SÖZ İLE YAZININ ANLAMI

Abone Ol

Topluluklarda ve cemaatlerde konuşulduğunda hoşa gitmeyen bir söz olacaksa, önceden: “Söz meclisten dışarı” denir. Orada bulunanların bu sözleri üstüne almaması için bir ön tedbirdir. Bu edeben olması gereken. Sözün mecliste içeri olanına ise özen gösterilir. Meclisin içinde olup da söylenmesi gereken bir şey var ise kinaye yolu tercih edilir.

Bu gibi meclislerde kimi zaman tatlı atışmalar olur. Herkes haddini bilir. Kimi söylenenler karşısında pes eder, kimi de dayanamaz çıkar gider.

Dünya küçüldü. İnsanların birbirlerine söyleyecekleri var ise artık meclisin içindeki dar alanda değil, dünya kamuoyunun önünde söylenir. Üstü kapanması gereken hiçbir şey kalmaz bu durumda. Böyle bir durumda birini rencide edecekse kişi, bağıra bağıra dünya âleme açıklamış olur.

Kişiler dar alanla sınırlı kalmayan bu gibi durumlar karşısında saldırganlaşır. Taraflar birbirlerini rezil ederler. Bir daha bir araya gelinemeyecek kadar da uzaklaşırlar. Husumet dediğimiz belâ çığ gibi büyür.

Dünya tamahı insanı öylesine sınırlar ki, köle eder. Efendisine uşaklık etmek için bin türlü hale girer. Artık köle ile efendilik bir kapıya bağlanmak ile olmuyor. Dünyanın bir ucunda bulunan hiç biriyle görüşmeyen, doğrudan birine hizmette bulunmadan da köle olunabiliyor bu zamanda.

İmkânlar kimin elinde ise, onun etrafındakilere, hatta ona ulaşabilecek en uç noktadaki bir araca bile köle olunabiliyor. Çıkarın büyüleyiciliği insana neler yaptırtıyor.

Bugün en büyük sorunumuz, Müslümanlar açısından entelektüel boyutsuzluk. Müslümanlar adına söz sahibi olanlar elbette ki kalem ve söz sahibi olan kimselerdir. Halkın söyleyecekleri kendileriyle sınırlıdır ve çapları kadardır. Ancak kendisi kadar düşünür ve yaşamaya bakar her insan teki. Halk yığınlarının gözü, açık medya diye tanımlayacağımız unsurlar ile karşılaşınca açılmış mıdır, açılıyor mu Bu tartışma konusu. Sözleri aktaran boru kanalları kim tarafından nasıl yönetiliyorsa o etkilidir. Sürekli halk yığınlarına boca edilen sözlerin gerçeklikleri nedir ne değildir tartılmaz.

Meclislerimizin başköşeleri yoktur. Başköşeleri işgal eden toplumların bile kişilerinin sözleri üzerine ne konuşulur, ne tartışılır ve tartılır. Söz ve davranışın değeri kendi içinde karşılık bulur.

Sosyal medya üzerinde saçmalıklar bile karşılık bulur. Sözlerin hiçbir anlamının ve karşılığının olmadığı bir dünya meclisinde söylenen ve yazılanların artık bir anlamı ve değeri yoktur. Sözün ve yazının anlamına sahip olanlar ise bu büyük alaborada karşılık bulmuyor ne yazık ki.

Has düşünce ve sözü boğan, gündeme getirmeyen, insanın alanını daraltan büyük bir şamata ortamında bulunuyoruz. Söyleyeceklerimizin bir anlamı olabilmesi için sağlıklı bir ortama gereksinim var.

Dünya küçülüyor ama küçülme ortamını sağlayanlar nesneleriyle ve kültürleriyle insanlığın üzerine abanıyorlar. Onlara hizmet edecek olan kölelerin varlığını iyi bilirler. Kimin o kapıların önünde sırnaştığını da.

Söz sahibi erdemliler, kendi özgür dünyalarında yaşamayı tercih ederler. Köleliğe asla razı olmazlar. Bireysel çıkarlarını öncelemez, dünya tamahına kapılmazlar. Onlar bilirler ki söz, kalem, kelam, yazı kendilerine emanettir. Emanet büyük bir sorumluluk gerektirir. Onun vebali çok ağırdır.

Uzama, boşluğa giden her söz kayıt hanesine geçer. Kayıt melekleri sözü de, yazıyı da, davranışı da kayda geçerler. Günü gelince önlerine yayarlar ama o zaman artık geri dönüş yoktur. Çünkü o zaman artık hesap günüdür. Adalet tartısı zerre miktarı şaşmaz, herkesin hakkını teslim eder.