TEKKELERİN semahaneleri, meydanları öncelikle mesciddir,
camidir; o mekanlarda, İslam dininin imandan sonra ikinci şartı olan namaz
ibadeti yerine getirilir.
Mesela, mevsimine göre akşam veya yatsı namazı çok güzel
ve dikkatli şekilde cemaatle kılınır, ardından tesbihat yapılır, dua edilir,
bir aşr-i şerif okunur; ondan sonra tarikatin usul ve erkanına göre zikrullah
yapılır.
Namaz İslamın direğidir. Namaz terk veya ihmal edilirse
din sarsılır, yıkılır, tarikat da
Namaz, Şeriatin birinci maddesidir. Namazsız tasavvuf,
tarikat olmaz.
Şöyle bir vak a duydum:
İstanbulda tarihî bir tekke restore edilmiş, idaresi
birilerine verilmiş. Tekkenin büyük semahanesinde bir düğün yapılmış. Durum
Başbakanımıza ulaştırılmış, çok üzülmüş ve haklı olarak öfkelenmiş, bu
saygısızlığı yapanları kınamış ve değiştirmiş.
Bu tekkeyi gördüm. Mihrabın önüne, duvar gibi bir set
yapılmış, konuşmacılar arkalarını kıbleye dönerek konuşuyor. Harap olmadan
önceki halinde tekke bir hat müzesi gibiymiş. Şimdi bir tek ayet, hadîs, ism-i
Celal, ism-i Nebi, Hulefa-i Râşidîn levhası yok. O mukaddes mekan yazısız
kalmış.
Tekke büyük bir arazi içinde. Bir kenara küçük bir mescid
yapmışlar, tavanı çok güzel olmuş ama orada da levha yok.
Namaz kılmak için o küçük mescide girdim. İçeride bir
cemaat vardı. İmama baktım, başı açık olarak namaz kıldırıyordu. Geride bir
sehpa içinde sarık ve cüppe vardı ama o esnada imamlık yapan zat bunları
giymemişti. Ben de kendisine uymadım...
Başbakanımızı, eski tekke binalarını tamir ettirdiği için
candan tebrik ediyorum.
Tekkelerin hepsinin vakfiyeleri vardır. Bu vakfiyelere
mutlaka uyulması gerekir.
Hizmete açılan tekke binalarında ayda hiç olmazsa iki
defa, hangi tarikatin tekkesi ise, o tarikatin erkan ve usulüne göre zikrullah
yapılmalıdır.
Bütün hak tarikatlar Tarikat-ı Muhammediyedir. Nakşî,
Kadirî, Mevlevî, Rufaî, Halvetî gibi isimler şube ismidir.
Tekkelerin mescidleri, mescid ve zikir yeri olarak
muhafaza edilmelidir. Buralara ayakkabı ile basılmamalıdır.
Yeni restore edilen tekkelerde zikir yapılacaksa (ki
mutlaka yapılmalıdır), icazetli şeyhler aranıp bulunmalı, onların derviş ve
muhibleri toplanmalı ve vakit namaz kılındıktan sonra meydan açılmalıdır.
Vakıf eserlerinin vakfiyelerindeki şartlar ihlal edilirse
ülkenin, idarecilerin, Müslüman halkın, sorumluların başlarına birtakım
sıkıntılar gelmesinden korkulmalıdır.
Vakfiyelerde, benim bu vakfımı bozanlara Allah lanet
etsin gibi şartlar vardır.
Fatih Sultan Mehmed Han, Ayasofyayı cami yapmış ve
vakfiyesine Benim bu camimi camilikten çıkartanların üzerine Allahın laneti
olsun diye yazdırmıştır. On yıllardan beri bu lanetin gölgesi altındayız
Memlekete oldukça din hürriyeti geldi ama Ayasofya hâlâ müze
Ayasofyanın Sultan Üçüncü Ahmed çeşmesi karşısındaki
Hünkâr mahfelinde artık namaz kılınıyor. Buranın ibadete açılmış olması lanet
şartını kaldırmaz.
