Trajikomikovski!

Abone Ol

Katar 2022 Dünya Kupası Finalleri için Avrupa’dan katılacak son takımların baraj maçlarının ilk perdesi önceki gece oynandı.

Gala Gecesi’ne damgasını vuran takım hiç şüphesiz Kuzey Makedonya idi. Gecenin kırılma noktası ise kazanılan penaltıyı Burak Yılmaz’ın üstten auta atmasıydı. Berardi ( İtalya) ve Ronaldo (Portekiz) zemin ve meşin yuvarlağın sevmediği yıldız isimlerdi.

Portekiz grubunda son maç son dakikaya kadar liderdi. Evinde Sırbistan’a kaybedince baraja takıldı ve Türkiye ile eşleşti. Türkiye ise evinde zorlandığı Letonya ve Karadağ’ı deplasmanda mağlup etti. Norveç’in hesapta olmayan Letonya beraberliği Millilerimize 4 yapraklı yoncayı getirdi.

Bu paragrafı niye yazdım? Hani derler ya “hak eden kazansın”, “iyi oynayan kazansın” diye. İşte bu paragrafa göre, bana göre hak eden taraf Portekiz’di ve kazandı.

Elindeki 4 yapraklı yonca ile Portekiz karşısına çıkan Stefan Kuntz’un haftalardır yaptığı planlar, kurgu ve kurduğu onbirler daha maçın ilk yarısının ilk çeyreğinde çöplük oldu. Eğer Ronaldo oyuna daha çok katkı sunmuş olsa idi, bu haliyle bile gol pozisyonları hazırladığı arkadaşları boş pozisyonları golle sonuçlandırsaydı film bizim için ilk yarıda biterdi. Merih, Ozan, Çağlar ve Cengiz’in ferdi çabalarına Uğurcan, Burak, Hakan, Berkan, Kerem ve Orkun pek fazla yardımcı olamadı. Portekiz vatandaşlığına yeni geçen ve üçüncü milli maçına çıkan, liginde namağlup Porto takımında oynayan Brezilyalı Otavio hem fırsatçı hem de teknik olduğunu kanıtladı. Portekiz’in gollerindeki imzaydı. Fernando Santos adeta Ronaldo’yu gösterdi, Otavio ile sonuca gitti. Otavio’nun savunma arkasına attığı kesme ortasına Premier Lig’in gol kralı adayı Jota göstere göstere kafa vurdu. Süper Lig’in deneyimli kalecisi Uğurcan’ın kapattığı köşeye gelen bu kafa şutuna müdahale edememesi ayrı bir sorundu.

Soyunma odasına 4-0 yerine 2-0 ile giden Millilerimiz ikinci yarıda daha derli toplu, daha akılcı bir oyun sistemine geçti. Rakibi beklemek yerine, her alanda rakibiyle kora kor bir oyun Millilerimize canlılık getirdi. Bu nedenle Burak Yılmaz topla 48. dakikada buluştu ve ilk şutunu kaleye çekti. Tabii Portekiz’in 2-0’ın verdiği rehavet ile birlikte oyunu rölantiye alması da sistemin çalışmasına bir sebepti. Alman hakemin inisiyatifini bizden yana kullanması da “Bizim Çocuklar”ı cesaretlendirdi. Kendini Portekiz ceza sahasında yere bırakan Burak’a sarı kartını, sarı kartı olan Zeki’nin de atağa kalkan rakibini durdurmasına rağmen ikinci sarı karttan kırmızıyı göstermemesi bir şanstı.

Ortalıkta görünmeyen Burak Yılmaz’ın Cengiz’in nefis ara pasını gol yapması, Portekizlileri şoka soktu. Bu şok sürerken, Kuntz’un orta saha ve rakibe basan özellikli oyuncuları alıp, ofansif özellikli futbolcuları oyuna dahil etmesi can havliyle “ya herrü ya merrü” diyerek yapılan hamlelerdi. (Zeki’nin oyundan alınması doğru bir hamleydi. Sarısının kırmızıya dönmesi an meselesiydi.) Fakat bu can havli değişiklikler yani bu kadar forvet ile yüklenmek, riskin riskini almak akıllıca mıydı? Tartışılır! Haaa niyet olarak değil fakat şekil olarak Enes’e yapılan penaltıyı Burak dağlara taşlara abanmak yerine gole çevirse idi, o dakika için Kuntz haklı olacaktı. Kuntz’un dersine çalışmaması, yanlışları, Portekiz’in skoru 2-0’da tutma isteği ve sonrasında (penaltının gol olduğunu sayar isek) son çeyrekteki Türk modeli “hadi koçlarım” formatı tabelayı 2-2’ye getirecekti ki işte bu “futbolun cilvesidir”. Ve futbol bu yüzden sevilir popülerdir. Fakat gerçeklere döner isek. Maçlarını genellikle bilinçli oynamak yerine fiziksel performans ve içgüdüsel hırsı ile oynamayı tercih eden Burak’ın sakin kalıp derin bir nefes alıp atışı bu şekilde kullanmak yerine topa abanarak üstten auta yollaması da “Allah’ın adaletidir”. Çünkü Türkiye’yi buraya getiren sonuç Letonya’da uzatma dakikalarında Burak Yılmaz’ın kendisini takip eden Letonyalı oyuncuya taktırarak yere bırakmasını hem orta hakeme hem de VAR sistemine penaltı olarak yedirmesidir. O kare olmasaydı zaten bizim burada esamemiz okunmazdı.

Bu arada Burak Yılmaz için düşüncelerimi beni takip eden okuyucularım iyi bilirler. Fakat penaltı kaçırması için asla onu suçlamam. Bunlar futbolun içinde olan işlerdir. Atkuyruklu Baggio penaltı kaçırdı İtalya Dünya Kupası kaybetti. Burak’ı da biz savunalım. Milli takımı bırakması da Türk futbolunun geleceği açısından doğru bir karardı.

İtalya demişken, 2. defa Dünya Kupası Finalleri’ne gidemiyor. Büyük kayıp! Kuzey Makedonya, Avrupa Şampiyonu İtalya’nın, futbolda devrim yapan Manchini’nin fiyakasını fena bozdu. Gerçi Berardi gününde olsa, top onu sevse ya da doğru vuruşları yapsa maç Makedonya için çok erken bitmişti. Top 45. dakikada kaleye isabetli şut atan Makedonya ve uzatmalarda gole imza atan Trajkovski’yi sevdi. Dediğimiz gibi “futbolun cilvesi” burada da tecelli etti. Fakat herkesin gözden kaçırdığı bir durum var. Makedonya grupta ikinci olurken lider Almanya’ya evinde mağlubiyeti tattıran tek takımdır. Hani “Bizim Çocuklar”ı teselli etmek için “bizim medya!” diyor ya, “İtalya da elendi. Burak penaltıyı atsaydı iyi olurdu. Katar biletini kaçırdık.” Siz onu benim külahıma anlatın. Bir kere biz bileti değil beraberliği kaçırdık. Beraberliği yakalasak ne olurdu ki? Son 5 dakikada skor neredeyse 4-1 oluyordu! Önceki gece bizim final grubunda sizin anlayacağınız trajikomik işler yaşandı. Şu sıralar çok gündemde biz Dobrovski, İtalyanlar da Trajkovski oldu.