Öykü Güncesi-Sular Tutuştuğunda
Yazar kimdir sorusunun cevabı, yazarın yazdıklarında
gizlidir diye düşünüyorum. Yazılanlar sorumluluk duygusunu iletebiliyorsa
okuyucuya, yazar kişisi yazar kimliğini hak etmiş demektir. Nasıl ki insan
konuştuklarından hesaba çekiliyorsa yazar kişisi de yazdıklarından ötürü hesaba
çekilecektir. Bir bakıma yazar, iki kere hesap ile yüz yüze gelecektir; hem
konuştuğu hem yazdığı için. Yazarın kendisini ayrımsamaya hakkı yoktur. Öykücü,
romancı, denemeci, şair olması onu insanlığın sorunlarından uzak tutmaya
yetmiyor. Yazarın kendi iç dünyasına yolculuk etmesi, yaşadıklarını yazıya
dökmesi demek, yazarın bencil ve sübjektif şeyler yazdığı ya da yazacağı
anlamına gelmiyor. Yazar kişisi kendi içine aka aka, kendi içine tutuna tutuna
gördüklerini, yaşadıklarını, başkalarının yaşadıklarını, mutlulukları, dramları
anlatabilen kimsedir. Böylece yazarın içinden uzanan bir ipe tutunmuş olur
okuyucu. Cemal Şakar, bu ipe tutunduran öykücülerimizden. Şakar ın hangi
öyküsünü okuduysam hep bir yaşanmışlıkla yüz yüze gelmiş, kendimi
sorgulamışımdır.
Şakar ın Öykülerinde Sorumluluk Bilincini Duyumsuyorum
Cemal Şakar, öyküleriyle rota çizen, okurlarına yol
gösteren bir yazar bana göre. Onun öykülerinde sorumluluk bilincini sonuna
kadar duyumsuyorum. Sular Tutuştuğunda isimli öykü kitabını okurken de bu
bilinci duydum, kalbimin rahatı bozuldu, içimin huzuru kaçtı. İnsan olmanın
ağır bedeller taşıdığını ensemde hissettim kitabın kapağını kapayana değin.
Sular Tutuştuğunda, ilk baskısını Hece yayınlarından yaptı, ikinci baskısı ise
geçtiğimiz günlerde İz yayıncılıktan çıktı, okuyucuyla buluştu. Sular
Tutuştuğunda nın öykülerinde Şakar hadis ve ayetlerden de yararlanıyor. Sadece
içerik olarak değil, dil olarak da bir yararlanma var. Tekvîr Sûresi nin
ayetleri üzerinden örneklendirecek olursak Güneş katlanıp
dürüldüğünde/Yıldızlar bulandığında/Dağlar yürütüldüğünde bu ayetlerin
fiillerinde kullanılan zamanın tıpkısını kitabın isminde de görmekteyiz: Sular
Tutuştuğunda
Gerçeklikten Kopmadan Öyküleştiriyor
Şakar ın öykülerinde uzun uzadıya cümlelere ve tasvirlere
rastlamayız. Bazen tek bir kelimeyle anlatır içinden geçenleri. Onun bir
cümlesi, uzun paragrafların anlatmak istediği şeyin toplamı gibidir. Bu sebeple
öyküleri ne kadar kısa olursa olsun, anlatımı yoğundur ve anlattıkları ağırdır.
Hatta bir okur olarak bana o kadar ağır ve anlaşılmaz gelir ki bazen bir
öyküsünü birkaç kez okumuşluğum, gözden geçirmişliğim vardır. Sular
Tutuştuğunda isimli öykü kitabında toplam on iki öykü vardır. Bu öykülerde hem
geçmişimiz hem de günümüz anlatılır. Müslümanların yaşadıkları trajediler,
Harre vakası, Bedir savaşı, Ortadoğu da yaşananlar konu edinilir öykülerde.
Bunların yanında bir akademisyen gözüyle hazırlanan tezin aşamalarından, ana
haber bültenlerinde geçen haberlerden de bahsedilir. Şakar, öykülerinde ironiyi
kullanır. Har öyküsünde bir kızın dilinden anlatılanlar oldukça etkileyicidir.
Erkek bir yazarın bir kızın duygularını bu kadar güzel anlatabilmesi ise ayrı
bir etkileyiciliktir. Bu öyküde dikkat çekici bir unsur da yazarın her şeyini
kaybetmiş bir kızın yaşadıklarını bir kıyamet sahnesi gibi anlatmasıdır: Her
şeyimi kaybetmiştim; o zaman, bir anlığına, her nasılsa pencereden dışarıya
bakabilmiştim: Dağlar, dört bir yana dağılmış pamuklar gibi uçuşuyordu; yeryüzü
müthiş bir sarsıntıyla sarsılıyor ve ağırlıklarını atıyordu; gördüm, tamam
dedim, artık her şey bitti; güneş bir daha doğmayacak; ay bir daha bedir hâline
erişemeyecek Şakar öykülerinde şiirsellikten de yararlanır: Yüreğimde
har/Alnımda ar/İçimde tohum
Öykü Daima Yolda
Olmak, Arayış İçinde Olmaktır
Öykülerin duygu bulutu olduğunu düşünüyorum. Okurun
öyküyle etkileşimine göre yağmaya başlıyor bu duygular kalbe. İnsanın
muhayyilesi sınırlıdır, yaşanılanlar her devirde ambalaj değiştirerek devam
etmektedir. Dolayısıyla yazar, bir başka yazarla aynı şeyi düşünüyor ve aynı
şeyi anlatıyor olabilir. Bu aynılıktan yazarı ayrı düşüren şey, onun anlatımı
ve yoğun hissedişidir. Bosna ve Irak savaşlarını birçok kalemden duyduk,
dinledik; ama öykünün diliyle bu olayları dinlemek başka bir his bıraktı bende.
Şakar öykülerinde yolculuğa çıkıyor, daima arayış hâlinde yürüyor. Okuyucuyu da
yollara düşürüyor ve arayışına ortak ediyor. Böylece yazar ile okur arasında
zengin bir diyalog oluşuyor. Öykü yazmak da daima yolda olmak, arayış hâlinde
olmak değil midir zaten