Türkiye için karamsar tablolar çiziyorsunuz diyenler
için peşinen belirteyim; bunu ben demiyorum. Söyleyen, Türk dış politikası
açısından tarihsel boyutta inişli-çıkışlı bir seyir izleyen, şu anda ise
ilişkilerin gri tonda devam ettiği, hatta Suriye ve Irak ta ciddi anlamda bir
rekabete girdiğimiz komşu ülkenin lideri...
Tahran da Dünya Kudüs Günü etkinlikleri kapsamında
konuşan ve emperyalist ülkelerin bölgedeki bazı ülkeler için planlar
hazırladığını, aralarında Türkiye nin de bulunduğu bu ülkelerin tehlikede
olduğunu ileri süren İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Türkiye tehlikededir.
Irak, Ürdün, Suudi Arabistan, Körfez ve Kuzey Afrika ülkeleri tehlikededir.
Emperyalistlerin tüm bu ülkeler için planları var dedi.
Kuşkusuz, bu uyarıyı yapan sadece Ahmedinejad değil.
Türkiye deki birçok kesim de buna dikkatleri çekmekte ve hükümeti ciddi anlamda
eleştirmekte. Hatta bu kaygıyı iktidar partisi içerisindeki bazı
milletvekilleri de gündeme taşımakta; özellikle de, Suriye krizi ve çözüm
süreci bağlamında...
Türkiye bir kez daha yüzüstü...
Bu kapsamda, dost ve müttefik ülke ABD den Türkiye ye
yönelik iç-dış politika ağırlıklı ikaz ve eleştirileri de göz ardı etmemek
gerekiyor.
Nitekim 23 Temmuz tarihli Washington Post ta Türkiye nin
güvenliğinin tehdit altında olduğuna dikkatler çekiliyor ve şu uyarı
yapılıyordu: Amerikalıların Ortadoğu da birden fazla krizle karşı karşıya
olduklarını unutma lüksü yok. Mısır çok kritik olsa da Suriye deki durumu,
Lübnan, Türkiye, İran ve Irak ın güvenliğini etkileyip İran a yeni fırsatlar
sağlayarak kontrol dışına çıkmaya doğru tırmanmayı sürdürüyor.
Yeni Ortadoğu sürecinde Türkiye yi bu projenin bir
parçası olarak ön plana çıkartan, lider ülke diyerek devamlı gaz veren, fakat
bir süre sonra bir kez daha yarı yolda bırakan ABD den gelen bu uyarıları
fazlasıyla dikkate almak gerekiyor.
Pohpohlayan ABD, eğer Türkiye adına bir takım endişeleri
ortaya koyuyor ve iktidar partisine yönelik tavrını keskin bir şekilde
değiştiriyorsa, o zaman ortada gerçekten ciddi bir sorun var demektir; ABD
menfaatleri tehdit altındadır ve bunu korumak için elinden gelen her şeyi
yapacaktır.
Ve nitekim yapıyor da...
Gazze ye gidememek...
Türkiye yi dış politikada izole etmeye yönelik adımlar
atan Washington, Ankara nın bölgesel krizde aktif bir pozisyon takınmasını da
artık istememekte. Bu bağlamda, Türkiye yi bölgeden dışlayan ve Çinli
stratejist Wang Xi nin Düşmanın planlarını tümüyle bozamazsan, ittifaklarını
bozmaya çalış taktiğiyle hareket eden ABD, Türkiye nin bölgesel ittifaklarını
önce 2003-2007 Direnç Cephesi bazında, akabinde ise Arap Baharı ile ön plana
çıkan Türkiye-Körfez-Mısır üçgeninde bozmuş vaziyette...
Örgütler bazında ilişkilere darbe vuran ve Türkiye nin
Arap sokaklarındaki itibarını da büyük ölçüde bitiren bu süreç, son olarak
Türkiye nin Filistin-İsrail Barış Süreci nden dışlanmasıyla birlikte zirve
yapmış durumda.
Dolayısıyla, Türkiye nin Ortadoğu politikasındaki en
güçlü varlık nedenlerinden, argümanlarından biri daha büyük bir darbe almış görünüyor. Nitekim Gazze ziyareti bir
türlü gerçekleştirilemiyor, ha bire erteleniyor!
Aslında bu husus bile dış politikada geldiğimiz noktayı
göstermesi açısından oldukça dikkat çekici. Ankara, planlamalarını sahada
gerçekleştirmekte büyük bir zorluk içinde. Bu da, manevra kabiliyetinin
sınırlarını gösteriyor.
Oyun Kurucu Ülke den Oyun a Gelen Ülkeye mi
Dolayısıyla Türkiye, son zamanlarda devletler ve örgütler
bazında müttefiklerini yitirmeye başladığı gibi, dış politikasının en temel
özelliklerinden birini oluşturmaya başlayan ve söylem bazında kendisini oyun kurucu , merkez ülke olarak ön plana
çıkartan iddiasından da 180 derece farklı bir pozisyonda bulunuyor.
Düne kadar bölgesinde kriz çözmeye çalışan ve mekik
diplomasisi izleyen Türkiye, bugün birden fazla kriz ile bir anda mücadele
etmek zorunda ve ne yazık ki yapayalnız.
Politikaları ve söylemleri her geçen gün
itibarsızlaştırılmaya çalışılan Türkiye, bunun dışında içeride de bir güvenlik
bunalımına sokulmaya çalışılıyor ki, belki de en tehlikelisi bu. Nitekim, bugün
itibarıyla Türkiye nin en büyük sorunu, bu kritik süreçte kendi içerisinde
yaşamaya başladığı çok boyutlu ayrış(tır)ma mevzuu. Türkiye, adeta etnik ve
mezhepsel fay hatları üzerinden keskin bir bölünmeye, hatta iç savaş ortamına
sokulmaya çalışılmakta...
O yüzden demagojiyi bir tarafa bırakıp, iş yapma vakti!