Sorular bizimse cevapları da bizdedir

Abone Ol

Bize ne oldu ki, bir zamanlar herkesin dilinin nağmesi olan Hak yol İslam yazacağız şiirini unutturduk.

Geçtiğimiz Perşembe günkü makalesini köşesinde bu cümle ile bitiriyordu Mahmut Toptaş Hoca mız.

Herkes duyacak, bilecek

Saklanmaz gayri bu gerçek

Yaprak yaprak, çiçek çiçek

Hak yol İslam yazacağız!

Sesimizin en gür çıktığı yeri burasıydı marşımızın. Ne yapacağımızı ilanımızı, nasıl yapacağımızı yorumladığımız yerdi burası.

Yaprak yaprak, çiçek çiçek

İncitmek yok, örselemek yok, kırmak yok, bozmak yok

Yapraklar yeşerecek, çiçekler açacak..

Biz hak yol İslam yazarken

Yaşı ellinin üzerinde olan milyonlarca insanımız dan biri de bu fakir idi. Hoca mızın topluca okunurdu dediği o Milli Selamet Partisi nin meydan ve salon toplantılarından çıkmasına çıkardık, ama ertesi günlerde sesimizin çıkmaması, nerden çıktığımızın itirafı sayılır, ele verirdi bizi.

Bize ne olduki, unuttuk o günleri Bu şiiri bilen insanların azaldığı günlere nasıl geldik Sorularına Mahmut Toptaş Hoca mızın, cevap arayalım sağdan, soldan, oradan, buradan

Abdurrahim Karakoç un bize marş olan şiirinden başka, Necip Fazıl üstadın bir beyti de dolaşırdı dillerimizde o iddialı zamanlarımızda.

Sur da bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes,

Ey kahpe rüzgar! Artık ne yandan esersen es.

Bize konan bir yasağı deldiğimizde, erişmemizin engellendiği bir yere geldiğimizde, burada biz de varız dediğimizde dilimize düşerdi bu Sur da açılan gedik beyiti. Aklımızdaki resim ise Fatih in İstanbul a o gediklerden birinden girmiş görüntüsü.

Diyarbakır ın Sur ilçesi..

Sur ilçesinde hendekler..

Haberlerini geçiyorken bültenler

Aklına düşmüş birilerinin, üstad Necip Fazıl ın Milli Şef yıllarında seslendirdiği bu yiğitlik şarkısı.

Yandaş medyalılar diye tanımlanan iktidar yanlısı gazetecilerimizde bir karşı duruş, bir isyan bu beyti okuyanlara.

Sur dan kastınız, hendek kazılan o sur ise, hendek kazanlarla bağınız var demektir bu.

Olayın dalı budağı ilgi alanımızın dışında kalsın. Biz niyetlere ve hedeflere bakalım.

Cevap geç değil, kartelin devşirme gücünde: Siz okuyorken iyiydi ama

Vak anın doğru olduğunu kabul etsek, deriz ki: Sorulacak soru o mudur

Suçlama, işbirliği ihtimali üzerine midir

Sur da bir gedik açtık

Paralel yapı olarak Milli Güvenlik bildirilerine konu edilenler, Sur daki bir gedikle mi kalmışlardı, yoksa Sur ları mı ortadan kaldırmışlardı Hisar nerde, kale yok.

Dolayısıyla ihtimal vermeyecektik, paralel duranların, Necip Fazıl üstadın 1947 yılında bin cesaret aşısı gücünde damarlarımıza verdiği bu beyti, Diyarbakır ın Sur halini gördükten sonra hatırladıklarına Lakin devşirme gücü yazdı, biz de inandık.

Siz okurken, iyiydi ama

Okumalar arasında hiç fark görmeyen, gözetmeyen bu zihniyetin tek tanımı vardır bu ülkede: AD karteli

Orada devşirme olmak da işte böyle bir şeydir. Derenin taşı ile vururlar derenin kuşlarını.

Bu geleneğin ne zaman, nerede ve nasıl başladığını anlayabilirsek, Mahmut Toptaş Hoca mızın sorularına aradığımız cevaplara yaklaşabiliriz.

