Taksim?deki çapulcu işgali ve bizim kör artistler

Abone Ol

Emek Sineması nı tarihi bir bina olduğu için koruma

altına alan bu artist kütlesi, ne hikmetse Gezi Parkı olaylarında yağmalanan,

üstleri sprey boya ile boyanan ve kırılan yüzlerce değil binlerce yıllık tarihi

eserler karşısında bir anda gözleri görmez, kulakları duymaz, akılları işlemez

oldu.

Ülke olarak çok sancılı aylar geçirdik. Her haftanın

gündemi bir diğerinden daha ateşli, daha yoğun ve daha sıkıntılı geçti. Önce,

belediyenin sokaklara kadar taşan birahane ve meyhanelerin yollara attıkları

masa ve sandalyeleri kaldırıp fiili işgal durumunu engelledikleri için yapılan

sokak eylemleri gündemimizi sardı. Sonra, restorasyon çalışmasına alınan

asırlık Emek Sineması düzeltilmesin o eski harabe hali ile kalsın diye

günlerce süren ciddi eylemler yapıldı. En nihayet, Taksim de birkaç ay evveline

kadar adını İstanbul da yaşayanların dahi bilmediği ve içinde yaşayan şarapçı,

ayyaş,  hapçı serserilerden dolayı geç

vakitlerde kimsenin içinden geçmeye cesaret edemediği GEZİ PARKI olayları.

Tüm bu olaylarda dikkat çeken en önemli husus, yürüyüş

yapan eylemcilerin en önünde sanata, sanatçıya ve sanat eserine saygı duyulması

gerektiğini halka empoze etmeye çalışan ve ülke çapında da ciddi hayran

kitlesine sahip ünlü insanların olmasıydı. Meselâ bu kişilerden bir kısmı Emek

Sineması olaylarında şöyle söylediler;

Yaklaşık yüz yıllık bir geçmişe sahip olan sinemamızı

dozerlerle yıkmaya çalışan güçlere karşı direniyoruz.

Gerçekte hadise böyle miydi Yani Emek Sineması nın

tarihi o kadar eski mi Cevabı evet. 1884 senesinde mimar Alexandre Vallaury

tarafından inşa edilen bu tarihi binaya 1924 senesinde bir sinema salonu

yapıldı. O zamanlar adı Melek Sineması olan bu sinema, 1940 larda İstanbul

Belediyesi ne, oradan da Emekli Sandığı na geçti. Bu tarihte Emekli Sandığı,

sinemanın işletmeciliğini de alarak adını Emek olarak değiştirdi.

İlgili birimler bu tarihi binayı neden yıktılar Bina

hakkındaki deprem raporu nasıldı Güçlendirme çalışması yapılsaydı bina kurtarılabilir

miydi Asıl yazımıza muhatap olan konu bunlar olmadığı için bu sorular üzerinde

durmayacağız.

Tüm Türkiye ce tanınan ve belli bir hayran kitlesi olan

bazı film artistleri eylemlerde kalabalık halk guruplarının önünde pankart

açmış yürürken kendilerine uzatılan mikrofonlara da yorum olarak,

yetkililerinin Emek Sineması nın tarihi eser olma özelliği taşıması baz

alınarak tarihi eserlere ve tarihe saygı duymadığı noktasında ağız birliği

etmişçesine demeçler verdiler. Yani bu artistler için tarih ve tarihi eserler,

uğrunda biber gazı yiyecek kadar, polis araçlarından sıkılan tazyikli su ile

ıslanacak kadar önemliydi.

Fakat gelişen olaylar ve ülkeyi karıştırmaya, ülke

çapında genel bir istikrarsızlık meydana getirmeye çalışanlar tarafından ortaya

çıkartılan Taksim Gezi Parkı olaylarından sonra gördük ki, bizim bu tarihi

değerlere çok önem veren, tarihi eserlere düşkünlüğü uğruna TOMA ların önüne

hedef olan artistlerimiz meğerse hiç de göründükleri gibi tarih ve tarihi

eserler hayranı ve dostu değillermiş. Meğerse tarihi binaları koruma bahanesi

sadece paravan, göstermelik bir sebepmiş.

Taksim de başlayan Gezi Parkı olayları esnasında şirazesi

kaymış, tüm dengesini kaybetmiş, saldırgan bir hayvan görüntüsü içerisinde

kaldırım taşlarını bile söken, yeni dikilen çiçekleri ezmekten çekinmeyen,

uluorta her yerde kadın erkek komün hayatı biçiminde karmakarışık yaşayan bu

kalabalık kütle, gözünü kan bürümüşçesine önüne gelen her şeyi yıktı, yaktı ve

parçaladı. Yani önündeki malzemenin ya da binanın ne olduğunu hiç düşünmedi. Bu

kalabalık gözü dönmüşlerin en önünde yürüyen ve arkasındakilere mihmandarlık

yapan, onlara varlıkları ile güç katan güya bu kendilerini sanatçı diye takdim

eden artistler bu yıkıma, bu hakiki tarih kıyımına hiçbir şey demediler. Emek

Sineması nı tarihi bir bina olduğu için koruma altına alan bu artist kütlesi,

ne hikmetse Gezi Parkı olaylarında yağmalanan, üstleri sprey boya ile boyanan

ve kırılan yüzlerce değil binlerce yıllık tarihi eserler karşısında bir anda

gözleri görmez, kulakları duymaz, akılları işlemez oldu. Bu çifte standartlı

duruş, ayda 300 milyar-500 milyar kazanan bu artistlerin esasında niyetinin ne

olduğunu bizlere ifşa etti. Beyoğlu ve onun üst tarafı olan Taksim, o

artistlerin uğrunda eylemler yaptıkları Emek Sineması gibi yüz yıllık değil,

yüzlerce yıllık geçmişe sahip yüzlerce bina ile süslenmiş bir bölgedir.