Müslümanlar o hale geldi, o hale düşürüldü ki, o ulu
mabed ibadete açılsa ne olacak
Dört minaresine kırk hoparlör koyarlar Yüz otuz desibel
bağırırlar. Açıldıktan sonra birkaç hafta, bilemediniz birkaç ay meraklılar
gelir, bir iki saf cemaat olur. Çoğu yazın tişörtlü, kot pantolonlu
Müslümanlar
Ayasofya açılsa, mihrabına geçireceğimiz, minberine
çıkartacağımız, kürsisine oturtacağımız kaç büyük hocamız vardır
Ayasofyanın mihrabına namaz kıldırma memuru geçiremeyiz.
Ayasofya cami-i şerifi imamı icazetli alim ve fakih
olacak Mükemmel Osmanlıca bilecek Aruz bilmeyen, ebced hesabı ile tarih
düşüremeyen bir zat hiç oraya imam olabilir mi .. Mükemmel Arapça bilecek,
mükemmel Farsça bilecek Mükemmel kültür İngilizcesi bilecek, bu lisan ile ilmî
araştırma kitapları telif etmiş olacak
İmam efendinin tasavvuf tarafı da olacak Tek kanatla
uçulmaz
Ayasofyanın eski hatiplerinden biri şaheser ebrular
yaparmış. Hatip ebrusu
Osmanlının son zamanlarında mübarek Ramazanlarda
Ayasofyanını bir köşesinde Tarikat-i aliye-i Nakşibendiye meşayihinden Şeyh
Abdülhakim Arvasî hazretleri vaaz edermiş Diğer bir köşesinde Tarikat-i
seniyye-i Mevleviyye meşayihinden Ahmed Remzi dede efendi O zamanlar hoparlör
denilen bela olmadığı için sesler birbirine karışmazmış
Yerli ve yabancı ressamların Ayasofyanın içiyle ilgili
eski yağlıboya tablolarına ve gravürlerine bakarsanız oradaki zengin fakir
bütün cemaatin ihtişamlı, güzel islamî kıyafetleri dikkatinizi çeker. Sarıklar,
cüppeler, kaftanlar, lihyeli manalı çehreler Bu vakur cemaat içinde bir tek
kot pantolonlu, üzeri yazılı veya resimli tişört giymiş, kışın parkalı başı
açık kimse yoktur.
Ayasofya açılırsa avlusuna kocaman bir yer altı tuvaleti
yapıp, görünecek yerlere WC WC WC Men Women One Turkish Lira diye
yazarlar mı acaba
Her neyse, restore edilen büyük tekkenin mübarek,
muazzez, muhterem camiinde düğün yapılması konusuyla başladım, nelere geldim
(İkinci yazı)
Ümmetsizlik Felaket ve Âfeti
SON yirmi otuz yıl içinde Türkiye Müslümanlarının başına
gelen büyük felaket ve afetlerden biri, onların büyük bir kısmının korkunç bir
hizipçilik, parçacılık, grupçuluk anarşi ve kaosu bataklığına düşmüş
olmalarıdır. Sizin deyin beş yüz, ben diyeyim bin cemaat, sekt, İslamcılık ve
parçadan oluşan bir mozaik Ümmet kelime, kavram ve değeri ağza alınmıyor
Dıştan dindar görünen nice Müslüman, futbol kulübü tutar
gibi çılgınca cemaatçilik yapıyor.
Sekt, cemaat, tarikat, dernek, meşreb, vakıf taassubu bir
tür ırkçılık değil midir
En azından Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlarının, bir
Ümmet çatısı, teşkilatı, riyaseti altında ve içinde birleşmeleri gerekmez mi
İslamî kesimde en az yapılan edebiyat; birleşme, vifak,
ittihad, tesanüd, Ümmet ve İmamet konusundadır.
