Türk siyasal tarihi veya darbeler tarihi - 1

Abone Ol

Cumhuriyet döneminin siyasal tarihini veya başka bir

deyişle parlamenter tarihimizi incelediğimizde bunun aslında bir darbeler,

baskılar ve halka rağmen halkı yönetme mücadelesi olduğunu görürüz. Cumhuriyeti

kuran kadrolar, her ne kadar iyi niyetli olsalar da zamanla belli bir elit veya

seçkinler zümresini oluşturmaktan kurtulamadılar. Ülkeyi işgalden ve Padişah

yönetiminden kurtardıklarından kendilerini sürekli bu ülkenin gerçek sahibi ve

kurtarıcısı olduklarını düşündüler. Fakat şimdi Padişah yurt dışına sürülmüş,

düşman denize dökülmüştü. Ülkeyi kimden kurtaracaklardı. Onlar, düşman

üretmekte zorlanmadılar. Yeni düşman veya ülkeyi kendilerinden kurtarmaları

gereken düşman bizzat halk olacaktı. Çünkü Türk halkı cahildi. Gericiydi.

Yobazdı. Dinini severdi. Eğer onlar yönetimi ele geçirirlerse seçkinler

zümresinin bütün düzenleri ve başarıları ellerinden alınacaktı.

Bu nedenle, ülkeyi kurtaran elit zümre halkı ve halkın

değerlerini karşılarına aldılar. Bu değerler din, gelenek ve maziydi. Bunun

için Bizzat Atatürk ü bile karşılarına almaktan çekinmediler. Atatürk ün son

dönemleri bir anlamda onun seçkinler zümresine karşı halk adına mücadele

etmesiydi. Fakat onun erken ve vakitsiz ölümü (onun böyle birden bire sahneden

çekilmesi de ayrıca şüphelidir) üzerine yönetim gerçek anlamda bu elitin eline

geçti. İlk yaptıkları iş, bizzat Atatürk ü halktan koparmak ve paralarda onun

resmini çıkarmaktı. Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Atatürk e iade-i

itibar sağlaması ve ona hakaret etmeyi yasaklaması da bu minvalde

değerlendirmek gerekmektedir. Fakat Demokrat Parti yi iktidardan eden güçler,

Atatürk inkılapları adına onlara karşı olduğunu söylemeleri de bence büyük bir

ironidir.

Cumhuriyeti yöneten sınıf, kendi iktidarlarını sürdürmek

ve iktidar nimetlerinden yararlanmak için halkın değerlerini küçümsediler.

Halkın her türlü taleplerine laiklik sihirli formülüyle karşı çıktılar.

Darbelerimize ve kapatılan partilerimizin gerekçelerine baktığımızda da bunu

görürüz.

Peki, halka rağmen halkı nasıl yönetebiliyorlar. İşte

elit zümrenin en büyük başarısı da burada gizlidir. Onların en büyük güçleri

bizzat ordudur. Bütün desteklerini ordudan almaktadırlar. Ordunun desteğini

sağlamayı da laiklik, cumhuriyetin değerleri ve Atatürk ilkelerini savunma

gerekçesiyle sağlamışlardır.

Bundan dolayı, cumhuriyetimizde aslında cumhur yoktur ve

yönetenler de sürekli halktan korkmaktadırlar. Hatta bir büyüğümüzün dediği

gibi komünizm de gelmesi gerekiyorsa onu da biz getiririz. Bu görüş, onların

bulundukları konumu kaybetmek istemedikleri, demokrasi ve hukuk değerlerinin

önemli olmadığını çıkarlarını korumak için komünizmi bile getirebileceklerini,

ancak halka yönetimi vermeyeceklerini göstermektedir.

