Türkiye ya da Anadolu, Endülüs’e benziyor mu? - 3

Abone Ol

Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam edelim…

Tevafuk diyelim…

Tam da bu yazıların yazıldığı günlerde, 24/04/2023 Pazartesi günü, Yusuf Kaplan “Türkiye’nin seçimi, yok olmak mı, küllerinden doğmak mı?” başlıklı bir yazı yazdı ve bu önemli meseleye benzer teşhis ile tedavi reçeteleri sundu.

Okuyalım…

“İlk defa yok olma tehlikesi sezinliyorum: Hemen söyleyeyim, sadece Türkiye’ye özgü, bu ülkede yaşanan bir yok olma tehlikesi değil bu. Dünyada bütün sınırlar ortadan kalktıkça, hız, haz ve ayartıyı eksene alan dromokratik postmodern popüler kültür bütün dünyayı hızla kasıp kavuracak şekilde yaygınlaştıkça, bütün kültürler aşınıyor, toplumlar aidiyet biçimlerini, kendine özgü özelliklerini ve özgürlüklerini yitiriyorlar.

Dromokratik kültürün bu yıkıcı, düzleştirici ve mankurtlaştırıcı saldırısından en fazla etkilenen ülkelerin başında bizim gibi iki asırdır yok olma tehlikesi yaşayan ülkeler geliyor. Bütün dünyanın böyle bir sorunu var.

Ama Türkiye’nin buna ilaveten bir de içeriden çözülmesi, zihnen yok olma tehlikesi var: Türkiye, iki asır önce raydan çıktı ama seçimini yapmış değil henüz. Siyasî seçimlerden değil, kültürel seçimden söz ediyorum öncelikle.

Bütün Batı medyası, Türkiye’deki siyasî seçimlerin bu yıl dünyada yapılacak en önemli seçimler olduğunu vurguluyor. Batılıların gözü de, umutlarını Türkiye’ye bağlayan mazlumların gözü de Türkiye’deki seçimlere kilitlenmiş durumda.

İyi de…

Batılılar, Türkiye’den neden korkarlar ki?

Şundan: Türkiye, resmen laik olduğunu dünya âleme ilan etse de, Batılılar Türkiye’nin fiilen İslâm dünyasının lideri olduğunu, İslâm âleminin de bunu böyle kabul ettiğini hem biliyorlar hem de açıkça görüyorlar.

TÜRKİYE’NİN SOSYOLOJİSİ HIZLA DÖNÜŞÜYOR…

Türkiye, laik bir devlete, Müslüman bir topluma sahip. 

Peki, nedir bu?

Elbette ki, şizofrenidir. Yani çift kimlikliliktir.  

Türkiye, tam olarak seçimini yapabilmiş değil henüz.

Türkiye, bir süre daha seçimini tam olarak yapamayacak gibi görünüyor ama dünya da, toplumlar da hızla değişiyor. Türk toplumu da bu hızlı değişimden nasibini alıyor ve sosyolojisi büyük bir değişim geçiriyor toplumun: Toplum, hızla sekülerleşiyor. 

Yani? Yanisi şu: Toplumun hızla sekülerleşmesi, bu toplumu var kılan temel sâbitelerinin aşınması, toplumun değerlerinin buharlaşması sonucunu doğruyor. Toplumun sekülerleşmesinin nihâî neticesi, toplumun İslâm’dan uzaklaşmasıdır. Toplumun İslâm’dan uzaklaşması, tarihten de uzaklaşması anlamına gelir. 

Eğer bu süreç durdurulamaz ve tersine çevrilemezse, bu toplum tarihten silinme tehlikesi ile karşı karşıya kalkmaktan kurtulamaz Allah muhafaza. 

YOK OLUŞ SÜRECİNE DİKKAT!

Toplum kentleştikçe sekülerleşiyor, sekülerleştikçe İslâmî duyarlıklarını yitiriyor. Bu da toplumun sosyolojisinde büyük kırılmaların, dönüşümlerin yaşanmasına yol açıyor…

Kentleşme-sekülerleşme-İslâmî duyarlıkların yitirilmesi döngüsü, toplumun toplum olma özelliklerini yitirmesiyle sonuçlanacaktır.

Toplumu toplum yapan, ayakta tutan dinamik, İslâmî derinliği, kökleri, ruhu. Bu toplumun İslâmî derinliğini, duyarlığını, köklerini ve ruhunu yitirmesi, aidiyet bilincini, tarih bilincini, mekân / tarih duygusunu, zaman / ruh dinamizmini yitirmesiyle, bu da tarihten çekilmesiyle sonuçlanacaktır kaçınılmaz olarak.” (Devamı var)