Tehlikenin farkında mıyız?

Abone Ol

Devlet, bir arada yaşamak isteyen insanların, belli kurallar etrafında bir arada yaşamasını sağlayan siyasi mekanizmadır. Devletleri ayakta tutan insandır. Bunun için insanın fıtri halinin muhafaza edilmesi devletler için önemlidir. Bir devlet için en büyük tehlike, insanının ruhsal tatminin kaybolarak bir boşluğa düşmesidir. Çünkü bir insanın boşluğa düşmesi toplumun genelini etkileyen sonuçlar doğurabilir.

Günümüzde yaşadığımız toplumsal yapının karmaşası insanın özüne yönelik sıkıntılar ortaya çıkarmıştır. Modern dünyanın enstrümanları, insanı ahtapot gibi sarmalayıp insanın akletmesine izin vermiyor. İnsanın fıtratına savaş açıyor ve insanı dönüştürüyor. Böylece insan kendinden uzaklaşmaya başlıyor, dengesini kaybediyor ve boşluğa düşüyor.

Maalesef bizler de çağımızın en büyük hastalığı olan toplumsal cinnet halini koyu bir şekilde yaşamaktayız. Çünkü son yıllarda dünyanın cazip tekliflerine kendimizi açarken, insanın fıtratına en uygun olan İslam’a kapılarımızı kapatıyoruz. Buna kendilerini dindar olarak gören kitleler de dâhil. Bütünüyle toplumsal bir çözülme yaşıyoruz.

Bu çözülmenin en bariz örneklerini gazetelerin üçüncü sayfalarında yer alan haberlerde müşahede edebiliyoruz. Gazetelerin en az okunan sayfalarındandır bu sayfalar. Okuduğumuzda bile sadece okuruz, üzerinde hiç tefekkür etmeyiz. Aslında gazetelerin üçüncü sayfa haberleri toplumun geldiği noktayı bize gösterir. Bir nevi topluma tutulmuş bir mercektir.

Peki, bir İslam toplumunda bu tür olayların her gün katlanarak yaşanmasını neye bağlayacağız. Bu demektir ki, Müslümanların İslam’ı anlama ve yaşama sorunu var. Şekli olarak hayatın içerisinde yer alan İslam, öz ve içerik bakımından hayatın dışına itilmiştir. Hayatı İslam’dan soyutlayarak yaşamak, iyiden, güzelden ve adaletten uzaklaşmayı doğurur.

Dinin hayatın içinden çekilmesi ile ortaya çıkan boşluğu malayani işler doldurur. Nefis malayani işlerle meşgul olmayı sever. Nefsinin arzularına teslim olan insan, nefsini tatmin edebilmek için haddi aşmaya başlar. Aşırılıklar zaruret halini alır. Cinnet, cinayet, tecavüz ve çeşitli sapkınlıklar bu aşırılığın doğurduğu olaylardır. Bu toplumsal kaosu ortaya çıkaran en büyük güç, menfi medyadır.

Haber bültenleri ve dizilerin ortak özelliği kötüyü alenileştirmesidir. Kötülükler o kadar rahat sergileniyor ki, bir süre sonra zihin dünyamızda normalleşmeye başlıyor. Çünkü kötülükler ve çirkinlikler sergilendikçe insanlar bu durumu kanıksamaya başlayacaklardır. Günümüzde kitle imha silahları ile kitle iletişim araçları aynı vazifeyi görmektedir. Birisi toplumu tamamen yok ederken, diğeri toplumun ahlaki temellerini yok etmektedir.

Tehlikenin farkında mıyız acaba? Her geçen gün toprak ayağımızın altından süratle kaymaktadır. Gemi su almaktadır, bir süre sonra geminin batması kaçınılmazdır. Tedirgin ve tetikte olmalıyız. Toplumsal cinnet halinden bir an önce kurtulmamız gerekir. Virüs tüm vücuda yayılıp tüm organları işlevsiz hale getirirse bu işin kurtuluşu yoktur. Allah bize haddi aşmamayı öğütler. Bize düşen önce ahlak ve maneviyat düsturu ile geleceğimizi inşa etmektir.