Toplumu afyonlayan sosyal medya!

Abone Ol

Yüce Rabbi’mizin yarattığı mevcudatın ve kainatın temelinde insan vardır. İnsan, bu dünyadaki he rşeyin merkezidir… Sanayi devrimindeki gelişmeler de, bilgisayar çağındaki gelişmeler de insan içindir…

Teknoloji hangi noktaya ulaşırsa ulaşsın, icatların ve devrimlerin odağında insan vardır. Yani, karşımıza çıkan her şeyi insan merkezli olarak değerlendirmemiz gerekir…

Televizyonlarda sürekli internet ve sosyal medya bağımlılığı ile ilgili haberler yapılıyor. Ulaştırma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı belli bir yaşın altındaki çocukların sosyal medyaya girememesi noktasında çalışmalar yaptıklarını, bunu en kısa zamanda hayata geçireceklerini ifade ediyor.

İnternet ve sosyal medya bağımlılığıyla hiçbir ahlaki değeri kalmayan toplumumuz için adeta bir afyonlanma merkezi haline getirildi. Çeşit çeşit sosyal medya platformları, ellerinde sürekli akıllı telefon taşıyan insanlarımızı, çocuklarımızı zehirliyor, zihinlerini dönüştürüyor, ahlaklarını bozuyor.

Özellikle bazı medya platformlarından yapılan canlı bağlantılar, cinsel içerikli paylaşımlar insanların mahremiyet algısını yerle yeksan ediyor. Madalyona tersinden bakmamız ve bu tehlikelere karşı alınabilecek en kolay önlemi oluşturmak mecburiyetindeyiz. Madem ki, internet alemini ve sosyal medyayı kontrol edemiyoruz, o zaman bizim yapmamız gereken, bu teknolojiyi hayatına sokan insanları, çocukları, gençleri kontrol altına almaktır.

Basit bir analizle, Türkiye’de görsel ve yazılı olarak hayatımızı kuşatan medyanın da insanlarımıza doğru dürüst bir şeyler anlattığını, bu medya anlayışının kamuoyunu doğruya ve güzele yöneltmek için çabaladığını söylemek çok zor.

Yazılı ve görsel medyamız, böyle bir anlayış çerçevesinde hareket ediyor diye, hayatımızdan tümüyle bu medyayı silebilmemiz mümkün mü? Değil…

Yapmamız gereken şey, insanlarımıza analitik düşünmeyi öğretmek, hangi yayın organını takip ediyorsa kendisine yönelen dezenformasyon klişelerini belli bir süzgeçten geçirerek yorumlamasını sağlayabilmektir.

Her şeyi tukaka ilan etmek veya görmezden gelmek, onun toplumda sağlayacağı deformasyonları engellemenin çaresi olamaz!...

Siz takip etmeseniz de onları takip edenlerin zihinlerinde oluşacakların toplumdaki total kirliliğinden kurtulamazsınız…

Sürekli yazıyoruz, çiziyoruz… Toplumları yıkan, bozan, tarihten silen en büyük tehlike, maneviyatsızlıktır, ahlaksızlıktır…

Dinler tarihi, ahlak ikliminden uzaklaşmış kavimlerin helakını bize açık açık anlatır. O halde, bilgi ve kirliliği içinde barındıran internet alemini de, şiddeti, ahlaksızlığı, üç kağıtçılığı, madrabazlığı şov olarak bize sunan, dizileriyle arızalı ilişkileri gözümüzün içine sokan, magazinleriyle su gibi para harcanan renkli dünyaları ve mahremiyetin unutulduğu alemleri meşrulaştıran televizyonları da bambaşka bir perspektiften değerlendirmek, önlem almak gerekiyor.

Yapılacak iş çok basit!... Ahlak üreteceksiniz… Seyredilmesi için üretilen bu kepazeliklere prim vermeyecek insanların bulunduğu ahlak iklimini hayata geçireceksiniz.

Maraz merakları olmayan, mahremiyet kurcalamaktan uzak, şiddeti bilmeyen, “Allah’tan korkan” ve yaptığı her kötülüğün Allah (c.c.) tarafından izlendiğini ve her şeyin karşılığını kesinlikle göreceğini bilen insanlar yetiştireceksiniz… İstediğiniz kadar kanun çıkarın, yasa çıkarın… İnsanı değiştirmedikten sonra neye yarar?!

Kanun var diye insanlar suç işlemekten vazgeçiyor mu?