Tunuslu Profesörün önemli kitabı Vehhabilik İslâm Dünyasını fethediyor

Abone Ol

TUNUS Üniversitesi nde siyası ilimler profesörü, düşünür Hamadî Redissi "Necid Sözleşmesi yahut bir İslâm fırkası nasıl İslâm ın yerine geçti " isminde Fransızca bir kitap yayınlamış. (Le Seuil Yayınevi, 329 sayfa) Bu kitabın tanıtımını oumma.com da okudum. Okuyucularıma oradan naklederek bazı özet bilgiler vermek istiyorum.

"Vehhabilik uzun müddet bir fırka, hattâ asıl İslâm dan sapmış bir dalalet olarak görülmüş (Vehhabiler 19 uncu asırda İslâm ın kutsal şehri Mekke yi tahrip etmişlerdi). İşte bu fırka yavaş yavaş petro-dolarlar sayesinde, İslâm ın aslına uygun doğru yorumu ve uygulanması olarak kendini kabul ettirmiştir.

"Hamadî Redissi fikirlerini, lafları gevelemeden açıklayan bir kimse. 19 uncu asırda Mekke yi zaptederler, kutsal bölgedeki Hazret-i Hatice nin türbesini, Mualla Kabristanı ndaki diğer İslâm büyüklerinin türbe ve mezarlarını tahrip ederler, Medine de de Asr-ı Saadet ten kalan türbeleri ve mezarları yıkıp düzlerler. Peygamberin, Yeşil Kubbe altındaki kabrindeki kıymetli eşyayı yağmalarlar, Peygamberin türbesini ve kabrini yıkamazlar.

"Suudî Arabistan ın kurucusu Suud, hacıların asırlardan beri türbeye getirmiş oldukları kıymetli taşları, bilezikleri, gerdanlıkları ve diğer değerli eşyayı yağmalar, bu eşyaları 60 deve ile taşıtır. Hamadî Redissi, Necid Sözleşmesi kitabında Nasıl olur da böyle savaşçı ve yağmacı bir fırka, kutsal mekânları ve makamları tahrip etmiş olmasına rağmen, zulm ve gadretmiş olduğu Ehl-i Sünnet Müslümanları tarafından temize çıkarılmıştır. diye sorar."

Yazarın, Vehhabîlere ve Vehhabîliğe sıcak bakmadığı çok kolay anlaşılıyor. Bu kitap ucuz ve kolay şekilde yazılmış bir reddiye değildir. Hamadî Redissi senelerce kitap mütalaa etmiş, kaynakları karıştırmış, bilgi ve belge toplamıştır. Suudî Arabistan a gitmiş, İngiliz, Alman, Amerikan belgelerine ulaşmıştır. Onun kitabına ad olarak koyduğu Necid Sözleşmesi, bu fırkanın dinî-teolojik kurucusu Muhammed ibn Abdülvehhab ın (1703-1792), Necidli bir kabile reisi olan İbni Suud ile 1744-1745 yıllarında imzaladığı bir belgedir.

"İbni Abdülvehhab ın amacı neydi O Müslümanların İslâm ı bozduklarını iddia ediyor, bozulmuş İslâm ın yerine kendisinin gerçek İslâm ı bildirdiği tezini ileri sürüyordu. Onun İslâm ı radikal, mutaassıp, çok sert, püriten, sekter ve donmuş bir dindi. 1932 den itibaren Arap Yarımadasına bu mezhep hâkim olmuştur. İkinci Dünya Savaşından sonra petrol zenginliğinin verdiği imkânlarla geleneksel İslâmî anlayış ve meşreplerin aleyhine İslâm dünyasının fethine girişmişlerdir.

"Uzun bir müddet, Ehl-i Sünnet İslâmlığı, Vehhabiliği bir sapıklık olarak görmüş ve onunla çok sert şekilde mücadele etmiştir. Ancak Bu bozuk fırka artık temize çıkarılmış ve İslâm dünyasının her yerinde benimsenmeye başlanmıştır.

"Suudî Arabistan, Arap dünyasındaki televizyonların ve internet sitelerinin, yazılı medyanın yüzde 30 una sahip bulunmakta veya kontrol etmektedir. Birçok İslâmî propaganda ve misyonerlik kuruluşları da ona bağlıdır.

"14 Şubat 1945 te ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ile Kral Abdülaziz bin Suud arasında bir anlaşma yapılmıştı. Buna göre, Suudiler Amerika nın askerî koruması karşılığında petrollerini vereceklerdi. Kral, Filistin e Yahudilerin yerleştirilmesine kesinlikle karşıydı. Araplar Avrupa Yahudilerine hiçbir kötülük yapmadılar. Yahudilere kötülük yapanlar, onların mallarını ve canlarını alanlar Hıristiyan Almanlardı. Dolayısıyla faturayı onların ödemesi gerekir! demişti. Roosevelt, Krala inanmış görünmüş ve üç söz vermişti: Filistin meselesinin hallini hükümetinin önemli işlerinden biri olarak kabul etmek, Arapların aleyhine hiçbir şey yapmamak. Hem Araplarla hem Yahudilerle görüşmeden bu politikada hiçbir değişikliğe gitmemek... Lakin ABD Başkanı bu görüşmeden iki ay sonra vefat etti. Verilen sözler de tutulmadı. Suudiler açısından İbni Suud un Roosevelt e verdiği söze uygun olarak Suudî Arabistan İsraille hiç savaşmadı."