Cumhuriyet tarihimizin parti ve siyasi mücadelesi işte bu

bakışla daha iyi anlaşılabilmektedir. Çünkü siyasal tarihimiz aslında halkın

yönetime talip olması ve yönetici elit zümrenin bu mevzilerini terk etmek

istememelerinin kavgasıdır. Bir Terakki Perver Cumhuriyete Fırkası ve Serbest

Cumhuriyet Fırkası na halkın gösterdiği teveccüh bunun göstergesidir. Serbest

Cumhuriyet Fırkası nın kapanmasının en önemli gerekçesi halkın henüz

demokrasiye hazır olmamasıdır. Aslında bunu halkın kendilerini ve görüşlerini

benimsemedikleri şeklinde algılamaktayız.

Daha sonraki dönemlerde sistem partileri karşısında

sürekli dışlanan partiler halkın ilgisine mazhar oldular. Bir Demokrat

Parti nin ezici bir çoğunlukla iktidara gelmesi, ardından onun değerlerine

sahip çıktığını iddia eden Adalet Partisi ne bayrağının devr edilmesi bunun

göstergesidir. Fakat Adalet Partisi nin gittikçe elit zümreye yanaşması ve

halktan kopması üzerine halk başka arayışlara yöneldi. İşte asıl kırılma da

burada yaşandı. Çünkü eskiden sistemin karşısında duran partilere blok olarak

büyük bir güçle oy veren halkın şimdi oyu bölünmüş oldu. Bu da elit zümrenin

yeni bir oyunuydu. Adalet Partisini yanlarına çekerek halkın elindeki en büyük

güç olan oyunu böldüler. Adalet Partisinin sistemle entegre olmaya çalıştığını

görenler yeni oluşumlara başvurdular. Böylece güç dağılmış ve elit zümrenin

uzun yıllar mevzilerini korumaya çalışmalarına neden olmuş oldu. Adalet Partisi

karşısında yeni arayışlar Milli Nizam ı, Milli Selamet i, Milli Hareket Partisi

vb. oluşumları ortaya çıkardı. Fakat bu durum, güçlerin bölünmesine yol açtı.

Bu çatışma ve kararsızlık ortamından sonra 12 Eylül darbesi yaşandı. Yine aynı

senaryo uygulandı. Halka rağmen onu yönetme senaryosu. Sistemi kuran güçler

yine halkı yanlarına çekemediler. Halk büyük bir feraset göstererek sistem

partileri karşısında onların dışladığı Anavatan Partisi ne yöneldi ve onu uzun

yıllar iktidara taşıdı. Yani halk, sistemin karşısında olan her oluşumu aslında

destekledi. Sergilenen oyunu anlamasa da ferasetiyle hissetti. Peygamberin

dediği gibi mü minin ferasetiydi bu

Ama zamanla iktidar nimetlerine gark olan bu oluşum,

sistemin dayatmalarına teslim oldu ve geldiği yerleri unuttu. Bunun üzerine

halk yeniden kendisinin görüşlerini dile getirecek odaklara yöneldi ve bu

ortamda Refah Partisi ne büyük bir destek verdi. Bu destek sayesinde Refah

Partisi iktidara geldi. Ama elit sömürü zümresi, kalelerine yapılan bu

saldırının sonuçlarının nasıl olacağını gördü. Çünkü bu hareketin başarıya

ulaşması demek bir daha iktidar nimetlerinden yararlanmamak demektir. Bunun

üzerine büyük bir oyun sergilendi ve 28 Şubat senaryosuyla halk yeniden

iktidardan indirildi. Fakat bu sefer Türk halkı erkek ve yiğit olduklarını

söyleyen elit zümreye cesurca kafa tutabileceklerini savunup halktan oy

isteyen MHP yi destekledi. Gerçekten de bu parti yüzde beşler civarındaki

oylarını alıp yüzde on beşlere kadar çıkarabildi ve iktidara taşında. Ama yine

aynı ironi sergilendi. Bu oluşum, iktidar oldu fakat muktedir olamadı. Yönetimi

halk adına yürüteceklerine elit zümresinin sözcüsü olmaya başladılar. Erkek

olduklarını iddia etmelerine rağmen, gerçekten ürkek oldular. Tehdit ve

şantajlara boyun eğdiler. Seçkinler zümresinin her dediklerini yaptılar. Bunun

da cezasını halk verdi tekrar onları geldikleri yüzdelik dilimine gömdü.