçmişten şu örneği verdi;

* "İlkokul sıralarında öğretmenlerim bizlere, ‘Türkiye’nin, kendi kendine yeten bir ülke olduğunu, dışarıya ürün satan ülkelerden biri olduğunu’ öğrettiler.

Çünkü Türkiye demek, yer altından ve yer üstünden “bereket” fışkıran ülke demekti.

Peki, bugün çocuklarımız nasıl bir tablo ile karşı karşıyalar?

Nohudu, fasulyeyi, mercimeği bile yurt dışından ithal eden bir ülke ile çocuklarımız karşı karşıyalar."

***

Türkiye'nin gerçek sorunu gelir dağılımı!

Ülkemizin gelirinde bir sorun yok! Sorun, bu gelirin dağılımında!

Saadet liderinin pazara ve kasaba yani halkın arasına katılarak sorunu yerinde irdelemesi takdir edilmesi gereken bir davranış. Tebrikler!

ALTIN GÜVERCİNİN İÇİ SAKIN BOŞ OLMASIN!

Bebek katili Netanyahu, ABD Başkanı Trump'a "Altın Güvercin" hediye etti ya, hani! Bu köşede uzun uzun yazmaya gayret ettik!

Trump, güya barışı temsil ediyormuş!

Trump'ın kurmayları kontrol ettiler mi, acaba!

Altın Güvercin'in içi sakın boş olmasın!

Altın, mücevher, kıymetli madenlerle Yahudi kavramı yan yana gelince bin kere düşünmek lazım da, o yüzden bunu söylüyoruz!

Alttaki fıkraya dikkat;  

- Bir Rus Yahudi'si; İsrail’e göç izni alır. Rusya’dan çıkışta, Rus görevliler bagajlarını kontrol ederken, elbiselerinin arasında 10 kilo kadar ağırlıkta olan Lenin’in büstünü bulurlar.

Bunun üzerine de Rus Yahudi'sine sorarlar:

- Bu nedir?

Yahudi kendinden emin tavırlarla yanıt verir:

- Bu nedir değil, bu kimdir diye sormanız gerekirdi... Bu büstün kime ait olduğunu biliyorsunuz. O, Lenin... Sosyalizmin temellerini atan, Rus halkına iyilikler getiren büyük lider, yoldaş. Ben de bu büstü, Rusya’da yaşadığım bereketli günlerin hatırası için yanıma aldım. Özlem duyduğum günlerde bu büste bakarak, hasret gidereceğim ve teşekkürlerimi sunacağım.

Rus görevliler bu laf kalabalığından sıkılır ve “Tamam, tamam...” diyerek Yahudi'yi bırakırlar.

Yolculuk biter ve Yahudi'nin uçağı Tel Aviv havalimanına iner...

Bu kez sorgu sırası, İsrailli gümrük görevlilerindedir.

Gümrük memurları, elbiselerin arasındaki 10 kilo kadar ağırlıkta olan büstü görür ve sorarlar:

- Bu nedir?

Yahudi, yine kendinden çok emin tavırlarla konuşmaya başlar...

- Bu nedir değil, bu kimdir diye sormanız gerekirdi. Bu büstteki adam, Lenin’dir. Bu deli cani yüzünden, Rusya’yı terk etmek zorunda kaldım! Bu büstü de yanıma aldım ki, her gün karşısına geçecek ve lanet okuyacağım!

Yahudi, o kadar çok konuşur ki; İsrailli gümrük görevlileri de pes eder:

- Tamam tamam, haydi geç ve evine git...

Rus Yahudi'si, sonunda akrabalarının kendisi için hazırladığı eve gider.

Kısa sürede yerleşir ve İsrail'e dönmüş olmanın sevinciyle bir ‘aile partisi’ verir.

Lenin büstü; evinin salonundaki en özel köşede durmaktadır.

Büstü fark eden yeğenlerinden biri sorar:

- Bu kimdir?

Rus Yahudi'si cevap verir:

- Sevgili yeğenim; bu kimdir değil, bu nedir diye sorman gerekirdi!

Yeğeni başını sallar ve sorar:

- Peki, bu nedir?

Rus Yahudi'si cevaplar:

- 10 kilogram, 24 ayar altın... Üstelik vergisiz, gümrüksüz, KDV’siz!

***

Kıssadan hisse; Trump ve kurmayları yine de Netanyahu'nun hediye ettiği altın güvercini bir yoklamalılar; gerçekte ne olduğunu anlamaları için...

İçi boş da olabilir!

Zira bu adamlara güven olmaz!

OĞUZHAN ASİLTÜRK'ÜN EN ÇOK VURGULADIĞI HUSUS NEYDİ?

Milli Gazete, merhum Oğuzhan Asiltürk'ün mahdumu Murad Asiltürk ile bir röportaj yaptı.

Bu röportajda, Murad Bey, merhum Oğuzhan Asiltürk'ün üzerinde çok durduğu bir hususu da açıkladı. Murad Asiltürk dedi ki;

- "Babamın en çok vurguladığı husus 'Allah’a güvenin, Allah’tan isteyin!’ hususudur. 'Bir kimse Allah’a güvenirse başka bir şey gerekmez' diye çok söylerdi. Hatta kimseden bir şey istememek hususunu elinden geldiğince gücü yettiğince ev içinde su bile istemeyerek gerçekleştirmeye çalışırdı. Biz artık ne istediğini anlamaya, kendisi gidip almadan önce keşfetmeye çalışır hale gelmiştik. Hiç kimseden bir şey istemez bilakis herkesin yükünü hafifletmek için elinden geleni yapardı. Hem aile içinde böyleydi hem dışarıda böyleydi.

Babamın dua isteyenlere hep yaptığı bir dua vardı;

* “Allah hepimizi sevdiği, beğendiği, razı olduğu hale getirsin. Allah bizi kendisi için ayırdığı kullarından etsin.”