Stres çıtası

Abone Ol

Gerek siyasette, gerekse toplumsal derinliklerinde stres çıtasının böylesine yüksek perdelerde seyrettiği bir başka ülke var mıdır bilmem. Sürekli gündem değişiyor, sürekli konular değişiyor, siyasetin ağzımıza verdiği sakız konuşulması gereken daha önemli meselelerin önüne geçecek şekilde önümüzü tıkıyor.

Hani yıllarca batı ülkelerinde yaşayan hali vakti yerinde olan birisi Türkiye’ye geri dönüş yapmış. Sormuşlar: “Neden geri döndün, oralarda durumun daha iyi değil miydi?”… “Evet” demiş, “Daha iyiydi ama gündem hep aynıydı. Olaylar hep aynıydı… Siyasette bir değişim yoktu. Toplumsal olaylarda farklılıklar meydana gelmiyordu. Ben de sıkıldım. Türkiye’deki stresi özledim”…

Türkiye, 24 saatte gündemin değiştiği bir ülke. Gerek siyasette, gerek toplumsal olaylarda karşımıza her an başka başka şeyler çıkıyor. Sabah uyanıyorsunuz, uyuşturucu kullandığı iddiasıyla televizyonların kerli ferli spikerlerinin gözaltına alındığı bir gündem karşınıza çıkıyor. Sabah uyanıyorsunuz, futbolda bahis iddiasıyla onlarca kişinin gözaltına alındığı bir süreç önünüze düşüveriyor. Türkiye’nin konuşulması gereken, üzerinde durup düşünülmesi gereken binlerce sorunu var. Emeklilerin hali, asgari ücretlilerin hali… İnsanlar perişan vaziyette. Nasıl geçineceklerinin, evlerine bir ekmek götürebilmenin derdine düşmüşler. Hükümet yetkilileri ise nereden bulup buluşturuyorlar, her gün ağzımıza sakız olacak başka bir gündemi önümüze atıyorlar. Bizce konuşulması gereken meseleler çok farklı. Geçim meselesi… Yakında asgari ücret tespit komisyonu toplanacak.

Her televizyon kanalı kendi meşrebince konuyu yorumlayıp önümüze farklı farklı rakamlar koyuyor. Ne olacakmış? Beklenen enflasyona göre mi? Yoksa gerçekleşen enflasyona göre mi? TÜİK’in şaibeli enflasyon rakamlarına göre asgari ücretliye ve emekliye zam yapılırsa, yandı gülüm keten helva…. Asgari ücretli de emekli de yine hüsrana uğramaya devam edecek.

Ne yazık ki, bu konuda devletlülerimiz ağzından baklayı bir türlü çıkarmıyorlar. Asgari ücret tespit komisyonu her zamanki gibi oturup oturup kendi kendine karar alacak. Aralık ayının son gününde de asgari ücretliye, “Buyrun burdan yakın” diye traji komik bir rakamı yedirmeye çalışacaklar… Diğer yandan emeklilerin durumu da fecaat şekilde. Şu anda TÜİK’in şaibeli beş aylık enflasyon rakamına göre, yüzde 12-13 civarında bir artışa mahkum olacaklar.

Bu bir hizmet felsefesidir… Bu bir siyaset normudur… Bu bir siyaseti algılayış biçimidir…

Hatırlarsanız, bir zamanlar tanka, topa, tüfeğe, teknik cihaza ihtiyacımız olduğu tarihlerde, iktidarda olan zihniyetler diyordu ki, “Alalım gitsin”…

Ardından Türkiye’nin her noktasına ağır sanayi hamlesini ulaştıran Milli Görüş zihniyeti iktidar ortağı olduğunda, böyle bir ihtiyaçta, “Yapalım” denilmeye başlandı.

Bugünkü iktidar ise, varolan tüm değerlerimizi, KİT’lerimizi, altyapılarımızı, kurumsal tüm değerlerimizi “Satalım gitsin” zihniyetiyle üç kuruşa birilerine peşkeş çekmeye başladı.

Bu bir algı meselesidir…

Yönetim anlayışıdır… Türkiye’nin tüm değerleri bu şekilde sağa sola dağıtılmaya başlandığında, yarın bir gün çok daha manevi boyuttaki değerlerimizin de birer birer elden çıkarılmaya çalışılmayacağının garantisi yoktur.

Cennetmekan Erbakan Hocamız, 11 aylık iktidar döneminde asgari ücretliye, emekliye, BAĞ-KUR’luya yüzde 100’lerden fazla zam yaptı. Asgari ücretliye, emekliye para verildiğinde enflasyonun azacağı teorisi ise tamamen zırvadır. Asgari ücretliye, emekliye para verildiğinde enflasyon azmaz… Tüketim artar, esnaf rahatlar, insanlar evine bir ekmek daha fazla götürür. Başlığımızda ifade ettiğimiz gibi, Türkiye stres çıtasının en zirvede olduğu bir ülke… Bunu da maalesef devletlülerimizin tercihleri belirliyor… Sizce de öyle değil mi?