Vehhabîliğin iki ayrı veçhesi vardır: Dînî ve siyasi. Dini açıdan bu mezhebe ilk reddiyeyi Muhammed İbni Abdülvehhab ın kardeşi Süleyman İbni Abdülvehhab yazmıştır.

Suudî Arabistan da şu anda hiçbir eski veya yeni mezar yoktur. Peygamber Efendimizin türbesi dışındaki bütün türbeler temellerine kadar yıkılmıştır. Yazılı bir kabir taşı da kalmamıştır. Hicaz Valisi Eyüp Sabri Paşa "Tarihî Vehhabiyan" adlı kitabında, Vehhabîlerin Resulullah Efendimizin türbesini yıkmak üzere kubbeye elinde kazmayla bir adam çıkardıklarını ve herifin düşüp öldüğünü anlatır. Onların Peygamberimizin türbesini yıkmaktan vazgeçmelerinde, İslâm dünyasının büyük infiali ve protestosu da tesirli olmuştur.

İngiltere Birinci Dünya Savaşı nda Hicaz Bölgesinde Osmanlılara karşı Şerif Hüseyin i kışkırtmış, desteklemiş, casus Lawrence yi o bölgeye büyük miktarda altınla göndermiştir. Necid Bölgesinde de yine Osmanlıya karşı Vehhabîleri ve İbni Suud kabilesine de Sir John Philby i göndermiştir. Tabii eli boş olarak değil...

Türkiye de Vehhabîlik yayılıyor mu Bence yayılıyor, lakin bu isimle değil. Onlar kendilerine Vehhabî denilmesini istemezler, biz Selefiyiz derler.

Ehli Sünnet İslâmlığı ile Vehhabilik arasındaki teolojik ihtilaflar ve tartışmalar daha ziyade akaid/inanç konularındadır. Ehl-i Sünnet uleması bu fırkaya karşı hayli reddiye yazmıştır.

İşin bir de siyasi tarafı var. Onu da tarihçiler ele almıştır. Bizim toplumumuz okumayan, araştırmayan, incelemeyen, hafızasını büyük ölçüde yitirmiş bir toplum olduğu için bu konularda yeterli bilgi ve kültür sahibi değildir.

İstediklerimiz, istemediklerimiz...

GÜVENLİ bir Türkiye istiyoruz, güvenli bir dünya istiyoruz... Hangi konularda güvenlik .. Can güvenliği, mal güvenliği, din ve inanç güvenliği; ırz, namus, nesep güvenliği...

Kendi ülkemizde korkusuz yaşamak istiyoruz.

Düşünce, inanç, görüş ve tenkitlerimizden dolayı zulme, baskıya uğramak istemiyoruz...

Âdil mahkemeler tarafından, âdil kanunlarla, âdil bir şekilde yargılanmak istiyoruz.

Ülkemizin, toplumumuzun temiz, şeffaf olmasını istiyoruz. Kokuşmanın Norveç, Finlandiya, İzlanda ve Yeni Zelanda da olduğu gibi en aza inmesini; ülkemizin temizlik/şeffaflık notunun 10 üzerinden 9 olmasını istiyoruz.

Rüşvet istemiyoruz... İhalelere fesat karıştırılmasını istemiyoruz... Nepotizm istemiyoruz... Emanetlere hıyanet edilmesini istemiyoruz...

Hukuk önünde eşitlik istiyoruz. Kendi vatanımızda ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, parya olmak istemiyoruz.

Türkiye nin millî gelirinin âdil ve insaflı bir şekilde paylaşılmasını istiyoruz.

Kirli, kara, necis servetler oluşmasını istemiyoruz.

Derin devlet istemiyoruz... Çeteler istemiyoruz...

Hukuk ve adalet dışı çözümler istemiyoruz.

Çocuklarımızın, genç nesillerin kötü yetiştirilmesini istemiyoruz.

Millî kimliğin, millî kültürün, millî sanatın korunmasını istiyoruz.

Türkiye nin çirkinleştirilmesini istemiyoruz.

Talan, soygun, hortumlama, fitne ve fesat istemiyoruz.

Ahlâksızlık, iffetsizlik, hırsızlık, rezillik istemiyoruz.

Bütün işlerin ve hizmetlerin bilgeliğin kontrolünde yapılmasını istiyoruz.

Velhasıl iyiyi, doğruyu, güzeli istiyoruz.