Türkiye risk raporu: acil kodu

Abone Ol

2022 yılı için hazırlanan “Türkiye Risk Raporu” döviz kuru, piyasalardaki olumsuz gelişmeler ve ekonomik riskleri masaya yatırdı. 2021 risk raporunda yer alan ilk sıradaki risklerin tamamının 2022 risk raporunda realize olması, tüm kesimlerin son derece zor günler yaşadığını gösteriyor. Yaşanan zorlukların sosyal hayat ve toplum dinamikleri üzerinde bir kırılmaya neden olacağı da bir realiteye dönüşüyor.

Belirsizliğin etkenleri

2022’de belirsizliği artıracak etkenler; “merkez bankaları faiz politikaları, enflasyon ve alım gücünün azalması, cari açık, yetersiz gayrimenkul arzı, ithal girdiye dayalı ekonomilerin emtia fiyat hareketlerine bağımlılığından dolayı kırılganlıkların artması” olarak sıralanmaktadır. Kırılgan ekonomiler için “hem tehdit hem de kriz habercisi” olan bu risklerin kontrol edilemez boyutlara ulaşmasıyla ekonomik riskler, jeopolitik, teknolojik, toplumsal ve çevresel riskleri de tetikliyor.
Görünen o ki; “pandemi koşullarının devam ettiği, emtia fiyat hareketliliğinin neredeyse kalıcı hale dönüştüğü, navlun fiyatlarında aşırı dengesizliklerin maliyetleri yukarı çektiği, enerji temin problemlerinin kendisini hissettirdiği, tedarik krizlerinin devam ettiği, orman yangınları ve sel felaketlerinin ciddi zarar verdiği 2021” yılı geride kalmadı, 2022’yi belirliyor. Bu durumda “kötümsere yakın bir durum” oluşmakta ve “reel sektör iflas beklentisi aynı zamanda kredi ödeme problemleri riski” ile birlikte artmaktadır.

“Olumsuzlukların istikrarı”

Türkiye, son 30 yılda 5 kez (1994, 2001, 2008 ve 2018) resesyona girdi. 1980’li yıllarda turizm, 1990’lı yıllarda tekstil, 2000 sonrası inşaat ve 2010 sonrası PPT yatırımlarının faturası bu krizler oldu. Üstelik yıllık bütçelerde yapılacak yatırımların payı %8-10 iken faiz payının %13-15 olması da krizleri derinleştirdi. 1980 sonrası bütçe açığıyla büyüme modeli 2000 sonrası dış ticaret açığıyla büyüme modeli bunun için de üretime dayalı değil, borca dayalı yatırımları artırdı. Sürekli istikrar vurgusu yapan ülke ekonomisi, bu yüzden olumsuzlukların istikrarına sahne oluyor.
Bu açıdan “kredi ödeme problemleri riski 2022 yılı risk envanterinde 11. sırada” yer almakta ve “iflasların 2022 yılında bir önceki yıla kıyasla artış göstereceği” öngörülmektedir. Aynı zamanda “eğitim, istihdam, konut, sağlık olmak üzere birçok problemin ortaya çıkmasına yol açan” göç ve mülteci sorunu da riskleri derinleştirmektedir. Bu açıdan psikolojik ve duygusal esenlikteki bozulmaların kendi başına bir risk olduğu, burada yaşanacak sorunların, sosyal uyum ve politika üzerinde de etkileri olacağı uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.

Atılım ve onarım

Olağanüstü durumlarda olağan tedbirler sonuç vermez! Bu kapsamda; “hane halkının finans kesimine olan borçlarının aşırı yükseldiği ve geçim sıkıntısını her gün artırdığı” bir dönemde “acil ve önemli” işlerin belirlenmesi gerekiyor. Bunlar; itibarı zedeleyecek işler, vadesi yaklaşan işler, çözüm bekleyen sorunlar ve kararı etkileyecek rapor ve toplantılardır. Bu raporlar ışığında alınacak yeni kararlar ile sorunların kök nedenine inilerek çözüm üretilebilir. Aksi takdirde risklerin realizesi, zorlukların realitesi artacaktır. Delege edebilecek işlerimizi bırakıp atılım ve onarım için acil ve önemli işlere koyulmalıdır.
Türkiye ekonomisi için cari açığın düşürülmesi, enflasyonun makul düzeylere indirilmesi, mali disiplinin sürdürülmesi, sanayi üretim kapasitesini ve katma değeri artırarak yapısal reformlara hız kazandırmak ve istihdam odaklı yatırımlar gerçekleştirmek acildir. Kamuda borçlanma ile finanse edilen yatırımların üretken alanlara yöneltilmesi, ihracat artışının verimlilik ve katma değer artışı ile sağlanması önemlidir. Hangi sektörlere ağırlık verileceği, bunun için nasıl bir sanayi politikası izleneceğinin belirlenmesi atılımdır. Dünün plansızlığı bugünün belirsizliğine yol açtığına göre, bugünün planlamasıyla yarının risklerini öngörebiliriz.