Tenekeyi parlatınca çeyrek altın eder mi?

Abone Ol

Karizması çizilen, cilası dökülen ve gerçekte iskambilden bir kaleden farkı olmayan Türk ekonomisi, 2012 senesinde tökezledi tökezleyecek bir görüntü çiziyor. Birtakım hesap oyunlarıyla rakamları şişirilen ve yurtdışından yüksek faizi koşup gelen spekülatif sermayenin finanse etmesiyle sürekliliği olmayan bir büyüme rüzgarı yakalayan ekonomi, yapısal sorunlarına dair somut adımların atılmaması nedeniyle kırılgan yapısını muhafaza ediyor.

2001 krizinden sonra IMF zihniyetinin bire bir takipçisi haline gelen Türkiye, yurtdışından ithal Derviş-Fischer modeliyle tam da küresel sistemin istediği bir istikamete girdi. "Düşük kur-yüksek faiz" politikasıyla dünya üzerindeki en yüksek reel faizi veren Türkiye, dünya genelinde serseri mayın gibi dolaşan ve tatlı kazanç arayan spekülatif sermayeyi çekmeyi başardı. Yapısal açıklarını bu taşıma suyla geçici olarak kapadığını sanan Türkiye, dışarıdan giren bu kaynak sayesinde de kısa bir süre için yüksek büyüme rakamlarına ulaştı.

Uygulanan IMF zihniyetini bire bir yansıtan ekonomi politikası halkın reel gelirini arttırmadığı gibi rantiye çevrelerinin kazançlarını ise katladı. 2001 krizinden sonra sermaye yapıları güçlendirilen finans sektörü, 2008deki küresel krizde de devletin özel ihtimamına mazhar oldu. Reel sektör ve halk, ciddi manada sarsılırken, bankalar krizi yaşamadılar bile. Faiz ödemelerinden de büyük bir pay aldılar ve sadece son 5 yılda 100 milyar lira kazanç sağladılar. Bu arada, rantiyeye giden hortumları kestiği iddiasındaki hükümet, yine aynı son 5 yılda tam 290 milyar lira faiz ödemesi yaptı. 2012 bütçesinde ise bu rakam 50 milyar lira oldu.

IMFye karşı olan borcumuzun azaldığından ve "alan el" pozisyonundan "veren el" pozisyonuna geçtiğimize dair yorumlar yapılıyor hükümet çevrelerinden. IMFye olan çok da büyük olmayan borcumuzu her an kapatabileceğimizi söylüyorlar. Hatta geçenlerde Ekonomi Bakanı, IMFye "cep harçlığı olarak 5 milyar dolar" vereceğimizi söylüyordu. Akla hemen delik deşik olan bütçe ve hesapsız harcamalardan ötürü vatandaşın sırtına binen yükler geliyor.

Taşıma suyla değirmen döndürme iddiasındaki siyasi iktidar, üretmeden, daha doğrusu tüketerek (yani kendisine ait olmayan, borç parayla ve borcu devamlı surette arttırarak) büyümeyi planlamakta. İç ve dış rantiyeye yüksek faiz vererek onlardan borç kullanırken, bir yandan da hesapsız kitapsız özelleştirmeler yaparak çarkı çevirmeye çalışıyor. 10 senelik özelleştirme bilançosu olarak 6o milyar lirayı aşan bir rakam var ki, 2012deki faiz ödemelerinin biraz üzerinde. Yani 1 senelik faiz ödemesini karşılayabilmek adına TÜPRAŞ gibi bir sanayi devi de dahil olmak üzere birçok stratejik ve kritik önemdeki kurumu, kuruluşu satmış bulunuyoruz. Bir çoğu birkaç senelik ciroları bedeline ve kar ettikleri halde elden çıkarılıyor. Bütçedeki yama tutmayan açık yüzünden de bu hesapsız özelleştirmelerin daha da hızlanması gündemde.

21 milyar lira öngörülen, ancak 35 milyar lirayı bulması beklenen 2012 bütçesindeki açık için "gelir arttırıcı" önlem olarak zamları devreye aldılar. Gelir olarak yeni özelleştirmeler de gündeme gelecek ve mevcutlar da hızlanacak. Yani müflis tüccar gibi yine eldeki avuçtaki elden çıkarılacak. Rantiyeye giden hortumları kestikleri iddiasında olanlar, Erbakan Hükümetinin (hem de koalisyon olduğu halde) 1 seneden kısa bir sürede başardıklarını 10 senede başaramadılar. Memura birkaç puanlık zam verdiler, bütçe allak bullak oldu. Değil bütçeyi denkleştirmek, 21 milyar liralık açık hedefini bile tutturamayacak durumdalar. Rantiyeye giden hortumlardan gürül gürül faiz ödemesi akıyor.

"2023te 500 milyar dolar ihracat" gibi afaki hedeflerle insanları oyalamak kolay. 500 milyar dolar ihracat yapacaksın ama bu trendle giderse 800 milyar dolar da ithalat yapacaksın demektir ve dış ticaret açığından tutun da cari açığa kadar ortaya çıkacak rakamlar da korkunç boyutlara varacaktır bu yapısal sorunlar sürdükçe. Ekonomiyi süslü laflarla ve yoğun propagandayla cilalamaya çalışmaları şu sözü akla getiriyor: "Tenekeyi parlatınca çeyrek altın eder mi "