Yaşıyor ama yaşamımızdan zevk alamıyor muyuz Zaten günde
beş vakit namazla sınırlı kalan ibadetlerimizden hiçbir lezzet alamıyor, kimin
huzurunda eğildiğimizin farkına bile varamadan yalnızca eğilip kalkıyor muyuz
Ellerimizi semaya kaldırıp yürekten dualar edemiyor, gökleri sarsacak âminler diyemiyor
muyuz Zaman zaman çıksa da dilimizden, kalbimizden yakarışlarımız, kabul
edildiğini göremiyor ve içimizi Yaratanımıza dökmüş olmanın rahatlığını
hissedemiyor muyuz
Okuduklarımızı tekrar tekrar okumadan anlamıyor,
dinlediklerimizi bir daha duymadan kavrayamıyor muyuz Uykularımızı bir türlü
alamıyor, saatlerce uyumuş olsak bile yine yorgun gözlerle mi ortalıkta
dolanıyoruz İzlediğimiz ibret dolu görüntülerden, İslam dünyasının kanayan
resimlerinden, okuduğumuz üçüncü sayfa gazete haberlerinden hiç mi hiç
etkilenmiyor, yüreğimiz sızlamıyor; sıradan haberler gibi soğukkanlılıkla mı
dinliyoruz ..
Şeytan bizi kolaylıkla kandırıyor mu Bir daha asla
yapmam dediğimiz şeylerde bile nefsimize hâkim olamıyor, günaha mı
sürükleniyoruz Dini konularda hassasiyetimiz azaldı mı Haramlara karşı
mücadele edemiyor muyuz ..
Çocuklarımız gün boyu dinledikleri öğretmenlerini
anlamakta zorlanıyor mu Üç-dört yaşlarında hafızlık yapmış çocuklar
tarihimizde vaki iken, bizim çocuklarımız en basit duaları bile ezberleyemiyor,
ezberlese de çabucak unutuyor mu ..
Bunların elbette birbirinden çok farklı psikolojik ve
sosyolojik sebepleri olabilir. Fakat tüm bu saydığımız sıkıntıların ve hatta
kendimizi yoklamaya kalksak ortaya çıkacak olan çok daha fazla problemin ortak
sebebi; haram lokmadır! Allah ve Resulünün en çok ehemmiyet gösterdiği
konulardan biri helal yemek ve haramlardan kaçınmakken, maalesef günümüzde
bizim belki de hiç dikkat etmediğimiz bir konu haline gelmiştir bu. İçki
içmiyor, kumar oynamıyor, alenen domuz eti ya da yağı tüketmiyoruz diye
kendimizi temiz kalmış sayıyor ve diğer yediğimiz içtiğimiz şeylere bakma
ihtiyacı duymuyoruz.
Tüketim çılgını haline getirilmişliğimiz, gözümüzün ve
midemizin doyumsuzluğu, karşı koyulamaz iştahımız, bizi madden-manen en çok
zarar gördüğümüz yeme hırsına karşı hep yenik düşürüyor. Marketlere giriyoruz;
birbirinden renkli, içinde ne olduğunu bilmediğimiz yiyecekler, raflar dolusu
cafcaflı paketlere sarılmış zehirler(!), içtikçe serinlediğimizi sandığımız ama
aslında bizi günden güne eriten içecekler, parlak görünümleriyle gözümüzü
dolduran şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, hayatımıza büyük kolaylık
getirdiğine inandığımız ama vaktimizle beraber ömrümüzü de kısaltan hazır
gıdalar, dondurulmuş yiyecekler... Hepimizin evine her gün giren ekmek, hazır
tatlılar, hazır yufkalar, hatta mecburen tüketmek zorunda olduğumuz suların
birçoğunda bile bir Müslüman olarak tüketmememiz gereken o kadar çok şey var
ki!
Marketlerimiz, bakkallarımız, evlerimiz, dolaplarımız...
En çok çocuklarımızı cezbeden ama en çok da onlara zarar veren gıdalarla dolup
taşıyor. Tehlike sinyalleri her geçen gün daha da şiddetle çalmaya devam ediyor
fakat biz duymamakta, duysak da gereğini yapmamakta ısrar ediyoruz. Kendi
nefislerimize de, çocuklarımıza da söz geçiremiyoruz ve elimizde poşetlerle
çıkıyoruz marketlerden. Koskoca bir nesli bizim tüketim çılgınlığımız
tüketiyor.
Haram yemenin kalbi kararttığını duyuyoruz Allah
Rasulü nden ve âlimlerden ama yediklerimizin helalliğine önem vermiyoruz. Size
rızık olarak verilenlerin temiz olanlarından yiyiniz. (20/81) uyarısını
okuyoruz da temizliğine kirliliğine aldırmadan ne sunulmuşsa bize, şuursuzca
tüketiyoruz. Sonuç olarak Zünnun-i Mısri hazretlerinin buyurduğu gibi,
ibadetlerin tadını duymamak, Allah korkusu hatırına gelmemek, gördüklerinden
ibret almamak, okuduklarını, öğrendiklerini anlayıp kavramamak gibi kalbimizin
kararmasının alametlerini üzerimizde taşıyor ve Efendimizin: Ey Rabbim! Ey
Rabbim! diye dua eden bir adamdan bahsederken: Bu kimsenin yediği haram,
içtiği haram, giydiği haram. Haramla beslenmiş, duası nasıl kabul olsun diye
serzenişte bulunması gibi bizler de dualarımızın karşılığını alamıyoruz.
O halde kalbimizin daha fazla kararmaması için evimize ve
midemize giren gıdalar, çocuklarımıza sunduğumuz yiyecek ve içecekler konusunda
çok daha fazla hassas olmaya mecburuz. Bedenimizi de ruhumuzu da tüketmemek
için tükettiğimiz şeylerin fiyatından önce İçindekiler bölümüne bakmak ve
dinimizi tehlikeye sokacak şeyler varsa onu yemek şöyle dursun, dokunmamak
zorundayız.