Ortadoğu denilen bu coğrafya, sahip olduğu enerji kaynakları, yer altı zenginlikleri, tarım alanları, temiz su kaynakları, farklı din ve mezheplerin varlığı, kritik geçiş yollarına sahip olması ve 3 kıtanın arakesitinde bulunmasından dolayı son derece stratejik bir öneme sahiptir. Bölgesel güç olarak Rusya, Türkiye, İran, İngiltere ve AB, küresel güç olarak da ABD- Siyonizm ve Çin bu coğrafyada etkin bir şekilde bulunmak ve hakimiyet kurmak istemektedirler. O nedenle birbiri ile çatışan yaklaşık 15 proje bu coğrafya ile ilgilidir.
Yüzyıl ve İbrahim Anlaşmaları ile ilgili eski ABD Başkanı Trump, ‘Yeni Ortadoğu’ kavramsallaştırması yapmış, Netanyahu da 22 Eylül 2023 tarihinde BM’de ‘Yeni Ortadoğu Haritası’ni göstererek bir konuşma yapmıştır. ‘Yeni Ortadoğu’ kavramsallaştırması, Ortadoğu ile ilgili gizli bir projenin dışa yansıyan boyutudur. Bu yaklaşım, 21. yüzyılda Ortadoğu merkezli birçok olayın vuku bulacağının çok önemli bir işaretidir. 3. dünya savaşını tetikleyecek bölgesel savaşların yaygınlaştırılması stratejisini bağlamında ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
Şer ittifakının (ABD, İsrail, Siyonizm, İngiltere, AB) Filistin’de, Suriye’de, Libya’da ve Yemen’de uyguladığı bölme, parçalama, işgal etme, yönetme, ilhak etme ve göç ettirme stratejisini, Yeni Ortadoğu Projesi kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Bu nedenle Yeni Ortadoğu Projesi’ni, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Büyük İsrail Projesi (BİP) kapsamında ele alıp değerlendirmek gerekmektedir. Yeni Ortadoğu isimlendirmesi, Kurbağa Haşlama Stratejisi’ne ile tamamen örtüşmektedir.
Türkiye’nin İslam Ordusu, Suud’un Arap Ordusu, ABD ve İsrail’in ‘Arap-İsrail NATO’su yaklaşımları, bu bölgenin öneminin göstergeleridir. Hepsi bölgede etkin olma amaçlıdır. Aksa Tufanı vuku bulduğunda Rusya’nın ani bir kararla Karadeniz’de askeri tatbikat yapıp füzelerinin menzilinin İsrail-Filistin topraklarına ulaşabilecek bir yetenekte olduğunu söylemesi, Çin’in büyük bir donanmayla Umman Körfezi’ne gelip yerleşmesi, ABD’nin 2 uçak gemisi ve nükleer denizaltı ile birlikte birçok savaş göndermesi, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın savaş gemileri göndermesi, bölgenin sahip olduğu stratejik önemin tezahüründen başka bir şey değildir.
Şer ittifakının son yıllarda Yüzyıl, İbrahim anlaşmaları ile uygulamaya soktuğu Kurbağa Haşlama Stratejisi, HAMAS’ın Aksa Tufanı operasyonu ile deşifre edilip işlevsiz hale getirilmiştir. Aksa Tufanı operasyonu, başta İsrail olmak üzere tüm dünyada şok etkisi meydana getirmiş, tüm dünyanın dikkatini Gazze’ye yöneltmiştir.
Yenilmez, dokunulamaz kabul edilen İsrail ordusu ve MOSSAD istihbaratına Kassam Tugayları sadece dokunmamış, tüm dengelerini bozarak Şer İttifakı’nı şoka sokmuştur. Aksa Tufanı’nın meydana getirdiği etkiden dolayı Şer İttifakı, hiç olmadık bir biçimde Akdeniz’e askeri güçlerini yığmak durumunda kalmışlardır. Bu durum, Kurbağa Haşlama Stratejisi’nin deşifre olup çöktüğü anlamına gelmektedir.
Yüzyıl ve İbrahim Anlaşmaları ile Şer İttifakı’nın aldığı mesafe, Aksa Tufanı hareketiyle tarumar edilmiş; Arap ülkeleri İsrail’le yaptıkları anlaşmaları askıya almak zorunda kalmışlardır. O nedenle Aksa Tufanı Harekâtı, gözlerden saklanan Filistin topraklarını ‘yerleşimciler’ adı altında gasbetme projesini, Kudüs ve Mescid-i Aksa İsrail’indir projesini, Arap-İsrail NATO’su Projesi’ni, Yeni Ortadoğu Haritası projesini ve Filistin halkını ve mültecilerini yok sayan tüm yaklaşım ve projeleri, tarihin çöplüğüne atmıştır.
İsrail’in Gazze’de hiçbir hukuk tanımaz pervasızlığı, Batı dünyası yönetimlerinin ve küresel organizasyonların katliamlar karşısında sessiz kalışı, tüm dünyada tepkiyle karşılanmıştır. Aksa Tufanı Harekâtı, bir turnusol kâğıdı özelliği taşıyarak kimin ne olduğunu ortaya çıkararak teşhir etmiştir. Bugüne kadar kendi dışındakileri, ‘İnsan hakları’, ‘çocuk hakları’, ‘kadın hakları’, ‘hayvan hakları’ diyerek suçlayanların, yargılayanların günlerce sivil halkı bombalayan ‘Kudurmuş Köpek İsrail’e karşı tek söz etmemeleri, nasıl bir çifte standart kullandıklarını göstererek yüzlerindeki maskelerin düşmesine sebebiyet vermiştir. Kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları diyerek yeri göğü inletenlerin sesi soluğu kesilerek zalimlerin işbirlikçisi oldukları ortaya çıkmıştır. BM, insan hakları örgütleri, DSÖ vb. yapıların zalimlerin yanında oldukları çok daha iyi görülmüş ve de anlaşılmıştır.