RP nin belediye başkanlıklarını kazandıkları günlere dönelim. Sur da Ankara gediği açıldığında, Kan dökeceğiz! yürüyüşleri, numayişleri yapmışlardı bu ülkeye demokrasiyi getirdiklerini ve taraftarı olduklarını iddia eden CHP kampının insanları. Ellerindeki taşları gösteriyorlardı: Ankara nın taşına bak diyorlardı. Taş silahlarıydı. Gericilerin (!) kafalarını ezen geleneğin çocuklarıydılar.

Saklanmaz bu gerçek diyorduk biz. Fakat bu eylemleri saklamıştı kartel medyası.

Sonra rahmetli Erbakan Hoca mızın yatıştırma ve sakinleştirme vezinli o ünlü konuşmasını Kanlı mı olacak, kansız mı basitliğine kurban ettiklerinde, biz de o güzel Hak yol İslam yazacağız marşımızı unutma antrenmanlarına başlamış olmalıydık.

Hatalarımızdan biri de, o günlerde olayı saklayan, perdeleyen habercileri ve gazetecileri sorgulamamızdı. Onların haklıları ve doğruları koru/yacağına çok inanmıştık. Bizim dışımızdakilerin, bize hendek kazanların, bize Ankara taşı gösterenlerin koru/yucusu olduklarını hiç aklımıza getirmedik, ihtimal vermedik. Fakat onlar kan vermişlerdi, Sur un ardındakilere..

Gelenekleri oradan başlamıştı. Bugün iktidara uçaklarda ve yemekli toplantılarda yakın duranlar, kartelin bir devşirme gücü karşısında da çaresiz duruyorlar. Ne kendilerini koru/yabiliyorlar, ne de nemalandıkları yerleri Hem de teknoloji çok öldürdü postacılık işlerini

 

ŞEKERLER EZEYİM ŞİRİN ÖZÜRLERE

Biz de yazmıştık, onun kulislerinden ilhamla Hindi dolmalı bir yazı.

Bir düzeltme almış Ahmet Yavuz, Meclis Basın yayın Başkanlığından. Diyorlarmış ki: Söz konusu edilen ünlü toplantıda kırmızı et menüsü sunulmuş. Hindi dolması tüketilmemiş. Ahmet Yavuz da söz veriyor yazısının sonunda. Külbastı yı hindi dolması ile karıştırmayacağım.

Şimdi biz konuya burdan dahil olduğumuz için sormak mecburiyetindeyiz. 

O ünlü toplantıda kırmızı et külbastı olarak tütekilmişse, hindi dolmasına ne oldu

Meclis Basın Yayın Başkanlığı, hindi dolma tüketilmesi söz konusu değildir derken, davetli tüketicilerin hindi dolması tüketme haklarını hangi gerekçe ile kullanmadıklarını belirtmemesi ise kuliscilerin dikkatinden kaçmış olmalı. 

Bizim dikkatimizden kaçmayan ise Meclis Basın Yayın Başkanlığı nın düzeltme metnindeki bürokratik sertlikti. Bilmeyiz, külbastı çok sert bir yemek midir

Sayfamızın 9 Ocak tarihli nüshasındaki Şekerler dökeyim yollarına başlıklı yazımızı konu eden bir telefon geldi Ankara haber müdürümüz Sadettin İnan dan. 

Özür borçlandık şeker-iş sendikacılarına diyordu. Onların, Şeker fabrikalarına sahip çıkan şanlı mücadelelerini incittiniz mi acaba bu yazınızla

Magazinsel bir internet haberinden yola çıkarak, soğuk günleri ısıtmaya ve tatlandırmaya çalıştığımız o yazımızda bir hata ettiysek, adını yazmadığımız Şeker-İş başkanından, azalarından, emekçilerinden, taraftarlarından, sevenlerinden özür dilemek borcumuzdur, kabul ola.

Mademki bugün özür günümüz. 44. Yıla girerken, başlıklı ana yazımızda adlarını anmayı unuttuğumuz Sadettin İnan dan, Cafer Keklikci den ve Burhan Bozgeyik den de özürlerimizin kabulünü dileriz.

