Milliyet’ten Güngör Uras, geçtiğimiz günlerdeki bir yazısında “TÜSİAD… MÜSİAD… TOBB… Nerelerdesiniz!” söz konusu kuruluşlara birkaç basit soru sormuştu. “Ekonominin nabzını tutan kuruluşlardan haber alamaz olduk. Üyeleriniz ne durumda ” diyen Uras, “Kimse politik değerlendirme beklemiyor. Ama ekonomin durumu ne, anlatınız da doğrusu neymiş öğrenelim” diyordu. Öyle ya, bu ekonomik koşullarda görüşlerini açıklamayacak, üyelerinin sıkıntılarını dile getirmeyecekler de ne zaman sahaya inecekler ki, değil mi Ha, üyeleri sıkıntı içinde değilse, kendileri gidişattan memnunlarsa başka tabi…
Gerçi, burada MÜSİAD’ın hakkını teslim etmek lazım. Daha erken seçim kararı alınmadan, AKP ile CHP’nin koalisyon görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması üzerine “Muhtemel seçim hayırlı olsun” diye adeta durumdan vazife çıkarmıştı kendileri.
Siyasetin sorumsuzluğu ve birtakım iktidar hesapları Türkiye’ye 2015 senesini kaybettirdi. Haziran’dan bu yana Türkiye bir belirsizliğin pençesinde ve önümüzdeki süreçte de bu siyasi ve ekonomik belirsizliğin aşılacağına dair bir sinyal görünmüyor. 7 Haziran’daki seçim, 2015’in ilk 6 ayının bir bekleyiş dönemi olarak geçmesine neden olmuştu, ki buna ilk 6 ay boşa gitti de denebilir. Şimdi, 1 Kasım’da yapılacak ve nedense bazılarının “tekrar” diye adlandırdığı seçimle de 2015 tamamen çöpe atılacak. İşin kötüsü, mevcut manzara ortaya çıkarsa ve iktidarı kaybetmeme arzusundakiler milletin “uzlaşın” mesajına kulak tıkamaya devam ederse, 2016 için de olumlu beklentilerden bahsedilemeyecek olması.
Türkiye’yi bu belirsizlik ve kaos manzarasına sokan sorumsuzluk ve şımarıklık, bir an önce son bulmalı. Ancak maalesef milletin verdiği mesaj, bir türlü algılanmak istenmiyor gibi bir hava var. Ekonomi Bakanı, ekonomik gerçekleri kendi parti ve iktidar menfaatlerine göre değerlendirmeyi kendinde hak görürken, “kriz çıkabilir” yorumu yapanlara beddua bile edebiliyor. Hem döviz kurundaki artış karşısında aciz kalıp hem de “bu artışın gerekçesi yok, spekülatif, kriz çıkmayacak ben söylüyorum” türünden garip açıklamalar yapmak, en hafifinden bu ülke insanını hafife almaktır aslen.
Madem bir sıkıntı yoksa, madem ekonominin temelleri çok sağlamsa, en ufak spekülatif gelişme, dolardaki artış da ekonomiyi etkilememeli, öyle değil mi Sayın Bakan’ın bu telaşesi ve sarf ettiği sözler, ekonominin halktan gizlenen defolarının ortaya dökülmesinden gibi duruyor. Bakan, “kriz” diyene beddua ederken, iş dünyasının fertleri birer ikişer durumun vahametini anlatmaya çalışıyorlar. Daha doğrusu, korkudan sadece cılız sesler çıkarabiliyorlar.
Maalesef, 1.5 aylık süreyi koalisyon görüşmesi yapıyormuş gibi yapıp adeta bir “tiyatro” ile geçirmek, bu ülke insanına karşı bir saygısızlıktır. Siyaset, bu kadar ayak oyunları ve içten pazarlıklı bir tavır sergiledikçe, eleştirel her sese karşı ceberut bir dil ve tavra yöneldikçe, bu ülkeye herhangi bir fayda sağlanması da mümkün değildir. Bu denli seviyesi düşen bir siyaset mi bu ülke insanına selamet, huzur ve refah getirecek, başta İslam ülkeleri olmak üzere dünya mazlumlarına umut ışığı olacak Hiç sanmıyoruz.
Esnaf, tüccar, iş adamı vs ekonomik gelişmelerden bu kadar endişe duyarken, sanayici ipini koparan dolar yüzünden feryat ederken, bunları hiç görmeyen kuruluşlara ne demeli acaba “Millet iradesi” sözünü sadece tek bir partiyle ilişkilendiren sözümona sivil toplum kuruluşları, iktidar seviciliği bırakıp biraz da gerçek milletin yanında yer alsalar keşke…
Güngör Uras, TÜSİAD’a, MÜSİAD’a, TOBB’a, yani ekonomik aktörleri temsil eden kuruluşlara 21 Ağustos’ta “neredesiniz” diye sorduğunda da cevap yoktu, aradan geçen 1 aya rağmen bugün de hala cevap yok. Boşa geçirecek zamanı olmayan Türkiye, bol keseden değerli zamanını yerken, bu ülkenin her kesimden insanı ve ekonomisi bundan zarar görürken, güçle ters düşmek istemeyenlerin yine sesi çıkmıyor. Böyle bir durumda, hak ve adaletten bahsetmek mümkün müdür Sorumsuz siyasetin sonuçları ortadayken, hakikati dile getirmek yerine “hık deyiciliği” yapanlar, en başta bu millete karşı vebal altındadır. Ve Haktan reva değildir bu durum, böyle biline!