Daha önce de bu sütunlardan yazmıştık. Yerli ve yabancı
dizilerde eşcinsel temalar sıkça işlenmeye başladı.
Daha doğrusu; sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi ekranları kapladı.
TV eleştirmeni Sina Koloğlu köşesinden bu konuyla ilgili
şunları yazmış:
Fransa da bu yılın en çok konuşulan konusu,
eşcinsellerle evlilik hakkı oldu. Tartışmalar sonucu bu yasalaştı. Ve ilk örnek
dün Montpellier kentinde gerçekleşti.
Eşcinsel bir çift evlendi.
Dizi de bu güncel olayı, senaryosunda değerlendirme
kararı aldı. İki karakteri Thomas Marci ve doktor Gabriel Riva evlenecek. Peki
evlilik ne zaman Bu yaz başı.
Bunu niye yazdım, sansasyon olsun diye değil. Toplumsal
değerlerin yelpaze genişliğini anlatmak için Fransızlar böyle yasalar çıkarıp
bir de TV de bunları gösterince gençlere kötü örnek mi oluyor
Bize göre evet Örf-adet ve gelenekler çöpe atılıyor!
Kılıç Günü yle belki de en uç örneği yaşadık ve yapımcı
boyunun ölçüsünü fena almıştı! (Milliyet)
Evet Osman Sınav yönetmenliğindeki dizi Kılıç Günü hayli
tartışmalara sahne oldu ve bu yapım apar/topar yayından kaldırıldı.
Fransa daha yeni yeni ekranlara getiriyor belki
Ancak buna benzer, hatta daha uç yapımlar ne yazık ki,
Türk ekranlarında daha önceden yerini aldı.
Evet yanlış duymadınız, sinema tarihimize bakıldığında
eşcinsel sinema geleneği 1960 dan beridir beyazperdede var desek, yanılmış
olmayız.
Eşcinsel temalı ilk film Ver Elini İstanbul dur. 1962 de
çekilmiş olan bu filmin yönetmenliğini Aydın Arakon çekmiş, senaristi ise Ali
Kaptanoğlu mahlasına sahip olan Atilla İlhan kaleme almıştır. Detaylarına
girmek istemiyorum, ama daha o dönemlerde irili ufaklı sahnelerde sapıkça
ilişkiler özendirilmiştir.
Sinemanın en tartışmalı yönetmeni Atıf Yılmaz ın İki
Gemi Yanyana (1963) adlı filminde Suzan Avcı ve Sevda Nur un tuhaf sahnesi yer
alır.
Halit Refiğ in Haremde Dört Kadın (1965) adlı filminde
Osmanlı döneminin sosyo-ekonomik şartları ile birlikte ne yazık ki, lezbiyen
ilişki gündeme getirilmeye çalışılmış.
Ve 1970 li yıllar müstehcen film lerin cinsel sömürü
aracı olarak sinemada yer aldığı karanlık dönem... 1974 1979 yılları arasında
cinsel sömürü zirve yapmıştı Türk sinemasında. Basmakalıp senaryolar, adice
işlenmiş ilişkiler sinema kalitesini de yerlerde süründürmüştür.
80 darbesi ile biten müstehcen film furyası kabuk
değiştirdi. Alenen rezil film çekmek yerine, sözüm ona kadının özgürlükçü
liberal döneminde cinsel bir obje olmaktan kurtarılan kadını eşcinsel bir
temayla bambaşka bir hüviyete(!) kavuşturdu!
Osman F. Seden in çektiği bazen de ekranlarda gösterilen
Beddua filmi birçok kesimi şaşırtmıştı. Zira filmde Bülent Ersoy erkeklik ve
kadınlık arasında arada kalmış eşcinsel bir şarkıcıyı oynuyordu. Tepkiler zirve
yaptı. Ama dinleyen kim Erkek eşcinsel film denemesi olarak Kadir İnanır ın da
başrol oynadığı Acılar Paylaşılmaz (1989) gösterime girer. Dahası, zengin
işadamları olarak filmlerde karşımıza çıkan oyuncuların erkek sevgili
edindiği filmler çekilir. Eşcinsel karakterler Türk sinemasında yerini adeta
sağlamlaştırdı.
Türk sinemasında eşcinsel temalı film çeken Atıf
Yılmaz ın özel bir gayreti olduğu gözlerden kaçmıyor.
Özellikle Dul Bir Kadın ve Düş Gezginleri filmler
entel-dantellerin bayıla bayıla yazdığı berbat bir filmdi Hele yine aynı
yönetmen Gece, Melek ve Bizim Çocuklar (1993) da eşcinsel filmlere bir
yenisini daha ekledi.
Daha sonra eşcinselliği tarihi filmlere de
bulaştırdılar; Mustafa Altıoklar ın yönettiği İstanbul Kanatlarımın Altında
(1996) ve Ferzan Özpetek in yönettiği Hamam (1997) filmlerinde bunu görmek
mümkün.
Sapıklığı özendiren filmlerden bir tanesi de Kutluğ
Ataman tarafından çekilen L ola Bilidikid (1998) Türk Sineması içinde en
iyisi (!) kabul edilir.
Uzatmayalım:
Gişede istediği hâsılatı elde edemeyen bu filmler ne
gariptir hem içerden hem de dışarıdan ödüle boğulur.
Sahte ödüllerle gündeme getirilen filmler aslında halk
nezdinde hiçbir zaman kabul görmedi ve sinema tarihinin karanlık sularına
gömüldü.
Eleştirmen Sina Koloğlu, Fransa daki gençlere kötü örnek
teşkil eden dizi lerin, örf /adet ve geleneklerin çöpe atıldığını söylerken
haklı. Ancak Türk sinemasında özellikle eşcinsel temalı filmlerin ne denli
ısrarla Türk sinemasında işlendiği gerçeğini göz ardı etmemeli.