Suçlu ayağa kalk!

Abone Ol

 Bismillâhirrahmanirrahîm!

     LAHEY’DEKİ Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), işgalci İsrail’in başbakanı Netanyahu ile eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında “yakalama” kararı verdi. Bu karar, insanlığın huzur ve barışı için çok önemliydi. Bu ikilinin savaş suçu ve insanlığa karşı işledikleri suçlara ilişkin makul gerekçeler bulunduğuna hükmedildi. Gazze’de sivil halka yönelik gıda, su, ilâç, yakıt, elektrik gibi hayatî hizmetlerin ulaştırılmasını kasıtlı olarak engelledikleri belirtildi.

     Halkların memnuniyetle karşıladığı kararın uygulaması, UCM’ye taraf 124 ülkenin yükümlülüğünde! Roma Statüsü’nün 86-87. maddelerine göre Netanyahu ve Gallant, bu ülkelere seyahat ederse tutuklanması gerekiyor. Rusya Devlet Başkanı Putin, bu engelinden dolayı BRICS Zirvesi’nin yapıldığı Güney Afrika’ya gidememişti. UCM’nin kararlarını uygulamayan ülkelerin de varlığı biliniyor.

      UCM’nin; Gazze’de “savaş ve insanlık suçu işledikleri için” Netanyahu ve Gallant hakkında verdiği karara ilk tepki ABD’den geldi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü, şiddetli tepki gösterdi: “Mahkemenin İsrailli üst düzey yetkililere tutuklama emri çıkarma kararını temelden reddediyoruz.” ABD, 2002’de UCM üyeliğinden ayrılmıştı. ABD hukuktan niçin korkar, dersiniz?

     BM İnsan hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Jeremy Laurence, “Roma Statüsü’ne üye ülkelerin UCM’nin kararına saygı gösterme ve uygulama yükümlülüğüne sahip olduğunu” açıkladı. Millî Savunma Bakanı Hakan Fidan, kararı, “umut verici, önemli bir adım” olarak değerlendirdi. İlk etapta Hollanda, İsviçre, İtalya, Kanada ve İspanya gibi ülkeler karara uyacaklarını açıkladılar.

DÜNYA AYAKTA

     UCM’NİN özlenen kararı, dünyanın işgalcilik ve soykırım ayıbından kurtulması için “ümit verici” oldu. Terörü koordine eden ABD’nin çirkin yüzünü bir kere daha gördük. Olayın tarafı olmamasına rağmen mahkeme kararına ABD’nin şiddetle tepki göstermesi, terörist İsrail’le birlikte hareket ettiğini ortaya çıkardı. Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda en azından “tarafsız” kalması gerekmez miydi? Terörle iltisaklı olan ABD ve Batı ülkelerinin itibarı gün geçtikçe azalıyor.

     İsrail’in soykırım ve insanlık suçu işlediğine ilişkin sayısız delil var. Güney Afrika, baştan beri Filistin’in karşı karşıya kaldığı vahşet ve zulme duyarlılık gösteriyor. Mazlumun yanında yer alıyor. Bunu insanlık görevi biliyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Lahey Büyükelçisi Vusi Madonsela, Gazze soykırım davasına binlerce sayfalık delil sundu. “Asıl sorunumuz delil eksikliği değil, delil fazlalığı oldu” sözünü etti. Madonsela’nın konuyla ilgili açıklamalarının özeti şöyle:

     “Uluslararası Adalet Divanı’na sunulan dilekçe ve ekleri 750 sayfadan oluşuyor. Bu delilleri destekleyen belge, bilgi ve dokümanların miktarı 4 bin sayfayı aştı. Gazze’de soykırım suçu işlendiğine dair güçlü deliller sunduk. Diğer soykırım davalarından farklı olarak, bu dava halen devam eden bir soykırımı ele alıyor. Her gün yeni belgeler ve görsel-işitsel materyaller ekleniyor. Soykırım niyetinin bu kadar açık edildiği çok nadir dava vardır. Soykırımı gösteren fazlasıyla delil var.” (21.11.2024)

İŞGALCİLİK BİTMELİ

     DÜNYADA bu olaylar yaşanırken, İtalya’dan da “memnuniyet verici” bir haber geldi. 2020 yılında RAI TV’de yayınlanan bir bilgi yarışmasında, “İsrail’in başkenti neresidir?” sorusuna, yarışmacının “Kudüs” cevabını vermesi “doğru” kabul edildi. Filistin’i savunan insan hakları örgütleri, “Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmadığını” açıkladılar. Konuyu mahkemeye taşıdılar. Mahkemeden, “RAI televizyonunun yanlışlığı düzeltmesi” konusunda bir “karar” çıktı.

      İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, UCM kararı için, “Eğer Netanyahu ve Gallant, İtalya’ya gelirlerse tutuklamak zorunda kalırız” açıklamasını yaptı. Bütün bu gelişmeler sürerken gözler İslâm âleminin liderlerinde! Hele, Ortadoğu’nun amiral gemisi durumundaki Türkiye ne yapıyor? İşgalci İsrail’in eski Başbakanı Ehud Olmert, “Gazze’yi yok ettik” sevincine kapılır ve soykırım yaptıklarını itiraf ederken, biz bunca gelişmelere “seyirci” mi kalacağız?

     Türkiye, şunu çok iyi öğrendi: Amerika’ya “dostum” diyerek, İsrail’le “normalleşerek” insanların faydasına hizmetler yapılamıyor. Türkiye’nin, Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı savunan, işgal öncesinin son Osmanlı toprağı olan Filistin’e can olması gerekirdi. Onlara soykırım uygulayan İsrail’e karşı, “Suçlu ayağa kalk!” diyerek davalarına müdahil bile olamadık!

     Ne kadar hayret verici değil mi? Kardeşleri lime lime doğranırken, 14 aydır üzerlerine bombalar yağdırılırken, “50 bin kardeşe kıyılırken”, “barış gücü” göndermek gibi bir insanî icraatı bile gerçekleştiremedik! Vefasız dünya! Vefasız Müslümanlar! Filistin açlıkla pençeleşirken bile bir şey yapamıyoruz. Lâfa gelince üzerimize yok! Dünya bizi kıskanıyor(!) değil mi?