Şükürler Olsun

Abone Ol

Hepimiz rızık peşinde koşuyoruz. Sabahın erken saatlerinde ötmeye başlayan horozlar rızık yolculuğunun habercisi değil mi? Gün ağarırken cıvıldamaya başlayan kuşlar rızık yolculuğunun davetçileri değil mi? Güneşin doğuşu, “Haydi çalışma zamanı, haydi şimdi hareket zamanı, haydi şimdi bereketi arama zamanı” anlamına gelmiyor mu? Tıpkı gecenin, “Haydi şimdi dinlenme zamanı” dediği gibi. Bize düşen ayağa kalkıp rızkımızı aramak, ne kadar nasip olacağı ise yalnız Rabbimizin takdiri kadardır. Onun için asıl vazifemiz hareket etmektir, sonuçları belirlemek ise tamamen bizim dışımızda.

Rızık peşinde koşarken kulluğu da unutmamalı. Yaşadığımız hayatın en önemli dengelerinden biridir bu, çalışma ve kulluk bilincine aynı anda sahip olmak. Ezana kulak vermek, hayatın sadece çalışıp, yemek, içmek, eğlenmekten ibaret olmadığının farkında olmak. Kazandıklarımızın içerisinden garip gurabaya, fakir fukaraya, her türlü ihtiyaç sahibine yardımcı olacak payı ayırmak. Akraba, eş, dost ve komşuları gözetmek. Öğrenci bursu vermek, hayır hasenatta bulunmak, sadakayı aksatmamak. Yoksa neyi ne kadar kazandığımızın ne anlamı kalır ki. İhtiyaç sahiplerini görmezden geldikten sonra dünyalar bizim olsa ne anlamı olabilir ki. “Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi? Mal da yalan mülk de yalan, gel biraz da sen oyalan” demiş ya Yunus Emre. Biz daha ne diyelim!

Allah’ın isteyene istediğini verdiğine defalarca şahitlik etmişimdir. Çok istedikten sonra neden vermesin. Hazineleri sonsuz olan âlemlerin Rabbi için vermek nedir ki. Asıl mesele istediğimiz şeyin bizim için hayırlı olup olmadığı konusudur. Sahip olduğumuz şey bizim hayrımıza mı şerrimize biz bilemeyiz. Onun için hakkımızda hayırlı olanı istemekten daha güzel bir dua olamaz. “Ya Rabbi kimseyi kimseye muhtaç etme. Senin yolundan harcayacağımız hayırlı ve bol rızık nasip et. Bizi doğru yola ilet. Bizi yolundan ayırma. Hakkımızda hayırlısını nasip et” diye dua etmeli. Bizi yoktan var eden, bizi bizden daha iyi bilen, bizi bizden daha çok seven, düşünen Rabbimiz elbette bizim için en güzelini, en hayırlısını nasip edecektir. Bugün canımızı sıkan nelerin ilerde ne hayırlara varacağını biz bilemeyiz ve belki de bugün bizim çok hoşumuza gidecek nelerin ilerde ne sıkıntılara sebep olacağını da bilemeyiz. Onun için her daim, her şart altında Rabbimizin sonsuz ilmine teslim olmaktan daha güzeli olmasa gerek.

Bugün sahip olduklarımıza şükretmekten daha büyük bir nimet var mıdır? Bugünkü halimize şükretmekten daha büyük bir erdem var mıdır? Bugün başımıza gelenlere sabretmekten daha büyük bir olgunluk var mıdır? Elbette yoktur. Olmamalı da. Her daim sonsuz defa, “Ya Rabbi her halimize sonsuz hamd-ü senalar olsun, ya Rabbi verdiğin nimetlere sonsuz hamd-ü senalar olsun.” Bize şükür ve hamdden başkası ne gerek. Şükürler olsun.