Süreçleri doğru okumak

Abone Ol

Her hareket, her ideoloji, bütün ögeleri ile aynı ruh, aynı cevher ve aynı özel hedefe bağlı olan bir bütün olduğu bir hakikattir. Bir ideolojinin, hareketin parçalanması, onun ölümü ve cansız bir beden gibi yarılması demektir. Bu görüş elbette kendi içinde büyük bir hakikati barındırıyor. Şeriati’nin de yukarıda tespit ettiği noktalar bir uzuv gibi bütünsel bir işleve sahip olmalıdır yoksa hastalık baş gösterdiğinde uzuvların hangisinin sağlam ve işler olduğunun bir anlamı kalmaz. Bütüncül bir varlıktan yoksunluk çok mühim bir problemdir. Çünkü sürekli parçalar arası uyumsuzluk verimsizliği ve de hastalık halinin bir varlık biçimi olarak hayat bulmasına neden olur. Bu nedenle bazen varlıkmış gibi görünen bu hâl yokluktan bile kötüdür. Yokluk bilinir de varmış gibi görünen sürekli aldatır. İkna olmamış kitleler bir hayatiyet ifade edemezler ve varlık ortaya koyamazlar. Hâl böyleyken bütünlüğü sağlayacak cevher bozulmaya yüz tutar ve cevher de yok olduğunda her şey tanımsız dolayısı ile anlamsız kalır.

Bu anlamsızlığın içerisinde her türlü savrulma her türlü bozulma kendini, kendince yeni bir anlam kümesi ile tanımlar. Bütünden bir parçayı bütünün tam kendisiymiş gibi savunma pozisyonuna gecenler tuttukları parçayı bütünün tamamen kendisi olarak algılanmasını talep ederler ve bu noktada kati bir inanca bürünürler. Böylesi katılıklar da buharlaşmalara neden olur. Böylesi zamanlar her türlü zihni bulantının kendine yol bulduğu zamanlar olarak tarif edilir. Aslında bir yönüyle bir güçsüzlük ve kendini kaybetme zamanıdır. Tarihin sayfaları arasında birçok örnek bulunabilir. Ancak her yolculuğun kendi doğal akışı ve hikâyesi vardır. Ve bu hikâye kendi akışı içerisinde oluşur. Bu nedenle harekete yön verenlerin tutumları, mizaçları bu süreçlerin ne yönde gelişeceğini belirler. 

Zahmetsizce ve kaba indirgemeci bir tavırla herkesin kendi dışındaki herkesten korktuğu ve herkesin bir diğerine tahammülsüzleştiği böylesi zamanlarda aklın, mantığın ve de vicdanın çoğu vakit devre dışı kaldığı görülür. Acımasızca insanlar, kurumlar yıpratılıp her şeyin sonuçsuz kalmasına neden olunur. Vicdan ile hakikat arasında sıkıştırılan karar vericilerin kararları arasında dolaysız bir nedensellik bağı tesis ettirilmek istenir. Bu böyle gerçekleşmediği zamanlarda ise karar vericilerin sorgulandığı, onlarda eksiklikler arandığı bir süreç devreye girer. Kutsalların yontulduğu, bir silah olarak kullanıldığı bir süreçte kendi temsillerine kılıf olarak kendi arzularını ete kemiğe büründürmek isteyenler kendilerini safi bir durulukla tanımlamak gibi bir yol seçerler. Uzaktan bakınca sanki hakikatmiş gibi algılanacak bir tutum içerisine girerler ancak yakından baktıkça o kaba indirgemeci yüz kendini daha net bir şekilde gösterir.

Kendilerini de zaten o sayede bir anlamlandırma yoluna giderler hatta neresinden bakarsan bak sanki bir fikri farklılıkları ya da inançsal bir farklılıkları varmış gibi hareket etmelerine rağmen aslında sadece sahiplikle/temsil ile alakalı bir takım hazımsızlıkları barındırdıkları, bunu da kutsallaştırıp kendilerini onun arkasına gizledikleri görülür. Sözde, o kutlu çaba içinde bir varlık inşa etmeyi göze alan son kaleler olarak gösterme gayreti de bu cevherin yıpranması ile alakalıdır. Bütünlüğün yok olması sonucu; ruh ve anlam bütünlüğünün parçalanışını hızlandırıcı, yıpratıcı ve yorucu adımlar olarak ifade edilebilir. Böylesi vakitlerde hareketlerin/ideolojilerin sürecin her aşamasında ortaya çıkan sonuçlardan bağımsız bir şekilde kendilerini gözden geçirmekten çekinmemesi gerekir. Her muhasebe süreci yolculuğun bütünsellik içerisinde ve cevheri tüketmeden yol almaya vesile olacaktır. Tevhidi bozan her şey yolu ve yolculuğu hatta akideyi etkilediği gibi ivmelenmenin önüne de geçer. Bu nedenle etkiyi kıran, yetkileri doğru konumlandırmak da bunun ilk adımı olacaktır. Hoşça bakın zatınıza…