Gerçi sadece ben değilim, özür beyan eden. Yine Ankara dan Meclis-i Mebusan dan Ahmet Yavuz kardeşimiz de var sırada. (Ahmet Yavuz-Milli Gazete- 12 Ocak 2016)

Her ne kadar o ünlü son gün toplantısında hindi dolması tüketilmemiş olsa da biz yine ondan bahsedelim. Tarihselliği de var üstelik.

1970 li yılların başında, radyolu günlerimiz yılbaşılarının tek yemek konusu hindi dolması olurdu. Daha mı çabuk Batılı olacaktık ne

Altan Erbulak anlatmıştı o programlardan birinde. Davetli ünlülerden biri, hindi dolması bittikten sonra iltifat etmek istemiş sofrayı hazırlayan aşçıya 

Zat-ı aliniz açıklama lütfunda bulunur mu acaba, hindiyi doldurmak için kullandığı malzemeleri. Zira bizleri çok değişik tadlarla mes ud ettiniz.

Aşçı bu sorudan ne anlamıştır, tartışma götürür ama, hindiyi doldurmak kısmını iyi duyduğundan, hemen cevaplar soruyu.

Efendim, hindinin içi zaten doluydu.

Çoktan emekli olduğunu sandığım o aşçıyı her hindi dolmalı hikaye geçerken hatırlamamı hoş görünüz.

KEMALTÖR

Partisinin kongresinde Cumhurbaşkanı na Diktatör bozuntusu diyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu artan tepkilerden bunalınca savunma pozisyonu almış.

- Ben iki yıl önce, filan yerde ve filan saatte ona yine diktatör demiştim. O zaman tık yoktu ama

O günü hiç unutamadınız mı Aklınızda hep o mu var  

Deyip geçmekten öte sözlere yazık olur, ayıp olur, günah olur.

O HEP FB

Bir önceki asrın ortası on yıl kadar geçilmişken yaşanmış bu Fenerbahçe anısını biz buraya niçin koymuş olabiliriz

Rekabetin, rakip forma renkleriyle sahaya çıkıldığında dahi ortadan kalkmadığını vurgulamak mı istedik

Yoksa,

UEFA nın baskılarından bunalan, teknik hoca değiştirmelerine ragmen puan kayıplarını sürdüren bir Galatasaray ın taraftarı okuyucularımıza moral olsun mu dedik

Okuyucularımız başka ihtimalleri de kabul ettiğimizi bilsin derken, biz,  Üstün İnanç ağabey in kulakları çınlasın diyerek zamanın ruhuna dikkat çekmek istiyoruz.

Zaman, FB nin AEK ile oynadığı o yıllar.

Maçın ardından yazılan bu küçük yorumlu haber fıkrasını okuduğumda, aklıma geleni paylaşmak istedim. Benim vaktim olmadı ama, araştırılırsa düşüncem doğrulanacaktır sanıyorum.

Fenerbahçe, bir maça, gerekçesi ne olursa olsun, rakibinin renklerini taşıyan bir forma ile çıkmışsa, bilhassa rakibine ve onun taraftarlarına anlatmak istediği bir şeyler vardır. Bunu da forma rengi ile tatbiki olarak anlatmıştır.

GS, bugünler gibi o yılda da goller ve galibiyetler hasreti çekiyorsa ve sebep olarak hoca değiştirmek, oyuncu transfer etmek, kongreleşmek gibi dış etkenlerin yanında formaları da konuşmak istiyorsa futbol medyası

Siz FB olarak daha nasıl yardımda bulunabilirsiniz, rakip renklerle de goller atılacağını göstermekten başka..

Olay budur ve kerameti kimin, nerede arayacağı o taraftarlara gösterilmiştir.

SESSİZ BEDDUALAR

Bombalar hep İslam diyarına,

Yanıp yıkılıyor kütür kütür;

Sessiz beddualar var yarına,

İşte bizi bu sükut ürkütür!

ŞEYTANIN GİRİŞ KAPISI

Televizyonun varsa izle kanalı,

Kanalizasyonları kapat tık diye!

Şöyle düşün, şeytan çok öfkelenecek,

Giriş kapılarını kapattık diye!

EKREM ŞAMA