Sömürgecilere bel bağlayanlar ortada kalırlar

Abone Ol

OSMANLI NIN yıkılması, hilafetin kaldırılmasının ardından

İslam dünyasının büyük bölümü İngilizlerin nüfuz (sömürü) alanı haline

gelmişti. İngilizlerin İslam dünyasındaki bu etkinliği İkinci Dünya Harbi nin

sonuna yani 1944-1945 lere kadar sürdü. Bu tarihten itibaren bölgemizde roller

değişmeye, İngiltere nin yerini -hem de İngiltere nin desteği ile- ABD almaya

başladı. Geçen zaman içinde Ortadoğu da zaman zaman bende varım diyen bir

Rusya da oldu ama bölgemizdeki ABD-İngiltere dayanışması karşısında fazlaca

etkili olamadı. Hem de bazı Müslüman ülkelerde bir takım insanlar ABD

sömürgecisi gitsin yerine Rus sömürgeciler gelsin çığlıkları atmalarına rağmen.

Ortadoğu da İngiltere nin yerine ABD almaya başlayınca

bölge ülkelerinde hâkimiyet tesis etme ve bunu sürdürme hususunda bir takım

taktiksel değişikliklerde olmaya başladı. Bu değişimi İngiltere nin merkez

atamalı bölge(eyalet) valileri yerini bu defa İslam ülkelerinin içinden tespit

edilen bir takım hırsı uğruna ülkelerinin birer sömürü alanı olmasına göz yuman

insanlara havale ettiler. Bu tipler genellikle aldıkları dış destek sayesinde

darbe yoluyla iktidarı ele geçirdiler. Elbette sömürgeciler bir yandaşlarını

iktidara taşırken verdikleri desteğin karşılığını çok daha fazla tahsil

ettiler. İslam dünyasında iktidarların değişmesini sağlayan söylemde geçen

zamana rağmen fazlaca değişmedi.1945 li yıllarda da demokrasi, özgürlük, insan

hakları deniyordu bugünde. Bir bakıma sömürgeciler özgürlük vaadi ile

çıkarlarını korumayı sürekli kılacak darbelere/darbecilere zemin hazırladılar.

Bir yandan demokrasi şarkları söylerken iktidarın değişmesinin darbe yoluyla

olmasını da doğal bir olaymış gibi takdim ettiler. Hâlbuki demokrasilerde

iktidar değişikliğinin yolu millet iradesinden geçer, geçmesi gerekirken yerli

uşaklara iktidar yolunu açabilmek için önce mevcut iktidara karşı çeşitli

yollarla memnuniyetsizlik duyguları geliştirilmiş, iktidarlar halk gözünde

değer kaybetmiş, ondan sonra da darbeler gündeme geldiğinde toplumun en azından

bir kısmının desteğini alması sağlanmıştır. Oynan bu özgürlük ve demokrasi

oyununun gerçeği yansıtmadığı İslam dünyasında bir türlü fark edilememiş, fark

edenler ise yine demokrasi ve özgürlük adına etkisiz kılınmış, hatta bunların

bir kısmı kendilerini idam sehpasında bulmuşlardır. Hem de halkın oyları ile

iktidar olanlar benzer muameleye maruz kalmış ama demokrasi şarkısını

dillerinden düşürmeyenler bu sahtekârlık karşısında adeta dillerini

yutmuşlardır. Hemen belirteyim ki, bu sahtekârlık ve ikiyüzlü oyunu sadece

sahneye koyanlara kızarak, onları suçlayarak kurtulmak mümkün değildir. Bundan

kurtuluşun tek yolu sahnelenen oyunun gerçek olmadığını fark eden kitlerin

ayağa kalkmasından geçmektedir. Çünkü artık kesinlikli görülüyor ki İslam

dünyasına yönelik demokrasi ve insan hakları söylemi ciddiyetten uzaktır ve

önemli olan sömürgeci güçlerin çıkarlarının sürekli kılınmasıdır.

İslam dünyasında 75 yılı aşkın bir süreden beri

tekrarlanan bu oyunu Müslüman kitleler niçin farkına varamadı Bu sorunun tek

bir cevabı yoktur. Tüm Müslümanların uyuduğunu, sahtekârlığa alkış tuttuğunu

söylemek haksızlık olur. Ancak, şunu söylemek mümkündür. İslam dünyasında

Müslümanların inançları üzerinde oyun oynanmış, bunda etkili olunmuştur.

Diyebiliriz ki, Müslümanların inancı üzerinde farklı yorumlarla oynanmak

suretiyle bir takım gerçek dışı kutsallar icat edilmiş, Müslümanlar kendi

kutsallarının yerine yeni kutsallar oturtmuşlardır. Demokrasi de bunlardan

biridir. Kitleler önce inançlarından uzaklaştırılmış, gerçek değerlerinin

yerine Batı kaynaklı bir takım değerler yerleştirilmiştir. Söz gelimi demokrasi

İslam ile izah edilmeye başlanmıştır. Uzun lafın kısası kanun koyma yetkisi

Yaratıcıdan alınarak insanlara verilmiştir. Sonuçta insan için geride bu

dünyadan başka bir hayat kalmamıştır. Böyle olunca bu geçici hayatı her alanda

güç sahibi olarak tamamlamak duygusu sömürgecilere gönüllü uşaklar

oluşturmuştur.

İslam dünyasındaki gelişmelere bir de bu açıdan

bakabildiğimiz takdirde gösterilenlerin arkasını, gerçeği görmemiz mümkün

olacaktır.