Terörü sona erdirmek adına çeşitli adımlar atılıyor. Yakın
zamana kadar toplumdan gizlenin MİT’in yürüttüğü görüşmeler Başbakan tarafından
toplum ile paylaşıldı. Hem de bu defa görüşmeler Türkiye dışında değil doğrudan
Öcalan ile yapılıyor. Görüşmeleri yürüten de MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan.
Hemen belirteyim ki, yıllar yılı bebek katili olarak nitelendirilen terör
örgütünün başı konumundaki kişi ile devletin masaya oturmak zorunda kalışı
içime sinmiyor. Çünkü bu durum düne kadar reddedilen Öcalan’ın bugün muhatap
olarak kabul edildiği anlamına geliyor. Silahlar susacak, terör sona erecekse
bu görüşmeler belki sineye çekilebilir. Ancak, olayın iç dinamikleri ile çözüme
kavuşacağını söylemek ve sanmak bana gerçekçi gelmiyor. Çünkü terör olayı
sadece Türkiye’nin iç dinamikleri soncu ortaya çıkmış ve bugüne gelmiş
değildir. Artık herkes biliyor ki terör olayının en az iç dinamikler kadar bir
de dış ayağı vardır. Terör örgütünün kurulmasından geliştirilmesine her türlü
maddi, manevi ve eğitim desteğinin arkasında olayın dış dinamiği önem
kazanıyor. Hatta terör örgütünün kuruluşunda derin devlet yapılanmasının rolü
olsa bile bu durum dış dinamiklerin olaydaki payını hafifletmez.
Belli ki bu defa olay sadece terör örgütü temsilcileri ile
bir takım temaslar kurmanın ötesine aktarılmış, devreye BDP’de dâhil
edilmiştir. Yıllar sonra Öcalan’ı ziyarete iki BDP’liye izin verilmesi ve
görüştürülmesi bunu gösteriyor.
Bu görüşmeler nasıl bir sonuç verecek şimdiden kestirmek mümkün
değil. Ancak, siyasi irade bu yolla terörün sona erdirilebileceğine inanıyor,
bu düşünce ile de riziko üstleniyor. Çünkü bunca gelişmenin ardından bir sonuç
alınamazsa bunun faturası iktidara ağır olur. Bu faturayı kesecek olan da
millettir.
Gelişmeleri zaman içinde birlikte göreceğiz. Şu anda
üzerinde durmak istediğim husus terörün dış dinamiklerinin bu gelişmelerin
neresinde olduğudur. Bu dış dinamikler artık kimsenin meçhulü olmadığına göre
bu çevrelerle bir mutabakat sağlandı da öyle mi harekete geçildi Eğer öyle ise
bu mutabakatın karşılığı ne olacak Çünkü terör örgütünün arkasındaki dış
güçler terörün sona ermesinin ardından ellerindeki Türkiye’ye karşı
kullandıkları bir kozu kaybetmiş olacaklardır. Terörün sona ermesi için ileri
sürülen tekliflerden biriside Türkiye’deki silahlı güçlerin Türkiye dışına
çıkmalarına izin verilmesidir. Türkiye’deki silahlı güçlerin ellerindeki
silahları olduğu gibi teslim ettiklerini kabul etsek bile teröristlerin sınır
dışına çıkartılması terörün sona ereceği anlamına gelir mi
Çünkü ülkemize yönelik terör olayları çoğu zaman sınır
ötesinden gelen silahlı gruplar tarafından sahneleniyor. Yaklaşık 30 yıldır
teröristler sınırlarımız ötesinde barınıyor, orada eğitim görüyor, oradan
ülkemize sızarak eylem yapıyorlar. Bu bakımdan terör örgütünün arkasındaki dış
güçler örgütten desteklerini kesin olarak çekmedikleri sürece kısa bir süre
sessizlik yaşasak bile Türkiye’ye yönelik bir baskı uygulamaya ihtiyaç
duyduklarında sınır ötesindeki teröristleri yine harekete geçirebileceklerdir.
Bu bakımdan terörün kesin olarak önlenebilmesinin yolu ister anlaşma olsun
ister olmasın sınırlarımıza kesin olarak hâkim olmaktan geçiyor. Bunun
tedbirlerin şimdiden alınması şarttır. Sanıyorum ilgililer bu hususları
düşünüyorlardır. Eğer düşünmüyorlar, teröristleri sınır dışına attığımızda bu
iş bitecek sanıyorlarsa yeni bir hayal kırıklığı yaşayabiliriz.
Bu arada Öcalan ile görüşmelerin başlamasının hemen ardından
af konusu yeniden gündeme taşındı. Daha önceleri de Ergenekon, Balyoz gibi davaların
sanıkları için kulaktan kulağa fısıldanan af söylentisi bu defa PKK ile
birlikte açıktan seslendirilmeye başlandı. Af konusunda iki olayın birlikte ele
alınmasının sebebini tam olarak anlayabilmiş değilim. Belki bir iç barış
hamlesi olarak düşünülebilir. Ama iki olay birbirinden çok farklıdır. Bu
konunun çok iyi düşünülmesi gerekiyor. Özellikle de yeni anayasa yazılmadan
adım atılması ciddi kayıplara yol açabilir.