“Su insanı boğar, ateş yakarmış” kimi de keşke diye yakarmış

Abone Ol

Geçtiğimiz günlerde bir magazin programında adı, patronuna çok kazandıran ve kendisi de çok kazanan Tv sunucusu olarak geçen Reha Muhtar’ın galiba Show Tv’de hazırlayıp sunduğu, “Nerede bu devlet?” isyanının alevler altında söylendiği bir haber saati vardı.

Zaman Refah Partisi’nin iktidar olduğu yıllardı.

Reha Muhtar’ın nefessiz kalana kadar kendini verdiği ve baştan sona Refahyol iktidarına muhalif olaylarla veya olayların mantık dışı da olsa muhalif yorumlarıyla şişirilmesine o haber saatinde, gücü olan, yani tepemize konan ve istikbalde çok şey beklenen bazı bildiklerimizin, adını andığımız o Tv yönetimine itiraz müracaatları yapmamasına hayret eder, şaşırırdık amma...

Bugün hangi tv kanalını açsak karşımıza, “Nerde bu devlet?” haykırışlı ateşler içindeki Reha Muhtar saatini hatırlatan, ve fakat daha da acı olan, ormanlarımızdaki yangınların haberleri çıkıyor.

Elbette itiraz etmediler dediğimiz ve günü geldiğinde muratlarına eren muhterem ve muhteşem hesapçılarımıza her halükârda beğenilerimizi sunmak vazifemizdir. Bunu da hep iyi yaptığımıza inanmışızdır; andaki gibi... Yasalara saygılıyız.

Kapasitesinin o yangın başlayışlı haber saatini hazırlamaya yetmeyeceğine hep inandığım ve adını birkaç kere andığım o Tv insanının, henüz “Beni de onlar kandırdılar” dememiş ve puan almamış hayatının ahirini merak ederim; hem de her aklıma düştüğünde çok çok uzun bir ömür dileyerek... Gördüklerim benimle mi başlatılmıştı sorusuna cevap kıvranması yaparsa da, sebep biz değiliz.

Kimin ekmeğine yağ sürüldüğünü yeni bin yıla girdiğimizde ancak anladığımız o televizyoncu tavrı bugün de sürmektedir.

Gündemi gazetemizin internet sitesinden takip etmeye çalışırken gördüğüm bir haber önceki nesillerin isyanıyla söylersek, “El insaf!” dedirtti. Sonra da düşündük ki, karışanlar sadece atların izleri ile itlerin izleri değildi. Kim akıllı muhalif, (Düşman demem) kim akılsız dost, onlar da girmişti birbirinin içine.

İktidarcı Akit’in bir paylaşımını olumsuz görmüş, haberlendirmişti takipçilerini internet sitemiz. Ortaya attığı insanlıktan nasipsiz yönetim tezleriyle gündeme oturan ve hiç gitmek de istemeyen Bolu’nun CHP’li Belediye Başkanı’na cevap vermeye çalışmış Akit’in sorumluları.

Fakat daha önce o Belediye Başkanı’nın, CHP’de artık terkedilmiş olan bir geleneği sürdürmek gayretine düştüğünü bildiğimizi de kaydettirelim. Ankara’nın ünlü ama esersiz belediye başkanı merhum Dalokay’ın maddiyata sıkıştığında, Ankara Belediye binasına “Satılıktır!” levhasını asmasını hatırlayın.  Bolu sorumlusu ve sorunlusunda “merhamet” kırıntısı yok ama, tavırları eşleşiyor denebilir.

Yandaş, paydaş sıfatlarını hak eden medya organı Akit’teki, AKP’lilerin tahammülün fevkinde saymalarını gerektiren paylaşımı aynen şöyle:

“CHP Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, meclis toplantısında AK Partili üyelere çay fırlattı. Yapılan saygısızlık büyük tepki topladı.”

Konu çay olunca, onun elden çıkarılması kimi yerde, kimi zaman, kimi kişilerce değişik fiiller kullanılarak anlatılır.

‘’Sayın Cumhurbaşkanımız sizlere çay ikram edecek’’ veya ‘’ediyor.’’

‘’Vatandaşın başına çay atıldı.’’

Ve burada olduğu gibi “Üyelere çay fırlattı.”

AKP insanlarının savunma ihtiyaçlarını “Sayın Cumhurbuşkanı’mız çay atmayıp da (atmasaydı) ne atacaktı?” gibi sorularla gidermelerine ve Bolu’cu muhaliflerin “Onlar da o kadar uzakta durmasaydılar” ölçülerine ve ölçücülüklerine  katılmamız ve onaylamamız söz konusu bile değilken, son cümleye itiraz, hem de büyük çapta bir itiraz mecburen bize düşmüştür; tarih önünde yani.

“Yapılan saygısızlık büyük tepki topladı.”

Bir medya organı 20 yıldır kayıtsız şartsız desteklediği bir iktidarı savunurken nasıl böyle bir mantık hatasına düşer? Düşmüş görünmeyi tercih ettiğine inanmak istemiyoruz, şimdilik.

‘’Yapılan saygısızlık’’ diyorlar; nedir o? Çay atmak mı, çayı çok sert hareketle atmak mı?

Yoksa çay atma fiilini taklit etmeye yeltenmek mi?

“Büyük tepkiler topladı” imiş.

