Sorunların çözümünü Kur'an'da arayacaklarına?

Abone Ol

Türkiye de 1946 2010 arasında toplam 59.300 kişi iş

kazasında hayatını kaybetmiş; yılda ortalama 880 kişi! 2001-2011 arasında

toplam 735.000 iş kazasında 10.804 işçi hayatını kaybetmiş, 14.665 işçi sakat

kalmış. Bunlar kayıtlı rakamlar; ya kayıt dışı olanlar !. TÜİK in, 2007 de

yaptığı Hanehalkı İşgücü Anketi içinde iş kazaları ve işe bağlı sağlık

problemleri araştırmasına göre, istihdam edilenlerin yüzde 3 ü, madencilik

sektöründe istihdam edilenlerin ise yüzde 10 u son 12 ayda en az bir kere iş

kazası geçirdiğini beyan ediyorlar. Madenciliği yüzde 7,7 iş kazası oranıyla

elektrik, gaz, su sektörü izliyor, imalat yüzde 5,2 ile üçüncü, inşaat yüzde

4,6 ile dördüncü, taşımacılık yüzde 3,7 ile beşinci sırada yer alıyor...

Bu yazının yazıldığı bugün (dün) de beş ayrı inşaat

kazasında beş kişi öldü!

İş Güvenliği Yasası çıkardılar... İş Güvenliği Kursları

açıldı... On binler, yüz binler buralardan sertifika aldı... İş Güvenliği

Uzmanı oldular!.. İnsanlar bu sertifikaları almak için korkunç paralar

döktüler... İşletmeler zorunlu tutuldu... Bu korkunç paralarla sertifika

alanları çalıştırmak zorunda bırakıldılar... İşletmeler de korkunç maliyetlerle

bu adamları tuttular...

Ne güzel değil mi

Ne güzel, bundan sonra iş kazaları en aza inecekti...

Oysaki tersi oldu, iş kazaları arttı!.. Peki, iş kazaları

neden daha da arttı

Kural çok basittir: Kimi, neyi daha çok, daha fazla

korumak isterseniz, işte o zaman ona en fazla zararı verirsiniz.

İnsan aklı hep tersini düşünür, koruyarak engelleyeceğini

zanneder.

Oysa KUR AN bunun tam tersini söyler.

KUR AN kimseyi bir şeye zorlamaz. Olay meydana gelince

sorumlusuna ceza verir , böylece caydırma meydana gelir ve insanlar olayın

meydana gelmesini önlemek isterler.

Oysa koruma zorunlu hâle gelince insanlar koruma ile ilgili

prosedürleri sadece göstermelik olarak yaparlar. Kâğıt üzerinde iş güvenliği

toplantılarını yaparlar. İş güvenliği firmasına para verirler ve firma

işletmeyi sıkıntıya sokmadan mış gibi yapar. Firma ve işletme hukuken

sorumlulukları üzerlerinden attıkları için gerçek güvenliklere gerek

kalmamıştır!

İşletmelere yeni maliyet binmiştir. Artık yeni ve işe

yaramaz sektörün kaynağı işletmelerdir. Küçük ve orta işletmeler bu yük ve

bunun gibi her gün eklenen yeni işe yaramaz yüklerle ve kamburlarla batar ve

tekel sermayenin eline geçer. Böylece Batılıları, Batı dünyasının sistemlerini

yani AB ve ABD yi tanrı sanan zavallı yöneticiler onların her dediğini yaparak

ülkeyi batırdıkça batırırlar.

Bunun gibi örnekler hiç bitmez.

İnsan kendini Allah tan akıllı sanır. Boşanmış kadınları

korumak için yanlarına polis takar; ölen kadınların sayısı artar, onların

yanında polisler de ölür!..

İnsan boşanmayı zorlaştırarak aileyi koruyacağını

zanneder Boşanacağım diyenlere aile terapistleri dâhil çeşitli işkence

metotlarını uygular... Ama sonuç ortada; boşanma sayısı arttığı gibi evlenme

sayısı azalır...

İnsanlar idamı kaldırır, kısası kaldırır, adam

öldürenleri öldürmez!.. Neymiş !. İnsan canı kıymetliymiş, insanı

koruyacakmış!.. Ölen ölmüştür, ölenin canı kıymetsiz ya!.. Katili hapse atıp

bir müddet besler ve sonra salar!.. Böylece adam öldürme sayısı daha da artar,

koruduğunu zannettiği insan hayatı daha fazla sona erer!..

Hırsızın elini keseceğine hırsızı serbest bırakır...

Neymiş; hırsızın elini kesmek canilikmiş!..

Böylece hırsızlıklar daha da artar...

İşte böyle

SONUÇ: Sözde âkil(!) yöneticiler ve siyasiler SORUNLARIN

ÇÖZÜMÜNÜ KUR AN DA ARAYACAKLARINA, tanrı sandıkları Batılıların kanunlarında,

sistemlerinde, düzenlerinde ararlar ve saçmaladıkça saçmalarlar, dünya

düzenlerini darmadağın ederler...