Suudİ Arabistan ve İran arasındaki idam krizinde siyasi
tansiyon her geçen gün daha da yükseliyor. Başta BM, Çin, ABD ve Rusya dan
gelen itidal çağrılarına ve arabuluculuk önerilerine rağmen taraflar şimdilik
buna itibar etmiyor. Bir taraftan üst perdeden birbirlerini tehdit ederlerken,
diğer taraftan da müttefikleriyle birlikte ellerindeki tüm araçları seferber
edebileceklerine yönelik kararlılık gösterileri yapıyorlar.
Örneğin İran ın dini lideri Ayetullah Hamaney, Suudi
Arabistan ın Şii din adamı Nimr El-Nimr i idam etmesi nedeniyle ilahi
intikamla yüz yüze geleceğini söylerken, Şii liderler tepkilerini cehennemin
kapısı aralandı şeklinde ortaya koyuyor. Daha önceleri İsrail e karşı
kullanılan bu tehdit dilinin bir İslam devletine karşı kullanılıyor olması,
elbette işin trajikomik tarafı. Bu durum, İslam dünyasının hasım noktasında
geldiği son aşama olarak da kabul edilebilir.
Bunun dışında tüm dünya, İran Devrim Muhafızları nın
yeraltındaki balistik füze tesisi görüntüleriyle birlikte, cehennem kapılarının
ardında ne olduğunu da görmüş oldu. İran Meclis Başkanı Laricani tarafından
açılan bu kapıların ardında meğerse ilahi intikam gerçekleştirecek olan 1700
kilometre menzilli Emad Füzeleri varmış.
Bu füzelerin dışında Hizbullah ın yaptığı açıklama da
dikkat çekici idi. Hizbullah lideri Nasrallah, Şeyh Nemr in idam edilmesi
hakkında yaptığı açıklamada, olayın hafife alınamayacağını söylerken, Suudi
Arabistan ın tekfirci grupların mucidi olduğunu eklemeyi de unutmadı. Daha
önceleri bu türden tekfirci grupların arkasında İngiltere, ABD ve İsrail gibi
devletlerin adları sayılırken, şimdilerde büyük ve küçük şeytanların yer
değiştirmeye başladığına şahit oluyoruz.
İran ve Hizbullah kanadından yapılan bu açıklamaların
anlamı çok açık. Suudi Arabistan ve müttefikleri ile Suriye den Yemen e ve
hatta Afrika nın içlerine kadar uzanan geniş bir hatta vekâleten ve doğrudan
her türlü savaşa hazırız mesajı veriliyor. Dolayısıyla başını İran ın çektiği
Şii ekseni, başta Körfez Ülkeleri nde olmak üzere, bölgedeki tüm Şiileri
harekete geçirecek yeni bir kitlesel hamleyi başlatabilir.
Direnç Cephesi nin yönünü büyük ölçüde Körfez e doğru
çevirdiği bir ortamda Riyad yönetimi de çok boyutlu bir hamle
başlatabileceğiyle ilgili mesajlar veriyor. Bu kapsamda Suudi Arabistan
Dışişleri Bakanı Adel al-Jubeir in İran a uygulanacak yaptırımlarla ilgili
açıklaması sadece küçük bir başlangıç gibi görünüyor.
Suudi Bakan bu açıklamaları yaparken idam edilen din
adamı Nimr yi, saldırılarda sorumluluğu bulunan terörist olarak nitelendirmeye
devam etmesi ve idamlar için Suudi Arabistan ın eleştirilmek yerine tebrik
edilmesi gerektiğini söylemesi, işin psikolojik harp boyutu kadar, Riyad
yönetiminin bugüne kadar sergilemediği cesaret gösterisi ve güvendiği bir takım
hususlar açısından da dikkat çekici.
İlişkilerdeki kopmanın nedenini İran ın agresif
politikaları olarak ortaya koyan Suud yönetimi, anlaşıldığı kadarıyla elinin
çok kuvvetli olduğuna inanıyor. Burada akla gelen ilk husus da petrol
fiyatları. Rusya ya diz çöktürmeyi hedefleyen benzer bir senaryo bundan sonraki
süreçte İran için de devreye sokulacak gibi. 2011 de ciddi anlamda sosyal
olaylar yaşamış ve bundan ötürü ABD ile istemeye istemeye nükleer müzakere
sürecine girmiş İran ın Suudi Arabistan ile bir rekabete girebilmesi çok mümkün
görünmüyor.
Daha da ötesi, Riyad yönetimi İran ın ekonomi dışındaki
diğer zayıf noktalarına yönelik hamleler de başlatabilir ya da bu türden
hamlelere destek sağlayabilir. Suudi Arabistan ın Afganistan ın Sovyetlerce
işgalinden bu yana bu hususta fazlasıyla deneyim edindiğini sağır sultan bile
biliyor.
Nitekim bununla ilgili ilk sinyalleri idam krizinden
aylar önce verdiğini görüyoruz. Suudi Arabistan hükümetinin danışmanlarından
Enver Macid Eşki, Haziran 2015 te Sputnik tarafından kendisine yöneltilen
Ortadoğu daki durumun istikrara kavuşması için neler yapılmalı sorusuna
cevap verirken aynen şu ifadeleri kullanıyor: ...İran daki rejimin
değiştirilmesi gerekiyor, zira Fars devletini geri getirme niyetindeler. Bu
rejim politikasını değiştirmezse önümüzdeki 3 yılda İran da şu bağımsızlık
hareketleri doğar: Kürdistan, Golestan, Arabistan, Azerbaycan (İran a bağlı
Doğu ve Batı Azerbaycan). Bu durumda rejim değişir, yerine yenisi gelir; komşu
ülkelere yönelik daha dost bir rejim.
Bu noktada hatırlatalım. İdam krizinin hemen akabinde
sadece Suudi yönetimine karşı protestolar gerçekleştirilmedi. Suud Kralına
bağlılığını bildiren İran ın Ahwaz bölgesindeki Araplar da gösteriler yaptı.
Irak ile savaşında İran ın kâbusu olan bu bölgedeki Arapların bir kez daha
sahneye çıkması, muhtemelen Tahran yönetiminin canını fazlasıyla sıkmıştır.
Görünen o ki, İran/Fars tehdidi Arap milliyetçiliğini bir
kez daha tetiklemişe benziyor. Arap
milliyetçiliği İsrail karşıtlığı yerine, Fars karşıtlığını merkeze almış
görünüyor ve gelişmeler, Suud Danışman Ekşi nin Ortadoğu daki durumun
istikrara kavuşması için birleşik Arap gücünün varlığına ihtiyaç var tespitini
hayata geçiriyor. Yani İran ordusuna karşı bir Arap ordusu.
Son bir husus ise, IŞİD in önümüzdeki süreçte İran ı
hedef alabileceğine yönelik bir takım haberlerin gündeme gelmeye başlamış
olması. Eğer bu doğru ise, o zaman cehennemin kapıları aralanmakla kalmaz,
sonuna kadar açılır. Bu ise, İslam dünyasının kendi içindeki iç savaşla eşdeğer
olacaktır. Dolayısıyla, durum göründüğünden de vahim!