Filistin halkını ‘atom bombası’ ile tehdit ederek, Kur’an’ın tabiriyle, ‘hayvandan da aşağı’ olduklarını ve Yüzyıl ve İbrahim Anlaşmaları’nın ‘böl, parçala, yut, yok et’ stratejisinin uygulama aşamalarından biri olduğunu gözler önüne sermiştir.
Yüzyıl ve İbrahim Anlaşmaları, özünde Filistin davasını zayıflatan, Filistin içerisinde iç ihtilafları derinleştirmeye götüren bir olgu olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Anlaşılan o ki HAMAS Hareketi 2020’den itibaren yaptığı çok özel çalışmalarla, sürecin değişik boyutlarını çok iyi analiz etmiş; Aksa Tufanı Harekâtı ile arkadaki karanlık dehlizlerde yapılmış anlaşmaları ifşa edip dünya kamuoyunu duyurmak istemiştir. Başta İsrail olmak üzere Şer İttifakı’nın iğrenç yüzünü, çifte standart kullandıklarını tüm dünyaya göstermiştir.
Kassam Tugayları, Aksa Tufanı Harekâtı’na Siyonist zalimlerin ne derece canice, gaddarca, zalimce cevap vereceklerini bilerek gerçekleştirmişlerdir. Gazze’nin tamamen işgal edilmesi, çok büyük kayıpların verilmesi, Gazze’den sürgün edinilmesi ve hatta tamamının şehit edilmesi göze alınarak yapılmış büyük, fedakârca cesurca bir operasyondur, Aksa Tufanı Harekâtı.
Yüzyıl ve İbrahim Anlaşmaları, Ortadoğu’da sorunların çözümünü değil katmerleşmesini, derinleşmesini sağlamıştır. Yeni kamplaşmanın tohumlarını atmıştır. İsrail ve İsrail’e destek veren Arap ülkelerinin bu silahlanma yarışı Filistin’de mücadele eden bazı hareketlerin mücadele anlayış ve stratejilerini yeniden gözden geçirmelerini sağlamıştır. Kendi başlarına ayakları üzerinde durabilme imkân ve şartlarını araştırmışlar ve stratejilerini de bunun üzerine kurmuşlardır. HAMAS’ın Gazze’de kurduğu tüneller, roket ve siber saldırı merkezli savunma sistemi bunun en canlı örneğidir. Aksa Tufanı’ndaki başarı, böyle bir yaklaşımın doğal sonucudur.
Öngörülen ilk hedeflere ulaşılmıştır. İsrail’in Arap ülkeleri ile yaptığı Yüzyıl ve İbrahim Anlaşmaları şimdilik askıya alınmıştır. İsrail’in Yeni Ortadoğu haritasının şimdilik hiçbir anlamı yoktur.
Hem Müslüman ülke halkları hem de dünya halkları ayağa kalkmış, kendi yönetimlerinin baskılarına rağmen Gazze’deki kitlesel katliamlara karşı tepkilerini ortaya koymuşlardır ve de koymaya devam edeceklerdir. Tüm dünyada vicdan sahibi olan insanlar ayağa kalkarak zalimlerin zulmüne karşı eylemler yapmışlar ve eylem yapmaya da devam etmektedirler.
Bu şiddete bulaşmayan başkaldırı harekâtını küresel intifada olarak adlandırabiliriz. Küresel intifada, zalime karşı mazlumun yanında yer alma ve onu savunma harekâtıdır. İyi organize edilebilirse, edilmeli, 21 asrı şekillendirebilen çok önemli bir olgu olabilir. Türkiye, özellikle gönüllü kuruluşlar bu noktada çok ciddi bir sorumluluk üstlenmelidir.
Ya Rabbi, 21. asrın ‘kudurmuş köpeği’ Siyonist İsrail’e ‘ebabil kuşlarını’ göndererek mazlum Filistinlilere ve onlar için cihad edenlere yardım et, zalimleri ‘yenik ekin yaprağı gibi kıl’:
“Görmedin mi, Rabb'in fil sâhiplerine ne yaptı?
Onların 'tasarladıkları planlarını' boşa çıkarmadı mı?
Onların üzerine ebabil (sürü sürü) kuşlarını gönderdi.
Onlara 'pişirilip-sertleştirilmiş balçık taşları' atıyorlardı;
Sonunda onları, yenik ekin yaprağı gibi kıldı.” (105 Fil 1-5)
Ya Rabbi, ‘görünmez ordularınla mücahitlere yardım et’:
“Ey iman edenler;... Hani size ordular gelmişti; böylece biz de onların üzerine, bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik.” (33 Ahzab 9)
Ya Rabbi, zalimlerin üzerine “özel taşlarını yağdır”:
“Emrimiz geldiği zaman, üstünü altına çevirdik ve üzerlerine balçıktan pişirilmiş, istif edilmiş taşlar yağdırdık.” (11 Hud 82)
Ve;
“Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılâba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.” (26 Şuara 227).