Tebliğ ve davet

Abone Ol

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamt, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.

Tebliğ; tevhit inancının ve din ve düzen olarak İslam’ın hakikatini fert ve topluma anlatmak, davet ise fert ve toplumu tevhide ve İslam’a çağırmaktır. Tebliğ, telkin etmektir. Davet ise teklif etmektir. Tebliğ ve davet; Allah yolunda cihadın temelini teşkil eder, bu iki görevi hafife almak, biz tebliğ cemaati değiliz gibi bir yaklaşımla bu farzı itibarsızlaştırmak, kişiyi İslam dairesinin dışına çıkaracak kadar, tehlikeli bir davranıştır. Her Müslüman’ın bunu idrak etmesi gerekir. Rabbimiz Allah kullarına emrediyor. Ali İmran 104: “İçinizde hayra; İslam’a, Kur’an’a, Kur’an ilkeleriyle yaşamaya çağıran, iyiliği emredip kötülükten alıkoyan bir ümmet, bir teşkilat bulunsun. İşte bunlar kurtuluşa erenlerdir.” Yine Ali İmran 110. ayette Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ve Allah'a iman edersiniz…” Fert ve toplumu İslam yoluna davet edip çağırmak, iyiliği emredip kötülüklerden sakındırmak, insanın hilafet görevidir. Zikrettiğimiz bu iki ayet; Müslümanlar arasında insanları hayra davet eden bir topluluğun olmasını, marufun emredilmesi ve münkerden menedilmesini İslam ümmetine farz kılıyor. İşte Millî Görüş hareketi; fert ve toplumu hayra çağıran, marufu emreden ve münkerden sakındıran şuurlu bir topluluk, ümmet ve teşkilattır. İnsanları Allah yoluna çağıran, doğru dürüst salih işler işleyen ve ben Müslümanlardanım diyenden daha iyi sözlü kim olabilir? Bir de; “Topluma ne anlatacağız?” diye bir soru soruluyor. Fert ve topluma anlatılması emredilen şey, din ve düzen olarak İslam değil midir? Elbette İslam’dır. Öyleyse bu kapıyı tutmuş olan Millî Görüşçülerin derslerine iyi çalışmaları gerekir. Başka türlü kurtuluşa ermenin imkânı yoktur.

İnsan ve cin şeytanlarının düzenlerine ve dinlerine uymaktan kaçınıp, Allah’a yönelip O’na sığınanlar için müjdeler vardır. Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, gerçek akıl sahipleridir. Yapılan bir iş, Allah’ın rızasına uygun değilse böylesi bir işten hayır gelmez.

ALLAH’IN YOLU

Tebliğ ve davet edilecek yol, Allah’ın yoludur. Nahl 125: “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanları da, doğru yolu tutanları da en iyi bilendir.” Allah’ın yolu İslam’a, hikmetle davet edecek olanlar, başta peygamberler, âlimler, arifler, gerçeği öğrenmiş anlayışlı ve olgun Müslümanlardır. Hikmet; keskin ve ikna edici delillerdir. Hikmetle tebliğ; dikkatli olmak, muhatabın durumuna göre hareket etmek, en güzel bir tavrı takınmak, ısındırıcı olmak, etkileyici bir metot kullanmak, açık ve kesin deliller kullanmak, insanlara fayda sağlayacak, akılları aydınlatacak ve vicdanları harekete geçirecek örneklerle davet etmektir. Allah’ın yolu İslam’a güzel öğütle davet etmek; Kur’an’ın müjdeleri ve uyarıları ile olur. Öğüt yalnızca sözle değil, fiil ve davranışlarla da yapılır. Güzel ahlaka dayanan davranışların, bazen sözden daha etkileyici olduğu açıktır. Allah yoluna, güzel, tatlı, çekici ve doyurucu öğütlerle davet etmek gerekir. Çünkü bilgisiz, hikmetsiz, sert ve kaba davranmanın, taassupla hareket etmenin bir yararı olmaz. Allah yolunda en güzel bir biçimde mücadele; tebliğ yönteminin en güzel, en mantıklı, en inandırıcı, en çekici ve en ikna edici olmasını anlattığı gibi, tebliğe engel olucu unsurlarla en güzel mücadeleyi de göstermektedir. Mücadelenin günün şartlarını, sosyal yapının özelliklerini, muhatabın tutum ve dayanaklarını dikkate alarak sistemli, seviyeli, şuurlu bir şekilde yapılması gereklidir. Her bir Millî Görüşçü, fert ve toplumu, İslam’ın adil düzenine çağıran gönül erleri olmaları gerekir. “Dinlemiyorlar” diyen kimse, demek ki dinletmesini bilmeyen kimsedir. Öyleyse bu eksikliğin giderilmesi gerekir. Hak sözün bizatihi kendisinin bir tesir gücü vardır.

GÜZEL OLAN

Tebliğ ve davette güzel olan şeyler vardır. Bunların ilki, şefkat ve merhametle davet etmektir.

Müslümanların merhametli olması, Kur’an’ın emrettiği bir husustur. Başkalarına karşı şefkatli ve merhametli olmayan bir kişi, onların iyiliğini isteyebilir mi? Davetçi; insanların cehennem ateşinden kurtulup Allah’ın rızasına kavuşması için gayret sarf eden kimsedir. O kendisi için sevdiği bir şeyi başkaları için de sever. Şefkat ve merhametin göstergesi ise yumuşak söz söylemektir. Cennetle müjdelemek, cehennemle sakındırmak yerli yerinde yapıldığında, muhatap üzerinde etkili olur. Sanat; davanın en sihirli tebliğ ve telkin vasıtasıdır. Doğruluk ve güzellik; tebliğle, telkinle yayılır. Gerçek sanatın tüm dalları tebliğ vasıtalarıdır. Bazen sözle ifade edemediğinizi, bir çizgiyle anlatabilirsiniz. Makamınca okunan, Kur’an’ın ve ezanın daha etkileyici olduğu muhakkaktır. Sanat, tebliğ ve davette ince işçilik ve Müslümanlıktır.

HAKİKAT

Hak ile batıl, iman ile inkâr, İslam ile isyan, iyilikle kötülük bir olmaz. Tebliğ ve davetin hakikati fert ve toplumu Allah’ın yoluna; mutlak doğruya, tevhide, İslam’ın adil düzenine çağırmaktır. Salih amel; anlattığımız İslam’ı, önce ihlaslı bir şekilde nefsimizde yaşamak ve örnek olabilmektir. Unutmamalıyız ki, eteği tutuşan itfaiyeci, kendini kurtarmadan dışarıdaki yangını söndüremez. “Ben Müslümanlardanım” demek, yani Allah’a teslimiyet, İslam’ca düşünmek ve yaşamak çok etkileyicidir. Bir Müslüman, hakkı tebliğ ederken hayırlı ve faydalı şeyler konuşmalıdır. Mananın ağırlığını hafifletecek, söz ve eylemlerden sakınmak gerekir. 

En iyi tebliğ ve davet; inandığını gibi yaşamaktır. Şuurlu bir Müslüman, davet ettiği şeyi öncelikle kendisi yaşar, yaşayışıyla etkileyici olur. Unutulmamalıdır ki, her mümin İslam’ı yaşamaktan sorumlu olduğu gibi, İslam’ı temsil etmekten de sorumludur. Selam hidayete tabi olanlara…