Uluslararası hukukun ciddi ihlallerle karşı karşıya olduğu bir dönemde, ABD Başkanı Donald Trump, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarla itham edilen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya yönelik skandal bir övgüde bulundu.
Trump, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) hakkında tutuklama kararı çıkardığı katil Netanyahu’yu “savaş kahramanı” olarak nitelendirerek, uluslararası adalet mekanizmalarına ve sivillerin yaşadığı büyük acılara açıkça sırt çevirdi.
Radyo sunucusu Mark Levin’e verdiği röportajda Netanyahu’yu “İyi bir adam. Mücadele ediyor. O bir savaş kahramanı. Sanırım ben de öyleyim” sözleriyle savunan Trump, çocuk, kadın, yaşlı demeden on binlerce sivilin yaşamını yitirdiği soykırımda sorumluluğu bulunan bir lidere destek vererek tepki çekti.
Trump’ın bu ifadeleri, yalnızca sorumsuzlukla değil, aynı zamanda uluslararası hukuka yönelik pervasız bir meydan okuma olarak değerlendiriliyor.
Trump açıklamasının devamında, “Onu hapse atmaya çalışıyorlar” diyerek Netanyahu’nun hem UCM tarafından hakkında verilen tutuklama kararını hem de İsrail’deki yolsuzluk davalarını küçümseyen bir dil kullandı.
Hatırlanacağı üzere UCM, 21 Kasım 2024’te Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında, Gazze Şeridi’nde sivillere yönelik ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan tutuklama emri çıkarmıştı. Buna rağmen Trump, uluslararası toplumun hukuki sürecini yok sayarak Netanyahu’yu adeta aklamaya çalıştı.
İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’ye düzenlediği saldırılarda en az 62 bin 64 Filistinli – büyük kısmı kadın ve çocuk – yaşamını yitirdi. Yaralı sayısı ise 156 bini aştı. Uluslararası gözlemciler, bu tabloyu “modern çağın en ağır insani krizlerinden biri” olarak tanımlarken, Trump’ın bu yıkımın siyasi sorumlularından birini övmesi, kamu vicdanında kabul edilemez bulundu.
Netanyahu, savaş suçlarının yanı sıra, İsrail’de uzun süredir devam eden yolsuzluk davalarıyla da karşı karşıya. Trump ise daha önce bu davaların düşürülmesi çağrısında bulunarak, hem adalet sistemine hem de kamu denetimine karşı açık bir duruş sergilemişti.
Donald Trump’ın bu açıklamaları, insan hakları kuruluşları, hukukçular ve dünya kamuoyu tarafından, “savaş suçlularını aklama girişimi” ve “adaleti aşağılayan bir tutum” olarak değerlendiriliyor.
Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumlara karşı artan bu siyasi saldırılar, uluslararası hukukun geleceği açısından endişe verici bir tablo ortaya koyuyor.