Merhum Ebul Hasan en Nedevinin Hazreti Peygamberin (S.A.V.) hayatıyla alakalı kalame almış olduğu Siretü Hatem en Nebiyyin adlı kitabını okurken çok bilinen bir meselenin bilinmeyen bir noktasını keşfettim. O da şudur: Bilindiği gibi, Hazreti Peygamber Aleyhisselam Hudeybiye sulh anlaşmasından sonra Arap ve Arap olmayan kral ve yöneticilere davet mektupları göndermiştir. Bazı oryantalistler bu mektupların mahiyetini şüphe bulutları ile karartmaya çalışsa da tarihin gerçekleri arasındadır. Tarihin akışına uygundur, Bunlardan birisi de Azim er Rum/Rumların Büyüğü olarak nitelendirilen Bizans Kralı Hirakle yollanan mektuptur. Peygamberimizin Hirakle gönderdiği mektup meşhurdur ve burada Bizans Kralını Hıristiyanlardan kinaye Ariusçuların efendisi olarak nitelendirilmektedir. İman ederse Ariusçulara manevi rehberlik yapacağını aksi takdirde günahını üstleneceğini ifade etmektedir. Mektubun muhtevasında Müslüman ol, selamete er, esenliğe gir çağrısı vardır. İslam ile selamet aynı kökendendir. Burada ilginç bir nokta, Hazreti Peygamber Aleyhisselam Hirakli Ariusçuların lideri olarak nitelerken bilahare Müslümanlar ve bizzat Hazreti Peygamber Yuhanna Dımişki gibi Hirakl ile aynı kökenden Hıristiyanlar tarafından heretik ve Ariusçu olarak nitelendirilmiştir. Hazreti Peygamber Aleyhisselam bu mektubu diplomat sahabelerinden birisi olan Dıhyenin eliyle Busra Kralına veya naibine ulaştırılmıştır. Oradan da Hirakle intikal ettirilmiştir. Peygamberimizin diplomat sahabeleri arasında Amr İbnul As ve Hatıp İbni Ebi Baltaa gibi zevat vardır. Dıhye aynı zamanda Hazreti Cebrailin kisvesine büründüğü melek yüzlü sahabelerden birisidir. Bizans Kralı ise Dıhye mektupla geldiğinde Humustan şükran için Kudüse yaya olarak yürümektedir. Tarihte bazı sofu krallar bu şekilde hareket etmiştir. Safavi Şahı Birinci Şah Abbas İsfahandan Meşhede İmam Rıza türbesine yalın ayak yürüyerek gitmiştir. O zamanda bu bir takvalık göstergesidir.
Hiraklin Humustan Kudüse yaya olarak gitmesinin nedeni Perslere karşı kazandığı zaferdir. Meseleye Rum Suresinde temas edilmektedir. Müslümanlar ile Mekkeli Müşrikler bu hususta bahse girmişler ve bahsi Müslümanlar kazanmıştır. Sahabe diplomatlardan Dıhyenin mektubu gelmesi üzerine Bizans Kralı Hirakl devlet ricaline ve adamlarına Araplardan Hazreti Peygamberi tanıyan biri varsa huzuruna getirmelerini ister. O sıralarda ticaret kervanlarının anılan ismi Ebu Süfyan Kudüs civarlarında Gazzede bulunmaktadır. Elbette burada ticaret yapmaktadır. Bu da gösteriyor ki, Gazze, eski bir yerleşim ve ticaret merkezidir. Ebu Süfyan Hiraklin huzuruna Kudüse celp edilir. Buharide de anlatıldığı gibi Ebu Süfyan ile Hirakl arasında geniş bir konuşma ve sohbet geçer. Hirakl uyanık olmasının yanında bilge kraldır. Bilgi birikimine haiz, hikmet sahibi krallardandır. Bundan dolayı tebasını razı edemediğinden dolayı Müslüman olmasa bile Hazreti Peygambere Necaşi gibi gayet centilmence bir cevap yazmıştır. Ebu Süfyanı adeta sorguya çeker ve ardından aldığı cevaplarla tatmin olur ve Hazreti Peygamberin bir nebi olduğuna kanaat getirir ve şöyle der: "Eğer doğruysa, arkadaşları ayağımı bastığım yere kadar gelirler ve buralarını zapt ederler..." Hakikaten Hazreti Ebubekir ve Ömer önemlerinde Suriye, Bizans ile İslam devleti arasında harp sahasıdır. Hirakl Bizansın Suriyedeki merkezi ve askeri garnizonu Humusu terk ederken geriye son bir bakış fırlatır ve şöyle der: "dönüşü olmayan bir ayrılık..." Ve gerçekten de ondan sonra Suriye ebediyen İslam toprağı haline gelir.
Hirakl, İslam hakkında bugün Amerikalıların yaptıkları Humusda gibi geniş bir toplantı tertip eder. Bizansın ileri gelenlerini eski bir kalede toplar ve İslam hakkında onlara açılır. Esasında onları gizli bir biçimde İslama davet eder. Lakin toplumunun inadıyla ve nefretiyle karşılaşınca sadece kendilerini sınadığını söyler ve iman ile mülk ve saltanat arasında tercih noktasında saltanatı tercih eder. Lakin Ebu Süfyanın anlattıkları Hirakli çarpmış ve onda yer etmiştir. Hiraklın ilgisi ise Ebu Süfyanın gözünü açmış ve bu görüşme ona İslamın çok yakın bir zamanda parlayacağını göstermiş ve sonunda o da İslam kervanına katılmıştır. Hirakl dahil o dönemin Hıristiyanları ve Yahudileri yeni bir peygamber beklemektedir. Lakin Hirakl bunun Araplar arasından çıkacağını ummadığını söylemiştir. Ebu Süfyanı sorguladığında Hazreti Peygamberin yalandan hoşlanmadığını ve kalleşlik yapmadığını yani insanları kandırmadığını öğrenince ilginç bir kelam etmiştir: "Kulları aldatmayan, Allahı da aldatmaz (ona yalan isnat etmez, manasında)..." Gazze Kudüsün kapısıdır. Mısır ile Filistinin buluşma ve kavuşma noktasıdır. İmam Şafii gibi birçok İslam büyüğü de Gazze doğumludur. İnşallah Gazze yeniden Kudüsün kurtuluş kapısı olur