Sözleşmeli ve Ücretli Öğretmenlerin Dramları

Abone Ol

Milli Eğitim Bakanlığımız artan öğretmen ihtiyacını karşılamak için ücretli veya sözleşmeli öğretmen alımını uygulamaktadır. Bir yönüyle bu uygulama okullarımızın acil öğretmen ihtiyacını karşılaması ve derslerin boş geçmemesini açısından güzel ve yerinde bir uygulama olmuşken diğer yandan öğretmenlerin hakları açısından sıkıntı doğurmaktadır.

Olayı öğretmen açısından incelediğimizde bir kurumda aynı işi yapan iki kişi arasında büyük bir adaletsizlik ortaya çıkmaktadır. Bu uygulama ile Milli Eğitim adalet duygusunu zedeleyen ve emek sömürüsü yapan bir kurum haline gelmiştir. Birkaç örnek vererek daha iyi anlaşılmasını sağlayalım.

1. Maaş açısından: Bir ücretli öğretmen haftanın beş günü tam mesai yaparsa yani 30 ders saati derse girerse ancak 800 lira gibi bir ücret almış olur. Bu ücretin içinde öğretmenin yol ücreti ve öğlen yemekleri de dahil. Yani öğretmenin eline belki de ayda ancak 500/600 lira net geçebilmektedir. Ayrıca, tatil ve izin günlerinin ücretleri de kesilir. Yani bu para bile eline geçmemiş olur.

Halbuki aynı okulda ve aynı branşta kadrolu bir öğretmen sadece haftada 15 ders saati derse girer ve ortalama 2000 lira maaş alır. Eğer ek derse girerse (maksimum haftada 30 saat derse girer) yani maksimum ders limitini (30 saat) doldurursa 18 saat haftalık ders ücreti alır. Bir ek ders saati ücreti yaklaşık 8 liradır. Yani toplam ek ders saati 18*4*8=576 liradır. Maaşıyla birlikte iki bin altı yüze ulaşmış olur.

Görüyor musunuz aynı işi yapan iki kişi arasındaki uçurumu.

2. Haklar Açısından: Kadrolu bir öğretmen ücretine ek olarak evlilik ve çocuk yardımı alır. Tayini çıkarsa taşınma ücreti alır. Ama sözleşmelinin-ücretlinin böyle bir hakkı yoktur. Ayrıca, kadrolu öğretmen yazın çalışmadığı halde ücretini alırken sözleşmelinin sözleşmesi biter. Kadrolu öğretmenin izin ve tatil günlerinde bile ücreti kesilmez ama sözleşmelinin kesilir. Kadrolu öğretmen hasta olduğunda rapor alır ve maaşı kesilmez ama sözleşmelinin ücreti kesilir. Hastalığı uzun sürerse işine son verilir.

3. Ek hizmetler ve Baskı: Sözleşmeli öğretmenin kaderi müdürün iki dudağı arasındadır. Bu nedenle müdürün verdiği tüm angarya görevleri yapar. Kadrolu öğretmen dersini verip giderken sözleşmeli öğretmen okulun ıvır zıvır işlerini yapar. Sözleşmeli veya ücretli öğretmen tam bir köledir. Müdür, diğer öğretmenlere söz geçiremediğinden tüm işleri onlara yaptırdıkları gibi onları yeri geldiğinde haber kaynakları gibi de kullanırlar. Ücretli öğretmenin şikâyet etmeye hakkı yoktur. En ufak bir tepkisi sonucu kapının önüne konulur. Teorik olarak şikâyet etme hakkı olsa bile bir sonraki sene işsizdir.

4. Sözleşmeli ve Ücretli öğretmen öğrencilerle sorun yaşadığında müdür kendini kurtarmak için öğretmeni feda etmekten çekinmez. Sistem de zaten böyle bir öğretmenle çalışmaz. Yani herkes suçu öğretmene atar. Öğretmenin gidip ağlayacağı hakkını arayacağı bir merci yoktur. Başta zaten bir sürü sözleşme maddelerini doldurmuştur.

Sözleşmeli ve Ücretli öğretmenlerle ilgili arkadaşların bana anlattıkları bunlar ama inanıyorum ki daha birçok sorun vardır.

Şimdi burada Milli Eğitim Bakanlığına, Öğretmen Sendika (Eğitim Bir-Eğitim Sen) ve Derneklerine (Öz-Der, Öğ-Der) sesleniyorum. Bu köle düzenini durdurmak için ne yapıyorsunuz Neden sorunla ilgili bir çalışma yapmıyorsunuz Ben isterseniz söyleyeyim. Bu öğretmen kuruluşları kendilerini sadece kadrolu öğretmenlere karşı sorumlu hissederler. Onların nazarında sadece Milli Eğitimin kadrolu öğretmenleri öğretmendir. Hatta dershane ve özel okulların öğretmenleri bile onların ilgi alanına girmez. (öz-der hariç) (eleştirim Eğitim Bir ve Eğitim Sen için)

Bakanlığa ayrıca şunu söylemek isterim: Mademki bu öğretmenlere ihtiyacınız var neden bu ihtiyacınızı doğru yoldan temin etmek yerine bu şekilde bir emek sömürüsü yoluyla temin etmeyi tercih ediyorsunuz Ödenek yok, para yok diyorsanız o zaman bu kadar okul açmayın (yani o halde liseleri niye zorunlu yaptınız ) Emek sömürüsü yaparak insanları iyi bir şekilde yetiştiremezsiniz. Bu öğretmenler adaleti nasıl aşılayacaklar acaba Kendi haklarını bile koruyamayan ve sömürülen bu insanlar genç nesle nasıl hak aramayı öğretecek, haksızlıkla mücadele etmeyi tavsiye edecek.

Farkında mısınız bilmiyorum ama okullarımız Darulaceze’ye - düşkünler yurduna döndü. Yani öğretmenlerimiz yaşlanmaya başladı. Neden öğretmenlerin emekliliklerini öne çekip yeni nesil için yer açmıyorsunuz

Sorularım aslında çok ama bunlara bile cevap alırsam mutlu olurum.