Telafer engeli

Abone Ol

1-15 Eylül 2004 te Amerika, Telafer e saldırmış. Elli tane Sünni Türk ü öldürmüştü. O günlerde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül "Telafer dolayısıyla ABD ile işbirliğinden vazgeçeriz" demişti.

Bizim siyasilerimizde "Ben o sözü söylemedim veya yanlış anlaşıldım" mazeretini bilen ABD, hemen bir açıklama istemişti. Bakanlık "Hık mıklarla geçiştirmişti.

Uluslar arası siyasette hık mıkların hiçbir faydasının olmadığını elli yıldır görüyoruz.

Aradan bir yıl geçmeden ABD, 250 bin nüfuslu Telafer e yeniden saldırdı. Rakamlar değişik olmasına rağmen 500 dolayında seçme Sünni Türk şehit edildi.

"Sünni Türk" diyorum, çünkü bu şehir yüzde yüze yakın Türk ve Sünni Müslüman la dolu.

Hükümet ne yapıyor

Kendi ülkesinin toprakları üzerinde Irak a açılan Habur kapısının yanında köyleriyle beraber 700 bin nüfuslu Telafer e açılacak sınır kapısını açamıyor.

Telafer deki Müslümanlara cenazelerini yıkamak ve kefenlemek için su, bez, gaz, tuz ve çadırdan başka bir şey götüremiyor.

Hükümet, akıllandığı için bu saldırıda beş yüz Müslüman Türk öldürülmesine rağmen geçen sene söylediği "Telafer dolayısıyla ABD ile işbirliğinden vazgeçeriz" sözünü de söyleyemiyor.

2004 ün Eylülü nde Dışişleri Bakanı:

"Ovacık ta ikinci sınır kapısı açmamızı, Musul ve Telafer den geçerek Bağdat la ticaret yapmamızı ABD engelliyor.

Musul da konsolosluk açmamızı da engelliyor ve bir de Telafer i bombalıyor.

ABD nin Irak taki niyetlerinden kuşku duymamak mümkün mü " diyordu.

Bu sene bunları da söyleyemiyor çünkü bu sözlerden sonra da Habur sınır kapısından her gün binlerce tanker ve tır ABD askerlerinin daha çok Müslüman öldürmesi için tank benzini ile yiyecek taşıdı.

Telafer, Suriye nin kuzeyindeki Kürtlerle, Kuzey Irak taki Kürtler arasında Türk ve Sünni bir engel.

Kuzey Irak Kürt devleti ile Akdeniz ve İsrail arasında en önemli engel.

Eğer engel olunmazsa bu Telafer engelini mutlaka aşmaya ve Akdeniz e kavuşturmaya çalışacak.

Çare ne

Yakan, yıkan, vuran, kıran, öldüren, sürgün eden, hapseden, işkence yapan, mahkumları birbiriyle zinaya zorlayan, esirlerin boynuna ip takıp yerlerde sürükleyen, mahkumların iman ettiği kitap Kur an-ı Kerim i tuvalete atan  adama kızmak, küfretmek yerine zulmünü durdurmak ve tedavi etmek gerekir.

"ABD halkı iyi, bu yapılanları onaylamaz" demek de yanlış. ABD ikinci defa Bush u seçmekle yüzde ellinin üstü bu zulmü desteklediğini eliyle ifade etti. Geri kalanlar da "Ben daha kötüsünü yapacağım. Sözümün garantisi Vietnam da yaptıklarımdır" diyen adama oy verdi.

İsrail de elli yıldır milyonlarca Müslüman öldürülmesine destek veren bu insanların tamamının tedavi edilmesi gerekir.

Bosna da beş yüz bin Müslüman ın öldürülmesine yardım eden bu insanlardan merhamet beklemek  deliden akıllı hareket beklemek gibidir.

Peki ama işkence yapan bu zalime   bir acıyan olmayacak mı Mazlum ve mağdur kişi  bir veya birkaç defa  birkaç saat işkence görür. Ya o işkence yapan, o hastalığının pençesinde  yirmi dört saat can çekişirken  onun için kim  üzülecek

Çok yemekten çıldırmış bir fil şehrin ana caddelerindeki dükkanları devirmeye devam ederse önce filin yakalanması sonra tedavi edilmesi gerekir. Tedavisi mümkün değilse, bir yerde tutulması da mümkün değilse bir kurşunla işini bitirip binlerce insanın ve çocuğun rahatını sağlamak en iyi yoldur.

Birleşmiş Milletler in masraflarının çoğunu bu çıldırmış adamlar verince onların da tedavi etmeleri mümkün değildir.

Çare İslâm. Sevgili peygamberimizin, kendi canına kastedenleri karınca ezmez hale getirdiğini biliyoruz.

Hz. Hamza nın ciğerini dişleyecek, kulaklarını kurutup gerdanlık olarak takacak kadar vahşileşmiş insanları İslâm la medenileştirmiştir.

Bu sırtlan sürüleri önce durdurulacak sonra İslâm la sırtlanlıktan insanlığa terfi ettirilecek. Başka çare düşünemiyorum.