Bu iki ülke adeta Ortadoğu nun ikizleri. Birbirleri ile
olan kader bağları bazen olumlu bazen olumsuz, bazen zayıf, bazen de güçlü
Biri ABD nin başını çektiği Batı grubu içinde yer alırken
diğeri Rusya nın başını çektiği Doğu grubu içinde yer alıyor. Adeta bir
tahterevallinin iki ucunda oturuyorlar.
Suriye nin Rusya ile bağı 1949 yılında, İsrail in ABD ile
bağı da 1948 de oluştu. Bugüne değin tam üç kez ölümüne savaşan iki toplum
arasındaki savaşların ilk ikisinde savaşı İsrail kazanırken, üçüncü olan 1973
yılında yapılan Yom Kippur Savaşı nda durum değişti. Bu savaşta dört gün Suriye
ve Mısır orduları İsrail e karşı kesin zafer kazanmışken, baba Hafız Esad ın
Suriye ordusunun ele geçirdiği Golan tepelerinden aşağılara inmemesi
talimatından kaynaklanan yanlış stratejisi ve İsrail in de bu duraklamayı
fırsat bilip ABD yi fiilen yardıma çağırması savaşın kaderini değiştirdi ve
İsrail önce kuzeyde Suriye ordusunu, güneyde Mısır ordusunu darmadağın ederek
savaşın sonucunu lehine çevirmeyi başardı. Ki, bu sonuç çıkmasaydı,
Ortadoğu nun batı kıyılarında İsrail devleti olmayacaktı.
Gerçekte Mart 2011 tarihinden beri Suriye de devam eden
iç savaşın galibi İsrail oldu. 21 Ağustos ta Şam ın Muademiye bölgesine yapılan
kimyasal saldırının Suriye hükümet kuvvetlerinin üzerine kalmasından sonra
geçen hafta içinde ABD ve Rusya arasında üzerinde mutabakata varılan Suriye nin
kimyasal silahlarını BM yetkililerine veya da BM nin uygun göreceği bir heyete
teslim etmesi ile ilgili antlaşma İsrail e derin bir soluk aldırdı.
Suriye nin, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ni imzalaması da
bu antlaşmanın yürürlüğe girmesinden kısa bir müddet sonra gerçekleşecek. BM
Genel Sekreterliği bu konuda geçen hafta sonunda bir açıklama yaparak,
Suriye nin Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ne katılmak için yaptığı başvurunun
kabul edildiğini ve sürecin de başladığını ilgili taraflara ve dünya kamuoyuna
bildirdi. Suriye bu konuda yalnız değil. Bölgesel sorunlardan ve de göze göz,
dişe diş prensibinden dolayı İsrail ve Mısır da Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ni
bugüne değin imzalamış değiller.
Suriye ve Mısır, İsrail den, İsrail de geçmişte yaşadığı
savaşlar nedeni ile Suriye ve Mısır dan çekindiği için topu birbirlerine atıp
Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ni imzalamadılar. Mısır, Suriye nin haricinde bu
sözleşmeye imza atmayan yegâne Arap devleti.
Suriye Kimyasal Silahlar Sözleşmesi ni imzaladığı anda
dünya kamuoyu İsrail in ve Mısır ın üzerine çullanacak ve her ikisinden de
ellerinde bulundurdukları kimyasal silahları açıklamalarını isteyecek. İsrail
zaten uluslararası bir çağrı veya da insan hakları dernekleri tarafından
başlatılacak bir kampanyada suçlanmamak için şimdiden propaganda çalışmalarına
başladı bile.
Böylesi bir gelişme bölge için çok daha hayırlı ve
kötünün iyisi bir durum olacak. Bundan sonra bölgedeki Arap-İsrail çatışmaları,
İsrail in nükleer silah kullanımına başvurmadığı müddetçe geleneksel silahlarla
yapılacak demektir. İsrail in Arap ülkelerinden bir tanesine karşı nükleer
silah kullanması, er veya geç kendisinin de sonunu getireceğinden, bundan
kesinkes kaçınacağı da çok doğru bir varsayım ve strateji.
Bu aşamadan sonra İsrail in en büyük korkusu
Tahran-Şam-Beyrut ittifakının kurulması. Bu ittifakın temel taşı ise Beşar
Esad. Bu nedenle de İsrail, bu ittifakın kurulmasını önlemek için Beşar Esad ın
yönetimden gitmesi için elden geleni yapacak.
İsrail in bundan sonra yapacağı iş Suriye de çatışan
gruplar üzerindeki etkisini arttırmak ve kendisine göre kötünün iyisi olan El
Kaide ye destek çıkmak olacak. Elbette ki bu stratejisini uygularken yanında ve
arkasında ABD nin tüm istihbarat olanakları, ordusu, farklı amaçlara yönelik
her tür silah ve karşı casusluk teşkilatı da hazır bulunacak.
Suriye deki iç çatışmanın galibi gerçekten de İsrail.
Eninde sonunda Suriye ye istediği şekli verecek.