Bir kısım cemaatler, mübarek Ramazan aylarında
papazlarla, patriklerle neşeli ve muhabbetli iftar ziyafetlerinde buluşabiliyor
da; niçin çeşitli meşreblere mensup Müslüman şeyhler, hocalar, hocaefendiler,
büyükler, ağabeyler, üstadlar, pek muhteremler senede hiç olmazsa on kere bir
araya gelemiyor
Birileri gelmek istemiyormuş İslam ahlakı ne diyor
Kardeşin sana gelmezse, sen ona git
Türkiye Müslümanlarını kimler, hangi derin güçler bugünkü
param parça hale getirmiştir
Bu parçalanma rahmanî midir, şeytanî ve tağutî midir
Rahmanî olmadığında hiç şüphe yok.
Şeytanî ve tağutî olduğunda da hiç şüphe yok.
Bizi bu günkü parçalanmışlığa, bölünmüşlüğe,
ittihadsızlığa öncelikle nefs-i emmarelerimiz getirmiştir.
İslam ve Müslüman düşmanı tağutî cephe biz Müslümanlara
şunları emr ve telkin etmiştir:
Ey Müslümanlar! Bölününüz Parçalanınız Bin fırkaya
ayrılınız Bu fırkalar birbirinden kopuk olsun Birbirinizle çatışınız,
çekişiniz, tepişiniz Her kafadan ayrı ses çıksın Bilen bilmeyen din ve inanç
konularında laf etsin
Biz Müslümanlar bu emir ve tavsiyelere evet mi demişiz,
hayır mı
Rahman biz mü min kullarından ne istiyor Birlik istiyor
Tek bir Ümmet olmamızı istiyor Din konusunda kendi re y ve hevamızla
konuşmamızı istemiyor; içimizdeki râsih ulema ve fukahaya uymamızı istiyor
Müslümanlar parçalanıp bin İslamcılığa ve cemaate
ayrılınca ne oldu
Dinin temeli ve ana diğeri olan namaz kılma oranı yüzde
ona düştü.
Zekatlar doğru dürüst verilmez oldu. Zekat eşkiyasına gün
doğdu.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmaz oldu.
Emanetler ehline tevdi edilmez oldu.
Müslümanlar zelil, esir, ezik, rüsvay oldu.
Ümmet olmazsa, İmamet olmazsa, üniter hiyerarşi olmazsa
olacağı bu değil miydi
Bir kısım Müslümanlar futbol kulübü tutar gibi parça
holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yaparsa elbette böyle olur
Ümmet birliği
Ümmet teşkilatı ve hiyerarşisi
Kendisine biat ve itaat edilen ehliyetli, taqvalı, âdil,
zâhid, âbid bir İmam-ı Kebir
Namazın dosdoğru kılınması
Şeytanlardan ve tağutlardan yüz çevrilip Rahmanın
Kitabına, emirlerine, öğütlerine kulak verilmesi
Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) yoluna ve
Sünnetine girilmesi
Din konusunda tartışmalara son verilmesi, Sevad-ı Âzam
dairesine girilmesi, cadde-i kübradan yürünmesi
Bu dediklerim birlikle, Ümmetle, İmametle, ittihad ve
vifakla olur ancak.
Türkiye Müslümanları henüz vakit varken Ümmet haline
gelmez ve ehliyetli bir İmama biat ve itaat edip Şeriat dairesi içinde
toparlanmazlarsa akıbetleri Mısır ve Suriye Müslümanlarından beter olur.
Birlik isteyen Rahman a uymaz, tefrika isteyen Şeytana
uyarsak bizim için nurlu ufuklar yoktur.
Bozuk düzenini haram, necis, kirli, kara rantlarını
iğtinam edenler birleşirler mi hiç
Birleşmezler. Onlar ser-hoştur, mesttir, uyurgezer
gibidir. Görmezler, duymazlar, uyanmazlar
Ey vicdanı temiz, haram yemez, sahih itikatlı
Müslümanlar! Bari siz uyanının, harekete geçin ve birleşmek için bir şeyler
yapın
24.09.2013