Suriye konusunda kuyuya düşmek

Abone Ol

Aylardır bu konu ile meşgulüz. Tuhaf ve çelişkili durumlar yaşamak, bu konuda sürekli olarak bir açmaza doğru sürüklenmek bizleri de yordu. Benzer şeyleri yinelemek zorunda kalıyoruz. Türkiyenin temel sorunu bir olaya bakarken başlangıç ile sonuçlarının çelişkilerini yaşıyor.

Zalim bir kral olan Beşar Esad babadan gelen genler mi diyelim, iktidar hırsı mıdır, kendisini koruma güdüsü müdür giderek daha da zalimleşiyor. Beşar Esad önemli bir sorun. Onun ötesinde bizim sorunlarımız daha büyük. Çelişkiler içinde olmak, başına dert almak gibi. İsrail konusunda bir ara şahinleşip istenilen sonuçlar alınamayınca giderek suskunluğa bırakmak arada bir milletin "gazını almak" adına höykürmek bir üslup oldu. Bir ülke komşularıyla sürekli olarak gerilim içinde yaşar mı, yaşarsa bundan ne elde edebilir

Bazı önemli konular üzerinde sık duruyoruz. Uygarlık coğrafyamızda yer alan eserlerin imhası üzerinde kimse durmuyor. Suriye iktidarının yakını veya dayanağı olan Nusayrileri hedef tahtasına koymak ve politikayı bunun üzerine kurmak ne kadar sağlıklıdır. Suriyedeki Nusayrilerin kökü kazınsa o zaman sorun biter mi Neden sorunları mezhep konusuna taşıyorlar Burada önce bir insanlık sorunu var. Bu sorun taraflar açısından elbette önemlidir. Bir taraftan yana olmak, diğer tarafı göz ardı etmek, yok saymak ve hatta düşman olarak görmek ne kadar doğrudur

Hem Suriye sorununa bir Müslümanın bakışıyla mı bakılıyor Laik Türkiye düzleminden bir Müslüman olarak bakıp yargılamak sağlıklı sonuçlara götürür mü Madem müsalli insanlar iktidardadır, bunlar ülke içinde İslâm ruhuna uygun bazı konuları zaman içinde neden gidermiyorlar En büyük kumar mekanizması olan milli piyango, sömürü aracı olan faiz konusunda kimsenin kılı kıpırdamıyor. Laik, faizli ve kumarlı bir sistemin yöneticisi olarak Suriye konusunda neden İslâmî bir bakış üstleniliyor. Hem bir zaman İslâm ülkeleri yöneticilerinin toplantısında "Faizin bir dünya gerçeği olduğu" vurgusu ile Suriye konusu nasıl bir arada tutulabiliniyor O ayrı bu ayrı mı diyeceğiz

Diyemeyiz. Türkiye medyasının bir kanadına bakılırsa Beşar Esad ve yönetimi daha laik ve seküler. Sorun Türkiyenin bağlandığı çevrelerin dayatması, ardından da ortada bırakmasıdır. Bu gerilim salt Suriye ile olsa iyi, ama bir Irak ve İran ile gerilim dorukta. Batılıların asıl hedefi İran. Yarın İrana müdahalede bulunulduğunda Türkiye hemen NATO şemsiyesi altına girmek zorunda! Çünkü Türkiye yöneticileri bir adım bile olsa onların emrinden çıkamazlar.

Bu savaş olmaktan da çıkıyor artık. Masum insanların katli bir yana, bir de komşu ülkelerin yaptırımları daha tehlikeli sonuçlara götürecek. Türkiye, Suriye ile elektrik akışını durdurdu. Suriye yönetimi istemiyormuş gibi bir şey söyleniyor. Bir ülke yöneticisi kendi kendisinin kuyusunu kazar mı Ülkemiz acil bir adım atmalı. Sorunun çözümü için komşu ülkeler ile birlikte bir araya gelinmeli, sürece sözü geçen ülkeler dâhil edilmeli. Muhatap insan olduğuna göre bir an önce insani duygular ön plana çekilmeli. Zaman içinde gerilim soğutulmalı. Türkiye çelişkileri bakımından başka sorunlarla da yüz yüze. Suriyeli muhaliflere destek verilirken kendi ülkesindeki çatışmalarda karşı tarafa destek verilmesinden son derece rahatsız. Yıllardır Türkiyede kan akıyor ve bu ülkenin en önemli sorunu. Bu sorunu kendi uygarlık değerlerimizle gidermek mümkünken kanı ve şiddeti arttırıcılıktan kaçınılmıyor.

Siz bir topluluğu sekülerleştireceksiniz, laik ruhlu hale getireceksiniz, insanların kimi asabiyetlerini öne çıkaracaksınız, sorunlar başlayacak, ondan sonra da bunu şiddet ile durdurmaya çalışacaksınız Bu durum Suriye için de geçerlidir. Düşününki burnunuzun dibinde bir kandil olayı var ve siz yıllardır onun üstesinden gelemiyorsunuz. Hamasi duygularla bilmem kaç saat içinde Şama gireceğinizi söyleye durursunuz. Bir zamanlar Araplar isterse Yahudileri bir avuç tükürükle boğar diyen sizler değil miydiniz Öyle ise neden siz bu güçle kendi iç sorunlarınızı aşamıyorsunuz Birkaç saat içinde Şama girebilirlermiş!..