Bunlardan biri yaklaşık üçyüz sene önce Sultan Birinci Mahmut Han tarafından

yaptırılan ve bulunduğu semte de ismini veren Taksim Maksemi dir. İstanbul un

suriçi dışındaki kuzey ve batı kısımları nüfusça kalabalıklaşmaya başlayınca

Galata, Beşiktaş, Beyoğlu, Boğaz kıyıları ve Kasımpaşa da su kıtlığı ortaya

çıkmıştır. 16. yüzyıldan itibaren inşa edilen isale hatları da zamanla ihtiyacı

karşılamamıştır. 1730 yılında tahta çıkan I. Mahmut bu işe el atarak, 1732 de

25 kilometre uzunluğunda bir isale hattı Taksim suyu ile bu suya ait depo,

Maksem ve dağıtım şebekesini yaptırmıştır Üçyüz yıldır tahrip olmadan

sapasağlam Taksim Meydanı ndaki yerinde duran Taksim Maksemi ve su saklama

sarnıcı ne yazık ki yapılmasından üçyüz sene sonra Gezi Parkı eşkıyaları

tarafından yazı tahtasına çevrilmiştir.

Çapulcu tarih düşmanlarının harap ettiği bir diğer tarihi

eser, İstiklal Caddesi nin Odakule kısmında bulunan ve Mısır Hidivi Abbas Halim

Paşa ya ait olan, bundan daha önemlisi ise içinde 27 Aralık 1936 da millî

marşımızın yazarı rahmetli Mehmet Akif Ersoy un vefat ettiği Mısır

Apartmanı dır. 1905 yılında, yıkılan Trocadero Tiyatrosu nun yerine, Mısırlı

Abbas Halim Paşa tarafından kışlık konak olarak yaptırılan bu binanın duvarları

da çapulcu sürüleri tarafından kirletildi, perişan edildi. Emek Sineması kadar

eski olan bu binanın duvarları şehir eşkıyaları tarafından kirletilirken bu

bizim tarih sever artistlerimiz elbette o saldırganların içindeydi.

Hangi birini sayalım, hangi birini anlatalım Her biri

birbirinden muhteşem ve tarihi eser olma özelliğine sahip onlarca bina, bu

şuursuz ve köksüz sürünün tecavüzüne maruz kaldı. Hangi biri için üzülelim

Camı çerçevesi kırılan ve en az Emek Sineması kadar yaşlı Elhamra Sineması için

mi En az 300 yıllık bir bina olan ve bizim artistlerin uğrunda eylem yapıp

sokaklarda sürüklendikleri Emek Sineması ndan 3 kat daha yaşlı olan ve şu an

Fransız Kültür Merkezi olarak kullanılan Osmanlı nın ilk yabancı elçilik

binasına mı Kabataş taki alınlık mermerleri marjinal sol örgütlerin reklam

panosuna çevrilen ve belediye tarafından gri bir boya ile örtülen yine 300

senelik Hekimoğlu Ali Paşa Sebili ne mi Eskiden Rus Konsolosluğu olarak

kullanılan ve Tanzimat dönemini, Sultan Abdülmecit zamanını gören Narmanlı Han

için mi Galatasaray Lisesi nin asırlık duvarları için mi Yoksa yan

tarafındaki sokakta bulunan ve Sultan Abdülhamit Han ın tahta çıkışının 25.

yıldönümü münasebeti için yaptırılan Hamidiye Çeşmesi için mi Abdülhamit

Han ın paşalarından Küçük Said Paşa tarafından yaptırılan Çiçek Pasajı için mi

Yoksa, her biri yüz-yüzelli yıllık geçmişe sahip Rumeli Pasajı, Suriye Pasajı,

Hozopulo Pasajı, Markiz Pastanesi ya da 1875 yılında dünyanın en eski ikinci

metrosu olarak Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılan Tünel binasına mı hangi

bir tarihi eserimize ağlayalım Hangi birinin üstüne kirli ellerinizle

yazdığınız yazıları gözyaşlarımızla silelim Size soruyorum

Sinemaların, dizi filmlerin aranan elemanları olarak

ortalıkta fink atan ve en ufak bahaneyi eylem yapmak için kullanan artist

tayfası size soruyorum; sizlerden aldıkları gazla etraflarına vahşet saçan ve

gözler önünde yüzlerce yıllık tarihi eserleri kirleten bu çapulcu sürülerinin

açtığı hangi zararı telafi edelim ..

İşin en acı tarafı ise yaşanan vahşetin yürekleri burkan

boyutuydu. Zira bu tarih katliamı, tarihi eser olarak gördükleri Emek Sineması

için polisle karşı karşıya gelmekten çekinmeyen şuurlu artistlerimizin,

sanatçılarımızın gözü önünde oldu. Üç ağaca ağıtlar yakanlar bu tarih kıyımını

görmediler bile. TOMA suyunun rengini analiz eden, biber gazı açısını

hesaplayan, ağaç reçinesine ağıt yakan özgür dünya, bu olaylarda sizin

insanlığınız öldü, kahrolun. Yazık ki ne yazık Binlerce kez yazık! Ama bu

ülke, bu millet ne işgaller, ne taarruzlar gördü. Cengiz Han ın çapulcu

ordusunun açtığı yaraları tedavi eden bu yüce millet, elbette bu modern

zamanların çapulcu yağmacılarının açtığı yarayı da tedavi edecek güçtedir

vesselâm