ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel in geçen haftaki Ortadoğu
ziyareti sırasında İsrail, İngiliz ve Fransız yetkililerin raporları
doğrultusunda, Suriye Rejimi nin 1991 de BM tarafından kitle imha silahları
kategorisinde yer alan ve 1993 te CWC (Kimyasal Silahlar Konvensiyonu)
tarafından yasaklanmış sarin gazını kullandığını ifade etmişti.
ABD Başkanı Barack Obama ise, daha ihtiyatlı bir
yaklaşımla sarin gazının Suriye de kullanılmış olduğunu, fakat kimin tarafından
kullanıldığının teyit edilemediğini ifade ederek, bir bakıma ABD nin Irak
tecrübesiyle ihtiyatı elden bırakmamaya çalışmıştır. Olayların başından beri
Esed in yanında yer almaya çalışan Rusya dan, Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ise,
WMD kartını ön plana çıkararak, Irak senaryosunun Suriye de tatbik edilerek
konunun politize edilmeye çalışıldığını ifade ederek, iddiaların
araştırılmasını isterken, Başbakan Erdoğan ise, ABD başkanı Barack Obama nin
ihtiyatlı tavrına rağmen, Suriye de Esed rejiminin kimyasal silah kullanmakta
olduğunu savunarak bir adım daha ileri giderek dikkatleri üzerine çekmiştir.
Suriye deki mevcut keşmekeş, tepeden inmeci ABD destekli
önyargılı anlayış ve yaklaşımlarla, sorunun Suriye de iradi müptezelleşmesini
yitirerek ve tek boyutlu olmaktan çıkıp, uluslararası boyutlara dönüşmesine
neden olmuştur.
Türkiye de ise, Ortadoğu daki geleceğini büyük ölçüde
yakından ilgilendiren Suriye sorunu karşısında, Tennessee Williams ın Sırça
Kümes (The Glass Menagerie) ini aratmayacak kadar popülist yaklaşımların
sergilenmekte olduğunu görmek mümkündür. Aslına bakacak olursak, Suriye
denkleminin iyi bir yaklaşımla ve iyi komşuluk ve kardeşlik skalasıyla çözüme
kavuşması, Türkiye nin Ortadoğu politikasının zübdesini (özünü) oluşturmaya
yönelik bir adım olabilir. Fakat mevcut iktidarın bu amaçtan çok uzak ara
durmakta olduğunu görmek mümkündür.
Ne yazık ki, şimdiye kadar Suriye konusunda sessiz
kalmayı yeğleyen ve bütün olumsuzluk yükünü Türkiye, Ürdün, Katar gibi ülkelerin
omuzlarına yığan ABD yönetimi, şu anda rota değişikliğine giderek Suriye
konusunda atılacak adımların ana planlarını İsrail ile birlikte şekillendirmeye
çalışmaktadır. İsrailli yetkililer, sarin gazı konusunda ABD li senatörlerden
Carl Levin ve John Mc Cain e birer mektup göndererek, ABD nin Suriye de
kırmızı çizgi olarak ilan ettiği kimyasal gaz konusunda kamuoyu
oluşturulmasını sağlamaya çalışmaktadırlar.
Bu arada, daha önce yaptığı açıklamalarda, Obama nın
başkanlığında Türk-Amerikan ilişkilerinin daha çok kenetlenip derinleşeceğini
ifade eden ve ünlü TIME de Erdoğan ın kapak olduğu haberde AK Parti, Arap
partileri için ilham kaynağı olabilir ancak bir model olamaz. şeklinde beyanat
veren Center for the American Progress kıdemli üyesi ve Ulusal Team in de üyesi
ve Türkiye sorumlusu Michael Werz, aynı kurumdan Tom Perriello ve İcrai Başkan
Yardımcısı Winnie Stachelberg de bir haftalığına bölgeyi tarayarak Amerikan
yönetimine Suriye nin geleceğiyle ilgili rapor sunmuşlardır.
Raporda, Suriye deki çözüm sürecinin uzaması durumunda,
Ürdün, Türkiye ve Lübnan da yer alan kamplardaki Suriyelilerin
radikalleşeceğini ve bu durumdan müttefik ülkelerin ve ABD nin
etkilenebileceğini, Al Kaide ve diğer örgütlerin Suriye içerisinde faaliyet
gösterebilecekleri alanların elimine edilmesi, Suriye nin elindeki kimyasal
silahların önlenmesi ve kullanımının engellenmesi gibi, konulara
değinilmektedir.
Michael Werz gibi bölgede söz sahibi uzmanların raporları
doğrultusunda, ABD nin Suriye politikasında yeni hamleler peşinde olduğu tahmin
edilmektedir. Son sarin gazı ile ilgili oluşturulmaya çalışılan kamuoyu da
bunun en belirgin göstergesi olsa gerek.