Tepki toplamanın büyüklük küçüklük ölçüsü nedir? Binaenaleyh tepki toplayan topladığı tepkileri ne yapacaktır? Tepki toplamasaydı ne toplayacaktı? Tepki toplayanları tespit gücünü elinde bulunduranların mevcut iktidara çıkarma yapmaları, çarpma girişiminde bulunmaları, bölme işlemini çağrıştıracağından fevkalade hatadır, yanlıştır, ayıptır, günahtır!(Demirelce değerlendirme)

milligazete.com’da bahis mevzuu ettiğimiz medyacıların bir yazıları da paylaşılmıştı; “Akit yazarı Karahasanoğlu’nun görülmemiş yangın savunması” anonsuyla duyurulan.

‘’Haddini bilmeyip, üç tane uçakla ABD’nin yapamadığını, Avusturalya’nın yapamadığını yapabileceklerini…’’

Görülmemiş yani duyulmamış, yani akıllara seza bir savunma... Yoksa bir itiraf mı dahası, bir hesaplaşma mı tedai ettirmektir maksadı alileri?

“Üç tane uçakla...”

Aynı gün aynı şehre giden beş bakanına beş ayrı uçak tahsis eden AKP iktidarının yangın söndürme araçlarının üç uçakla sınırlı olduğunu ifşa eden, ilan eden, duyuran medya sözcüsü, yüreği yanan insanlarımızı hadsizlikle suçlarken, haddini aşıp aklama yapayım derken, AKP iktidarının başarısızlığını itiraf etmiş olmuyor mu?

ABD’nin yapamadığını, Avustralya’nın yapamadığını...

Türkiye, başka ülkelerin neyi yapıp yapmadığıyla değerlendirildi, dolayısıyla üç uçaktan fazla uçağımız olmamasına karar verildi, diye mi anlayacağız bu yandaş kıyasını?

Başka hiçbir milletin yapamadığını yapmış, başarmış bir milletiz duygumuzdan, inancımızdan, hakkımızdan 20 yıllık AKP iktidarında mı öğrendik vazgeçmeyi diye kime sorsak acaba?

Geçmişten günümüze gelerek inşaya çalıştığımız hüznümüzün bu yazısını mevcut iktidarda hata arama gibi okumasın hiç kimse... Yapabildiklerinin bu kadar olduğunu, olacağını bilmeliydik, öngörmeliydik, tahmin etmeliydik. Buradan bakınca gözden kaçırdığımızın bize ormanlarımızı tüm canlılarıyla kaybettirdiğini anlamamız kolay.

Had bildirmeye kalkanlara birkaç yıl önce, yani son seçimlerden hemen sonra sorsaydık kaç uçağımız var diye? Aldığımız 3 cevabını 33 yapmamızın gayretine düşseydik, yasalar çerçevesinde ve denetlenebilir sistemler ışığında...

Yapamamış devletlerde acı hafifletme lüksü arayacağımıza, yapmış olacak ve onları bir kere daha geçecektik!

Hal bu ki...

“Dikey mimariye karşı olduğunu söyleyen biriyim. Betona nasıl olur da sahip çıkarım” cümlelerini en son verdiği beyanatlarının içinde halkına duyuran bir AKP Genel Başkanı Sayın Cumhurbaşkanı’mız var.

Zeytinburnu’na üç gökdelen diken ve İstanbul’un siluetini bozan inşaatçı için “Arkadaşımdır. Yık dedim ama tutmadı” dediğini ve en son Rize’de sel felaketini yaşayanlara karşı konuşurken, çay atma saatinden önce, yüksek binalar yapmayın nutku verdiğini Tv yayınlarından biliyoruz.

Ahval ve şerait böyle iken, yangın bölgesinin bir belediye başkanı (Gündoğmuş) partisine faydalı olmak amacıyla ve tıpkı ilgili bakanları gibi yüzünde hiç bir hüzün çizgisi taşımadan çıkıp diyor ki:

“TOKİ 20 yıl ödemeli ev yapacak. Evi eski olan vatandaşlar keşke bizim de evimiz yansaydı, diyecekler!”

Bu ne yaman çelişki mi, yoksa parti içi eğitimin neticesi mi?

Yangının bu kadar savunulduğu, ona kazanç ve iyilik yüklendiği bir cümle dünyanın hangi lisanında var acaba?

Sonraki düzeltme cümlelerini boş verin. Yüreği yanmaya ve yangına duyarlı bir insan oluşturabilir mi zihninde böyle bir ifadeyi?

Yangın, eski evden kurtulmak, yeni bir ev sahibi olmak mıdır? Hem de TOKİ’den, hem de 20 yıl ödemeli... Eski evlerin anıları belli ki AKP’li belediye başkanına bir şey ifade etmiyor. Oradan kurtarılamayan bir fotoğrafın bile insanların iç acılarında yıllarca sürdüğünü anlayamıyor.

Halbuki,

Bilmeliydik, iktidara gelirken “Üç yangın söndürme uçağı’’mızdan fazla olmayacak demediklerini.

Bilmeliydik, yanan ormanlara ve evlere bakarken TOKİ inşaatlarının hayalini gören belediye başkanlarının olacağını...

AKP’li Bülent Arınç’ın üzüntü soslu ve şikayet kokulu basın açıklamasında “Sorumsuz bir belediye başkanının şuursuz ifadeleri” kelimeleriyle geçiştirdiği Gündoğmuş Belediyesi başkanını bizim biraz derin yazmamızla kimse karşılaştırma zahmetine girmesin.

Zira herkes biliyor ki ve tarihin kayıtlarına yazılmıştır ki, Sayın Bülent Arınç, çaycı olmaya koşa koşa gittiği AKP’de çok şey olmuş, Ankara’yı parsel parsel satan belediye başkanı karşısında susmuş, bir politikacı eskisidir.

Halbuki biz, sayın Bülent Arınç ve adamları belediye başkanları anlamasa da, deriz ki:

“Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir!”