Tevhit Mücadelesi

Abone Ol

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

İnancımıza göre ilk insan Hz. Adem’dir ve aynı zamanda ilk peygamberdir. Büyük peygamberler çağ kapatıp çağ açmış devrimci liderlerdir. Nuh tufanı, o tarihte ve sonraki etkileriyle yeni bir çağ açmıştır. Hz. İbrahim’in, müşrik ve zalim Nemrut’un zulüm düzenine direnmesi ve mücadelesi tevhit çağını yeniden oluşturan inkılâbın köşe taşıdır. Hz. Musa’nın zalim Firavun’a ve Hz. İsa’nın çıkarcı ve inkârcı haham ve kâhinlere karşı verdikleri tevhit mücadelesi de karanlıktan aydınlığa açılan pencereler olmuştur. Ve en büyük inkılâp, Kur’an’ın yaptığı inkılâp; en büyük inkılâpçı da Hz. Muhammed’dir. Kur’an’la, zalim cahiliye çağı kapanmış; yeni bir saadet çağı başlamıştır. Bu yeni çağa, “Asr-ı Saadet” denmiştir. Kur’an’ın hayata ikame ettiği aydınlığın, adil düzenin terbiyesinden geçmiş ve bütün kötülüklerle mücadele edenler de Müslümanlar olarak isimlendirilmiştir. İnkârcılığa, şirke, nifaka dayanan karanlıklar, zulüm düzenleri arasında yaşanan dönüşümün adına devrim demek başka bir cehalettir. Kapitalizm ve kominizim adına yapılan sözde devrimlerin dönemi karanlığın hâkim olduğu çağlardır. İnsanlık, bugün bilmem kaçıncı cahiliye çağının karanlığında yaşıyor. Cahiliye düzenleri, materyalisttir ve maneviyatı inkâr ederler. Taassup ve bencillikten ibaret bir yaşam biçimidir. Ahlâksızlık ve hayâsızlıktır. Ve cahiliye gardiyan bir devlet anlayışı, zalim bir yönetim biçimidir. Maide 50: “Yoksa onlar, hâlâ İslam’ın karşıtı cahiliye kanunları ile mi yönetilmek istiyorlar? Şüpheden uzak, doğru ve gerçek bilgiyi tanıyarak kabul edip inanmış bir toplum için Allah’tan daha güzel kanun koyucu kim olabilir?”

Cahiliyenin temel vasıflarından kölelik hâlâ hükmünü sürdürmektedir. İnsanlar bugünkü modern cahiliyede, Siyonizm’in, kapitalizmin, arzu ve heveslerinin kölesi durumunda yaşarlarken, bir yandan da kullara kulluk ve kölelik yapmaktalar. Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri modern köleliği devam ettiriyorlar. Kısaca, Kur’an gelip cahiliye düzenini değiştirmeden önce neler varsa, günümüz dünyasında aynı zulümler, ahlâksızlıklar şekil değiştirerek devam ediyor. Batılın ve zulmün zail olması için İslam’ın hakikaten bir saadet düzeni olarak hayata ikame edilmesi gerekir. Bu da sadece iman ve cihat ile olur.

NİÇİN?

Peki, Kur’an, aynı Kur’an olduğu halde, bugünkü cahiliye niçin yıkılmıyor? Bugünkü insanlar Kur’an okudukları halde, niçin kapitalizmin ve materyalizmin karanlığından sıyrılıp adil düzenin aydınlığına ulaşamıyorlar? Yani Müslüman’ım diyenler, dün olduğu gibi bugün Kur’an’la, niçin inkılâp yapamıyorlar? Bunun sebebi; Kur’an değişmemiştir ama Kur’an’la yeni bir saadet medeniyeti kurması gerekenler, okudukları Kur’an’dan kopmuşlar ve başkalaşmışlardır. Kur’an’a bakış, Kur’an’a yaklaşım değişmiştir. Kur’an, aynı Kur’an’dır ama Kur’an’a yönelmesi gereken fert ve toplum, hayatına Kur’an’ı ikame etmekten uzaklaşmıştır. Müslümanlar, tevhit inancının bir gereği olan Kur’an ahlâkını terk etmişlerdir. Kur’an çeşmesi, bin dört yüz yıldır akmakta, bu güne kadar onun hayat veren lezzetli suyunu içenleri suladığı, nimetlendirip dirilttiği gibi, bugün de rahmet suyunu sunmaya devam etmektedir. Ama biz, kabımızı o çeşmenin altına tutmuyor, çeşmeden yararlanmaya yönelmiyorsak suç elbette çeşmenin değil, bizimdir. Kur’an’a inandığını söyleyen fert ve toplum, faize rıza gösterip ev araba almak için bankadan kredi çekiyorsa, rahatlıkla yalan konuşabiliyorsa, zina edip içki içiyorsa, kumardan para kazanmaya çalışıyorsa, üretmiyor israf ediyorsa, böyle bir toplumun zilletten kurtulması mümkün değildir. Kendilerini ve toplumlarını değiştirmek isteyenlere Kur’an, yardıma hazırdır, referansları, örnekleri ortadadır. Değişim ve dönüşüm projelerini, kendisine yönelenlere sunmaya, yol göstermeye, yollarını aydınlatmaya hazır beklemektedir. Kur’an şifadır. Hem ferdi hastalık, problem, stres ve buhranlarımıza, hem de sosyal ve iktisadi kargaşamıza şifadır. Aynı zamanda devlet yönetiminin ölümcül hastalıklarına da şifadır. Yeter ki bizler Kur’an’la yaşamaya karar verelim. 

HEYECAN 

Heyecana, aşka ve azme ihtiyacımız var. Heyecanı artırmak, azmi ve aşkı kuvvetlendirmek için iman ve cihat gerekir. Allah’ın en büyük nimeti, imandan sonra akıldır. Düşünce nimeti en kıymetli nimettir. Fikri çalışmalar bedeni çalışmalar kadar onlardan daha mühim ve önemlidir. Milli Görüş davası, tek hak davadır. Türkiye ve dünyanın kurtuluşunun tek çaresidir. Bunu bütün milletimize anlatmamız gerekiyor. Metodumuz iddia metodu değildir, ikna ve ispat metodudur. Saadet Partisinin dışında Türkiye’de birçok parti var, bunlar taklitçidir, işbirlikçidir, Siyonizm’e hizmet etmektedir. Hiçbirisi Türkiye’nin meselesini çözemez. Bu gerçeğin ta kendisidir. 55 senedir bu partiler yan yana, üst üste iktidara geldiler. Türkiye’nin temel meselelerini çözmediler. AK Parti iktidarı da, küresel sermayeye hizmetten başka bir şey yapmamıştır. Kurtuluş ancak Milli Görüş’tedir. Milli Görüş; Malazgirt demektir, Galiçya, Çanakkale, Kıbrıs, Ulubatlı Hasan’dır, Fatih Sultan Mehmet’tir, Hasan Basri Çantay’dır, Mehmet Akif’tir. Milli Görüş; milletimizin inancı, tarihi, kimliği ve kendisidir. İstiklal Harbi’ni yapan bir görüştür. Milli Görüş, ne solcudur, ne sağcı, ne liberaldir. Milli Görüş; hidayettir, feraset ve dirayettir. Milli Görüş; yeni bir dünya kurma hamlesidir, kolay değildir. 5 parti kurmaya mecbur kalmışızdır. Erbakan Hoca’mız İzmir’de 1979 yılında; “Milli Nizam’la bismillah, Selamet’le inşallah, Refah’la maşallah, Fazilet’le elhamdülillah, Saadet’e ulaşanlara selam olsun” demiştir. Saadet’e hakikaten gönül verenlere selam olsun. Zorluklar karşısında yılmadan mücadeleyi sürdürmek güçlü bir iman ister. Zorluklar bizim içindir. Bizim örneğimiz olan hiçbir peygamber davasını kolaylıklar ortamında yürütmemiştir. Onların karşılaştıkları zorluklar, engeller karşısında günümüzün zorluk, sıkıntı ve engellerinin kıymeti yoktur. Bizi başarıya götürecek güçlü bir imana sahip olmak, onu ancak şu beş koruyucu ile muhafaza etmekle mümkündür. Bunlar: Sabır, sebat, azim, sadakat, salih amel ve hayra hizmettir. İnanmak başarmaktır. Selam hidayete tabi olanlara…